English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Transparent

Transparent Çeviri Türkçe

385 parallel translation
Du tissu transparent.
Hani şu yumuşak, ince şeyler var ya... Adı her neyse...
- Plutôt. J'ai arrêté de regarder quand il est devenu transparent.
Çenesi ayaklarına değdiğinde bakmayı kestim.
Combiné avec d'autres ingrédients connus de lui seul... il rendait le corps transparent une fois injecté dans le sang.
Sadece kendisinin bildiği maddelerle karıştırıIınca, kana enjekte edildiğinde, vücudunu şeffaf hale getiren bir şey buldu.
Tu es plutôt transparent, tu sais, Bart.
Epey açık sözlüsün, Bart.
Mais bien sûr, on ne comptait pas sur une créature... ayant appris à traquer le plus rusé des animaux... pouvant sentir une piste dans le vent... ayant la maîtrise de traverser une forêt comme s'il était transparent.
Fakat elbet ki, rüzgara rağmen koku alan, en kurnaz hayvandan sıyrılmayı öğrenmiş ve ormanda saydam gibi davranmakta ustalaşmış yaratıklar sayılmayız.
Assis! T'es pas transparent!
Otursana, şeffaf değilsin.
- On aurait dit que j'étais transparent.
- Beni gördünüz ama yürüdünüz.
Transparent.
Gayet açık.
C'est bien. Fais-en un autre du même type - mais un peu plus transparent.
Güzel, aynı şekilde başka bir tane daha çiz ama biraz daha küçük olsun.
T'es transparent!
Senin içini okuyorum.
au visage innocent comme une fleur, transparent comme celui d'un enfant.
Yüzü bir çiçek kadar masum ve bir çocuğunmuşçasına duru olan karım ile.
C'était un maillot blanc... qui, mouillé, devenait transparent.
Tek parça mayoydu. Beyaz bir kumaştan yapılmıştı. Suya girince şeffaf oluyordu.
Transparent, incolore, indétectable et fiable.
Temiz, renksiz, tatsız, fark edilemez ve kesindir.
- C'est un cas transparent.
- Her şey gün gibi ortada.
Ce pyjama est transparent.
Bu pijamalar şeffaf.
Transparent à certains endroits et plus compact à d'autres.
Bir kısmını görebildim ama bir kısmını hayır.
Quand je dirige le rayon laser vers les deux ballons, il traverse le ballon transparent sans l'abîmer, mais fait éclater le ballon rouge à l'intérieur.
Lazer ışınını iki balona direkt olarak verdiğimde üstteki balona zarar vermeden geçip içteki kırmızı balonu patlatacak.
Felicia Vabar, membre d'un réseau espion ennemi, a intercepté un des coursiers et son transparent lui a été volé.
Düşman bir casusluk örgütü üyelerinden Felicia Vabar kuryelerden birinin yolunu keserek kuryenin taşıdığı parçayı çaldı.
Votre mission, si vous l'acceptez, est d'empêcher Mlle Vabar d'obtenir le transparent sans lequel le premier ne vaut rien.
Eğer kabul edersen görevin Bayan Vabar'ın elindeki parçayı kullanamaması için ikinci parçayı ele geçirmesini engellemek.
Le 2e transparent, celui que Felicia Vabar convoite, est ici même.
Felicia Vabar'ın peşinde olduğu ikinci parça burada muhafaza ediliyor.
Nous avons une piste pour retrouver le transparent manquant.
Haritanın kayıp parçasını ele geçirmek için bir ipucu bulduğumuzu ümit ediyoruz.
- Le transparent?
- Parça?
Je n'ai jamais vu de transparent.
Hiç görmedim.
Il va nous dire où trouver le transparent.
Bize parçayı bulacağımız yeri söyleyecek.
Le transparent qu'il a tiré depuis la salle des coffres est le même que celui que Felicia Vabar cherche à se procurer.
Parçanın kasa dairesi dışına çıkarılış şekli Felicia Vabar'ın gözükara planının aynısı.
Qui a le transparent?
Parçayı kim aldı?
Tout... ce qui porte un bikini transparent.
şeffaf bikinili biri var.
J'ai l'impression d'être transparent, dans une constante mascarade.
Adeta içimi gördüklerini hissediyorum. Adeta bir maskeli baloda gibiyim.
Vous êtes merveilleux. Transparent, mais merveilleux.
Kolumbo, sen bir harikasın... şeffaf, fakat harika...
T'es pas en verre. T'es pas transparent!
Biraz cam yedin diye pencere sanma kendini.
Dur, brillant, transparent.
Sert, parlak, saydam.
La meilleure place pour cacher quelque chose de transparent... et le rendre invisible tout en le laissant bien en vue...
Saydam nesneleri gizlemenin tek yeri onları görünmez yaparken aynı zamanda ulu orta yerde bırakmak ya da başka bir saydam nesnede gizlemek...
Je ai une chose de mieux. Il est transparent.
Bende daha hoş bir tane var.
II est transparent!
Ben herifi yok sayıyorum.
Il est transparent.
Temiz.
T'es pas transparent!
- Şimdi görebiliyor musun?
J'y suis allé, et la voilà qui ressort avec rien d'autre qu'un maillot transparent.
Gittim, bir bayrakla hoplayarak geldi, sadece minik şeffaf bir şey giyiyordu.
J'ai toujours voulu des chaussures avec des talons en plastique transparent
Biliyor musun, hep saydam ve içinde havuz balıkları yüzen plastik topuklu
Du transparent pour moi, très décolleté.
Bana da transparan, açık yakalı. Görsel bir yanı olmalı.
J'sais pas si j'suis transparent, Ils doivent pô m'voir, pô vrai?
Numaramı almalıydı, ama kimse bakmıyor, öyle değil mi?
C'est tellement transparent.
En eski numaradır bu.
Vous êtes transparent.
Saydamsın.
Où est l'autre transparent?
İkinci tabaka nerede?
Que Dieu m'accorde la sagesse et la grâce... d'être le témoin transparent des événements qui survinrent... dans une abbaye isolée, au plus sombre du nord de l'ltalie.
İtalya'nın karanlık kuzeyinde, ücra bir manastırda meydana gelen olayların sadık bir anlatıcısı olacak aklı ve lütfu esirgemesin Tanrı benden.
Il suffirait d'une feuille d'aluminium transparent.
- Eğer elimde saydam aliminyum olsaydı,...
- De l'aluminium transparent?
- Saydam aliminyum mu? - İşin püf noktası bu, ahbap.
C'est pour ça qu'il m'a laissé vous doubler... comme si vous étiez transparent.
Ölümcül silahlardır ve sadece sorumlu yetişkinler tarafından kullanılmalıdır.
C'est pour ça qu'il m'a laissé vous doubler... comme si vous étiez transparent.
Çok doğru, bu nedenle zaten senin tam önünde benimle ilgilendi sen sanki hiç doğmamışsın gibi.
transparent.
Sen çok şeffafsın.
Je suis transparent!
- Ben şeffaf bir adamım.
Où est le transparent strié?
Tabaka çizgileri nerede?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]