Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Tá
Tá Çeviri Türkçe
256,151 parallel translation
Payer un loyer à Venice, c'est pas vraiment ta spécialité.
Evet. Venice'te kira ödemek senin pek de uzmanlık alanın değil.
Tu as perdu ta maison, ton magasin,
Evini kaybettin, dükkânını kaybettin,
- ta renommée.
- itibarını kaybettin. - Tamam dostum.
Si ta théorie se tient et que notre passé n'existe pas... ça veut peut-être dire... qu'on n'est pas encore sortis ensemble.
Teorin doğruysa ve geçmişimiz artık yoksa o hâlde bu belki de henüz çıkmadığımız anlamına gelir.
J'adore ta veste. - Elle est à moi.
Ceketini sevdim.
Et on sait tous que tu as été distraite par les histoires de ta famille.
Ve hepimiz de ailenin işleri yüzünden dikkatinin dağıldığını biliyoruz.
- Tu veux prendre ta retraite?
- Emekli olmayı ister misin?
Ça voudrait dire beaucoup... pour ta mère.
Annen için çok şey ifade etmiş olur.
- Ta copine, tu veux dire?
- Kız arkadaşından mı bahsediyorsun?
J'ai deviné que tu cachais ta petite-amie.
Kız arkadaşını sakladığını tahmin ettim.
Quelle est ta raison?
Nesi seni rahatsız etti?
Je sais que ce n'était pas ta faute.
Bunu yapanın sen olmadığını biliyorum.
Et ta mère... et tout le monde.
Annen de... Herkes de...
Quand ta transpiration s'évapore, cela refroidit ta peau prenant naturellement la chaleur avec.
Terin buharlaşınca ısıyı da beraberinde götürerek doğal yoldan cildini soğutur.
Ce n'est pas ta faute.
-... senin kabahatin değil.
Où en est ta chasse au serpent?
- Yılan avı nasıl gidiyor?
Utilise ta sonnette!
Çıngırağını kullansana!
Être génial n'est pas dans ta nature.
-... güleç olmak doğanda yok.
Et si je te disais d'emmener ta maman au travail?
Peki ya bugün "Anneni İşe Getir" günü olduğunun söylersem?
mais ça veut dire détruire ta montre de Super Fun Guy
Ama bu, Süper Eğlenceli Adam yararlı saatinin yok etmek anlamına gelebilir.
Ta montre?
Sly saatin?
Ça pourrait être ta seule chance pour trouver les gars ; nous devons les hacker et vite!
- Bizimkileri bulmamız için yegâne şansımız olabilir ; bu iş halletmemiz lazım, hızlıca!
Je vais prendre ta conque invisible maintenant, mon pote, et te dire que ton plan est plus fou qu'un rat dans une mare.
Görünmez deniz kabuğunu alacağım arkadaşım ve sana planının bir lağım faresinden daha delice olduğunu söyleyeceğim.
Etre génial n'est pas dans ta nature. J'essaye une nouvelle approche, Et le meilleur moyen de l'aider c'est de le pousser dans ses retranchements.
Yeni bir yaklaşım deniyorum ona yardım etmenin en iyi yolu onu en derin sulara fırlatmak.
C'est un dentiste? Il n'est pas le bienvenu chez le Dr.Goldfarb.
Evet, Dr. Goldfarb'ta pek hoş karşılanmıyor.
Attends, est-ce que tu te soucies de ta mère?
Dur biraz, bu annen için gerçek bir endişe miydi?
Pousse toi avec ta bonne jambe, oui, bien.
Sağlam ayağına kendini yukarı kaldır, evet, harika.
En fait, c'était l'idée de ta mère.
Aslında, annenin fikriydi.
Parle-moi comme si j'étais ta fille, d'accord?
Kızınla konuşuyormuş gibi benimle konuş, tamam mı?
Ta signature sur les transferts de fonds.
Aktarılan fonlarda senin imzan var.
Le 20 février, juste avant l'accord, vous avez décidé d'augmenter votre part dans cette affaire en investissant plus d'argent.
20 Şubat'ta anlaşmadan hmen önce daha fazla maddi destekte bulunarak davadaki payınızı artırmaya karar verdiniz.
Ta vérité alternative?
- İşine gelen gerçekleri yani?
Tu n'iras pas en prison, ta mère non plus.
Böylece hapis yüzü görmeyeceksin. Annen de aynı şekilde.
Ta première année ressemblait-elle à ça?
İlk yılında sen de benzer şeyler yaşadın mı?
Et impolitesse.
Kanıta dayanmıyor ve kabaca.
Non produit comme preuve.
İtiraz ediyorum, kanıta dayanmıyor.
Vous le suiviez à une fête à Arlington Heights... la fête chemsex... mais sa voiture a été arrêtée.
Arlington Heights'ta bir chemseks partisine gitmek için sana önderlik ediyordu ama arabası yol kenarına çekildi.
Ta culpabilité affecte tes souvenirs.
Duyduğun suçluluk hissi anılarını bulandırıyor.
C'est ta culpabilité catholique.
Bu senin Katolik suçluluk hissin.
Tu voulais prendre ta retraite.
- Emekli olmayı istemiştin.
J'ai étudié ta culture.
Aile kültürünüzü araştırdım.
Donc ce n'est plus toi qui diriges, c'est Duke?
Yani artık idare sende değil, Duke'ta olacak, öyle mi?
Non, c'est ta fille.
Yok. Al, kızın...
Tu fantasmes toujours sur ta rébellion céleste?
Cennete başkaldırıyı mı hayal ediyorsun anne?
Si tu avais eu en ta possession l'Épée de Feu, L'arme qui a gardé l'Eden l'arme qui peut tout couper, même les Portes du Paradis, tu aurais gagné cette rébellion.
Biliyorsun ki Eden'ı koruyan kılıç, herşeyi kesen kılıç hatta cennetin kapılarını bile kesebilen Yanan Kılıç elinde olsaydı isyanı kazanabilirdin.
Apres ce que tu as fait pour moi à Vegas?
Senin Vegas'ta bana yaptığından sonra.
Je comprends pourquoi tu m'as fait arnaquer ta famille.
Ailene neden oyun oynadığını anlıyorum.
Je vais adopter une douzaine de chiots, et les laisser dormir dans ta chambre.
Tamam, bir düzine köpek yavrusu alacagım, ve onları senin yatak odanda yatıracagım.
C'est ta première fois, mais...
İlk seferin oldugunu biliyorum, ama...
La leçon de conduite devra attendre que ta mère ne regarde pas.
Sürüs dersleri annen bakmayana kadar beklemek zorunda.
Ta colère et éveiller ton instinct sexuel n'ont pas marché.
Kızgınlık ve uyandırma, cinsel icgüdülerin bir ise yaramadı.