English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Tire

Tire Çeviri Türkçe

32,958 parallel translation
On ne tire pas.
Ateş etmeyeceğiz.
Quand une voiture fait une erreur, elle en tire la leçon. Cette expérience est instantanément partagée avec toutes les autres voitures qui, à leur tour, en tirent une leçon.
Bir araba hata yaptığında ve bundan ders aldığında bu deneyim diğer tüm arabalarla hemen paylaşılır ve diğer arabalar da bundan ders alır.
Pour tirer dans une balle, ces robots ont un tir principal, qui glisse le long du robot et qui tire dans la balle vers l'avant.
Bu robotlarda, topa vurmak için robot boyunca uzanan ve topu öne fırlatan şut parçası bulunuyor.
Il en tire profit, utilise la peur créée par d'autres criminels ayant opéré tout près.
Bundan faydalanıyor, yakındaki diğer suçluların yarattığı...
J'ai pu tirer avant qu'il se tire.
- Kaçıp gitmeden önce ateş ettim.
Eve a trouvé des affiches de campagne pour Renard dans la maison de Rachel imprimées trois jours avant qu'on ne tire sur Dixon.
Eve, Rachel'in evinde Dixon öldürülmeden üç gün önce Ranard'ın basılmış kampanya posterlerini buldu.
Ce qui amène à se demander qui tire les ficelles.
Kararları kim veriyor insan merak ediyor.
Tire.
Vur!
Ouvre la porte! Ou je tire!
Yoksa vururum!
Le champ de tire est beaucoup trop court.
Cihazın atış alanı çok fazla dar.
Sanchez, allonge-toi, on nous tire dessus!
Sanchez, koruma ateşini kes!
Où est mon tire de couverture?
- Koruma ateşim nerede?
Maintenant tire!
Şimdi asıl!
Dis moi où est Tyrell, ou tire-moi dessus a nouveau.
Bana Tyrell'in nerede olduğunu söyle ya da yine vur.
C'est vieux, ça ne tire pas droit, Et il vaut assez pour nous payer un immeuble d'acier chromé à 5000 miles d'ici.
Eskimiş, düzgün ateş edemiyor, ve buradan 5000 mil uzakta bir ev almamıza yeter.
Personne ne tire sur ma famille, à part moi.
Benim dışımda kimse ailemi vuramaz.
J'ai tiré sur la jambe d'un des tireurs. Il est tombé au sol.
Saldırganlardan birini bacağından yaraladım.
SSH, espace, tiret L, espace, root, espace,
SSH, boşluk tire l, boşluk root, boşluk...
Bon, ma proposition, on la laisse ici, on essuie nos empreintes, et on se tire.
Pekâlâ bence burada bırakalım. İzlerimizi temizleyip tüyeriz.
Il tire et il marque.
Vurdu, gol oldu.
Alors tire!
O zaman çekmeye başla.
La nuit où on t'a tiré dessus.
Vurulduğun geceyi.
Tu lui as tiré dans le visage.
Suratından vurduğun adam.
Mais l'école a tiré les cordes, a obtenu les charges abandonnées.
Ama okul torpil yaptı ve suçlamaları düşürdü. Bailey onların altın kızıydı.
Il a tiré deux fois avant que je touche mon étui.
Kılıfımı açamadan iki el ateş etti.
- Puis il s'est tiré dans sa voiture.
- Sonra da arabasına koştu.
Il s'est tiré avec notre voisine.
Yan komşumuzla kaçtı.
Rachel regarde là où le coup de feu a été tiré et qui a tué Dixon.
Rachel, Dixon'u öldüren silahın ateşlendiği yere bakıyor.
Je n'ai jamais tiré sur quiconque, contrairement à mon adversaire, et vu que je n'ai pas d'arme, je ne vois pas comment je le pourrais.
Rakibim gibi kimseyi vurmadım ve silahım da olmadığı için nasıl yapılacağını da bilmiyorum.
Vous étiez armé quand il s'est fait tiré dessus et ça a changé quoi?
O vurulduğunda silahlıydın bunun ne faydası oldu?
Il a glissé, je lui ai tiré en pleine poitrine.
Ve ayağı kaydı ve onu göğsünden vurdum.
Je lui ai dit que quelqu'un avait tiré sur le Prince, et il s'est enfui, je ne sais où.
Veliaht Prens'in vurulduğunu söyledim, o da kaçtı, nerede olduğunu bilmiyorum.
Vous n'avez pas tiré sur le Prince Héritier.
Veliaht Prensi siz vurmadınız.
Un ami à moi a été arrêté pour avoir tiré sur le prince héritier.
Bir arkadaşım Veliaht Prensi vurmak suçundan tutuklandı.
- Tire!
Hadi!
Je suis désolé de t'avoir tiré dessus.
- Seni vurduğum için özür dilerim.
Tire lui dans la jambe.
Bacağından vur onu.
Le 9 mm qui a tiré est dans la base de données.
Veri tabanına göre ateşlenen bir 9mm.
Il a sorti son arme, ils se sont battus, Flanagan avait l'avantage, puis il a tiré dans le dos de Bardot.
Silahını çıkardı, kavga ettiler Flanagan ağır bastı ardından Bardot'u sırtından vurdu.
On m'a tiré dessus à Los Angeles.
Los Angeles'ta vuruldum.
On tire?
Şimdi onları vuruyor muyuz yoksa vurmuyor muyuz?
J'ai entendu dire que le mec qui lui a tiré dessus était, cinglé.
Onu vuran herif çatlağın tekiymiş.
Quand je lui ai tiré dessus!
Onu vurduğum zaman!
Certains des garçons affirment que c'était vous en haut de la colline qui a tiré sur Carl, fournissant une couverture à l'héritière.
Bazı çocuklar tepede Carl'ı vuranın sen olduğunu söylüyorlar, varisi korumak için.
Attends une minute, elle a tiré?
Dur biraz, silah mı ateşlemiş?
Cause du décès : blessure par balle, tiré à bout portant à l'arrière du crâne.
Ölüm nedeni yakın mesafeden kafatasının ön kısmına uygulanan kurşun yarası.
Je ne voulais pas, mais... j'ai tiré sur lui. C'est là que Darlene dit avoir caché le flingue.
Darlene silahı oraya sakladığını söylemişti.
Enfin... Je lui ai tiré dessus.
Yapmak istemedim ama onu vurdum.
Je pense que tu y as vu une opportunité, et que tu en as tiré avantage, un peu comme je le fais en ce moment.
Bence eline bir fırsat geçti ve o fırsatı kullandın. Tıpkı şu anda benim yaptığım gibi.
On sait que quelqu'un leur a tiré au moins une fois dessus.
Birinin en az bir kez onlara ateş ettiğini de.
Vous avez tiré sur cette chose avec un arc et des flèches?
O şeyi yay ve okla mı vurdun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]