Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Tm
Tm Çeviri Türkçe
1,516 parallel translation
Tes hormones- - elles sont déglinguées.
Hormonların - sapıtmış durumda.
Je n'étais pas très chaud pour prendre cette place après que tu y sois resté 20mn, mais je dois te dire, c'est chaud à tous les bons endroits.
Sen 20 dakika oturduktan sonra buraya oturmak için yanıp tutuştuğumu söyleyemem. Ama söylemeliyim ki, tüm doğru yerleri ısıtmışsın.
Ses paroles n'étaient en aucun cas représentatives de ce département.
Onun sözleri her ne ise bölümümüzün görüşlerini yansıtmıyordu.
Mon apparence ne reflète pas ce que je suis à l'intérieur
Bedenim içsel yaşamımı yansıtmıyor!
C'est ton dernier sourire à moins que tu ne me dises où elle est.
Bana nerede olduğunu söylemezsen son kez sırıtmış olacaksın.
Ça ne pique pas?
Acıtmıyor mu?
Et crois moi, après la première centaine environ, ça ne fait plus mal, bébé.
ve güven bana, ilk yüzden sonra falan, o kadar acıtmıyorlar bebeğim.
Ça ne me fait plus mal d'y penser
Artık düşünmek bile acıtmıyor.
Nez cassés, pommettes fracturées, arcades éclatées.
Burnunu kırmış, elmacık kemiğine inanılmaz zarar vermiş, göz yuvasını dağıtmış.
- Tu vois, ils les ont bousillés.
- Onları dağıtmışlar.
Il ne se contente pas de reproduire la réalité, comme tout artiste.
Normal bir ahmak sanatçı gibi, gerçekleri aynen yansıtmıyor.
Cessez cette rébellion absurde!
Bu azıtmış saçmalığa son verin!
C'était terrible.
İyice azıtmışlar.
Ça doit faire mal.
Bu acıtmış olmalı.
Tu as flingué les burnes de mon co-équipier Stevie avec un 38 à canon court, une pièce vraiment distinctive, inoxydable, polie comme l'as de pique.
Ortağım Stevie'nin hayalarını 38'likle dağıtmışsın. Felaket bir alet. Paslanmaz.
Mais j'ai suivi votre classe d'intro a Ia biologie, et tout a change.
Ama sonra biyo sınıfının tanıtmına katıldım, ve bu benim kafamı terse çevirdi.
Ça ne vous ressemble pas.
Seni yansıtmıyor.
On dirait que je suis mère célibataire. Ils ne parlent pas...
Yani beni böyle tek başına bir anne gibi yansıtmışlar.
Manuel s'est rasé la tête.
Manuel kafasını kazıtmış. Gördünüz mü?
T'as salement amoché Sandford.
Sandford'un yüzünü sağlam dağıtmışsın.
- Et ils la suppriment?
- Onlar da takımı mı dağıtmış?
C'est pourquoi Henry VIII s'en est mêlé?
8. Henry o yüzden mi burayı dağıtmış?
Je n'ai même pas mal.
Acıtmıyor bile.
Elle aurait pu venir se présenter.
Belki kendisini tanıtmıştır diye düşünmüştüm.
J'ai lu d'énormes bêtises à mon sujet.
Aslında iyi bilmeliydim, çünkü kendi hakkımda yazılan bir sürü saçmalık gerçeği yansıtmıyordu.
" De plus, nous suggérons que si la loi ne reflète pas l'équité,
"Ek olarak ilave ediyoruz ki, eğer yasa insan eşitliğini yansıtmıyorsa..."
Ça doit faire mal, Candy!
Candy, bu epey acıtmıştır.
Taj, il se peut que j'aie légèrement déformé la vérité.
Evlat, anlatırken gerçeği biraz çarpıtmış olabilirim tabii.
Je m'en fichais que tu deviennes partenaire ou t'occupes du courrier C'‚ tait ta d ‚ cision.
Benim için senin ne is yaptığın hiç fark etmiyordu. Ha ortak olmuş yada posta dağıtmışın. Bunlar hepsi yalnızca senin kararındı.
oh, ça doit faire mal!
Bu acıtmış olmalı.
Dune fille qui a chauffé le lit dun criminel comme Daya!
Daya gibi bir suçlunun yatağı ısıtmış bir kıza mi?
Lorsque je l'ai écrit, je suis entrée inconsciemment dans la peau de Yong lin.
Yazarken gayri ihtiyari yaşadıklarımı Yong Lin karakterine yansıtmış olabilirim.
Est-ce qu'il faisait ce truc où il explique à 150 km / h, et tu fais "Quoi?" et il te regarde comme si tu t'étais bavé dessus?
Seninleyken de, son sürat bir şey anlatırken, sen "Ne?" diye sorduğunda sanki tişörtüne salyanı akıtmışsın gibi yüzüne bakar mıydı?
- Il en a fait profiter d'autres.
Tohumları vardı ve ona buna dağıtmıştı.
Tu réécris tout, tu ne délègues pas... C'est faux.
Yazdıkları her şeyi baştan yazıyorsun, iş dağıtmıyorsun.
Luke doit être deux fois plus flippé que toi.
- Luke senin iki katın sapıtmıştır.
Jackie a appelé. Elle veut une inspection de la chambre 404. Dix minutes.
Umarım baş resepsiyon görevlim otelimizin en iyi süitlerinden birini olan bu süiti tanıtmıştır.
- Je ne brise pas...
- Dağıtmıyorum.
Alice Pieszecki, l'animatrice, déraille complètement parce que sa petite amie l'a quittée.
Alice Pieszecki kız arkadaşı terk ettiği için tamamen dağıtmış.
Elle est tarée.
Bilirsin işte. O fena dağıtmış.
Non, non, non, c'était des blagues.
Acıtmıyor. Şaka yapmıştım. Şaka!
A. J voulait venir, mais il a attrapé une mauvaise gastro après avoir mangé un burrito.
AJ gelmek istedi ama burrito karnını ağrıtmış.
Il a réalisé les... miracles standard, guéri les malades, rendu la vue aux aveugles, et... fourni la littérature habituelle.
Standart mucizeleri sergilemiş. Hastaları iyileştirmiş, körlerin gözünü açmış ve bilindik kitabı dağıtmış.
A mon avis, il a drainé entièrement le corps avant de les couper.
Bana kalırsa bu parçaları oluşturmadan önce bütün kanını akıtmış.
Ho, ça doit faire mal.
Bu acıtmıştır.
Ça dû faire mal.
Acıtmış olmalı.
J'en reviens pas. Il est complètement barjo.
Tanrım, gerçekten sapıtmış.
J'aimerai bien te voir "profiler" un psychopathe désorganisé!
Dağıtmış psikopat profilini bize göster.
Les grandes batailles soulèvent beaucoup de poussière.
Büyük savaş ortalığı fena dağıtmıştı.
Il t'a contaminée.
Sana zehrini akıtmış!
On a saccagé le bureau des Gruhani.
Biri Gruhaniler'in işyerini dağıtmış.