Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Tv
Tv Çeviri Türkçe
8,191 parallel translation
Il n'y a pas de présentatrices de talk-show en larmes interviewant des enfants... de pauvres enfants sans toits dont le seul vœu est d'avoir...
TV programlarında evsiz çocuklarla konuşken ağlayan sunucular yok.
Comme ce couple à la TV avec les cheveux poivre-et-sel.
Aynı televizyondaki şu tuz ve biber saçlı çift gibi.
Apparemment, on a tapé dans quelques fils, et débranché toutes les stations télé locales.
Görünüşe göre bazı kabloları halletmişiz ve bütün TV kanalları yalan olmuş durumda.
Aussi, si tu ne le sais pas déjà, il y a un problème avec la TV, ça continue de commander du porno, genre, des tonnes de porno.
Ayrıca bilmiyorsan söyleyeyim televizyonda sürekli porno satın alınmasına neden olan bir sorun var. Hatta bayağı da fazla porno.
Mais si je peux être honnête avec vous, vous n'êtes pas le meilleur gars pour choisir ce qui va à la TV.
Ama dürüst olmam gerekirse, bunların televizyona nasıl koyulacağını söyleyecek en iyi adam sen değilsin.
Oh, attends. Il y a cette TV qui a 10 ans.
Evet, 10 yıllık televizyon var.
Hey, pas de télé.
- TV yok.
Il fait voler l'entreprise familiale toute la semaine, puis il se pose le vendredi après-midi devant des émissions TV ringardes avec une bière mousseuse.
Aile şirketinde bütün hafta terör estiriyor, arından Cuma akşamı rahatlayıp lezzetli köpüklü bir birayla TV keyfi yapıyor.
Vous avez des clubs de golf, des kayaks, des pièces de machine 40 générateurs, 10.000 capotes 10 TV plasma mais pas de box.
Golf kulübü, kayak malzemeleri, makine parçaları 40 jeneratör, 10 bin prezervatif 10 plazma televizyon var ama kutu yok.
Une télé LCD de 80 cm de la part de son oncle de Dubai.
Gelinin Dubai'deki dayısından 32 inç bir LED TV.
Tv, ordinateur, jeux-vidéo.
Televizyondan, bilgisayardan, video oyunlarından...
Euh, je suis désolée. Est-ce que tu viens d'éteindre la TV le jour de son mariage?
Pardon da biraz önce düğün gününde gelinin TV'sini mi kapadın?
J'ai déménagé ici pour ce job de présentateur TV en direct à Metro News 1 en pensant que ça allait être ma grande opportunité, tout ça pour découvrir que notre audience se consiste principalement de salles d'attente du service d'enregistrement des nouveaux véhicules
Metro Haberleri 1'de canlı yayın muhabirliği işi için taşındım buraya. Büyük çıkış yapacağımı sanırken izleyenlerimizin çoğunlukla motorlu araçlar bölümü bekleme salonundakilerden ve televizyonunu ilk kez fişe takanlardan oluştuğunu öğrendim.
Il n'est pas présentateur de jeu tv.
Bilgi yarışması hostesi değil o.
Le Saint argent de la TV, Batman.
Anasını sattığımın televizyon parası Batman.
Je n'ai jamais été si déterminé à signer des contrats avec des scénaristes.
Daha önce hiç bu kadar TV yazarı müşterilerle anlaşmaya hevesli olmamıştım.
Ce truc à la TV me fait chier du cash
Bu televizyon işi resmen para sıçıyor.
Ajuste-le, et porte-le quand tu étudies, cuisines, regardes la TV, aussi longtemps que tu le peux.
- Pekâlâ, durum değerlendirmesi yap ve çalışırken, yemek yaparken, Tv izlerken, olabildiğince tak.
Ou, imagine que tu veuilles changer la chaîne de la télé, mais tu n'as pas de télécommande.
Veya, TV'deki kanalı değiştirmek istediğini, ama kumandanın olmadığını düşün.
Oui, pourriez-vous envoyer quelqu'un pour réparer ma télé?
Ah, evet, herhangi bir var Birini alabilirsiniz yolu benim TV düzeltmek için?
Pas de nouvelles du réparateur de télé.
Hey, um, hala var TV adam iz yok.
Votre télé a été réparée?
Mmm... ( gülümseme ) Emilia, TV'nizin henüz sabit aldık?
J'ai une grande télé dans ma chambre.
Çünkü ben Odamda büyük bir TV var.
On est là à construire une putain de tente de sudation. ils sont en train de regarder la télé.
Biz burada geleneksel bir ter kulübesi inşa edelim, onlar TV izlesin.
Ça a peut être un lien avec une télé Trinitron qui a disparu.
Kaçırdığım Trinitron TV şovu ile ilgili olabilir.
Tu ne peux même plus regarder la tv sans voir une nouvelle catastrophe
Bugünlerde içinde nüfus yoğunluğunu azaltan bir afetin geçmediği bir haber...
- STAN ( dans la TV ) : Donc... juste comme ça?
Yani.. tıpkı böyle mi?
- ROGER ( dans la TV ) : Mmm, plus haut.
Hımm biraz daha yukarı.
Je me suis endormie devant la télé.
TV seyrederken uyuyakalmışım.
Donc, quelqu'un commence à répondre à nos questions ou on les pose devant une caméra de télé.
Ya birileri hemen sorularımızı cevaplamaya başlar ya da soruları TV kameraları önünde sorarız.
Tu vis dans le monde de la télévision, de Facebook et des gens qui ont vendu leur âme, qui sont morts à la vie.
TV, Facebook ve ruhunu satmış, hayatın ortasında ruhsuz insanlar dünyasında yaşıyorsun.
Va embêter Channing un moment, regarder la télévision, manger des cochonneries.
Bo, git biraz da Channing'in başına musallat ol. TV izleyin, bir şeyler atıştırın.
Beaucoup de livre, pas de TV.
Bir sürü kitap var ve televizyon yok.
Tu sais, une petite TV ici ne serait pas la plus bête idée au monde.
Baksana, şuraya küçük bir televizyon koymak çok da kötü bir fikir değil aslında.
- Vous croyez tout ce qui est à la TV?
- Televizyonda gördüğün herşeye inanır mısın?
Mon fils joue dans une série!
Vay canına, oğlum Dylan bir TV dizisinde oynayacak demek.
Je suis Peter, et je me suis introduit dans un studio TV pour faire ça. C'est qui, lui?
- Ben Peter Griffin bir haber kanalına bunu yapmak için zorla girdim.
Pourquoi avoir tué ce chef de cuisine tellement mignon qui passe à la télé?
Biri neden bu kadar hoş bir TV şefini öldürmek istesin ki?
La police a dit à la télé que le tueur a coupé une mèche de cheveux sur chacune de ses victimes.
TV'deki polis katilin kurbanlarından bir tutam saç aldığını söyledi.
Je ne sais pas pourquoi ils continuent de faire des films et des séries à ce sujet.
Evet, Hala neden bunun hakkında tv şovları yapmaya devam ediyorlar bilmiyorum.
Est-ce que ce costume dit "producteur de TV solide et à succès"? Oui.
Bu takım ben güçlü, başarılı bir TV yapımcısıyım diyor mu?
Danny, j'arrive pas à croire que tu vas passer à la télé.
Bak sen Danny, TV'ye çıkacağına inanamıyorum.
Je vous donne 2 minutes de plus, ensuite je rallume la TV.
- Sana iki dakika daha veriyorum, sonra televizyonu açacağım.
Depuis que ce journaliste m'a mis à la télévision.
O muhabir beni TV'ye çıkardığından beri insanlar bana bakıyor.
Tu peux prier autant que tu le veux, mais la TV... reste allumée.
İstediğine git dua et, küçük imam, ama bu TV... açık kalacak.
Étiez-vous nouveau chrétien il y a deux jours quand vous avez battu à mort un homme parce qu'il ne voulait pas éteindre la TV?
Televizyonu kapatmadığı için öldüresiye dövdüğün adamın yanında mı yeniden doğdun?
De la TV?
Peki ya TV?
C'est tellement mieux que de regarder la télé comme un moldu.
Muggle gibi TV izlemekten çok daha eğlenceli bu.
Ce canapé est à vendre la table et la télévision aussi.
Kanepe, masa ve TV de satılık. - Bu koltuk ne kadar?
C'est un secret de la TV
Şştt bu bir televizyon sırrı.
Ton fils va être une star de la télé!
Oğlun bir TV yıldızı olacak!