Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Woodrow
Woodrow Çeviri Türkçe
161 parallel translation
Le Président Woodrow Wilson.
Ben Woodrow Wilson.
Wilson a dit qu'il faut sauver la démocratie.
Woodrow Wilson, ülkeyi demokrasi için güvenli hale getirmelisiniz dedi.
Le président Wilson y descendait.
Woodrow Wilson burada kalırmış.
Il s'appelle Woodrow Wilson Guthrie, mais on l'appelle juste Woody.
İsmi Woodrow Wilson Guthrie ama biz ona kısaca Woddy diyoruz.
Il y a 2 mois, il était assis là, les pieds sur le bureau de Woodrow Wilson, et il m'a dit : " Jim... Il faut réussir.
İki ay önce orada oturmuş ayağını Woodrow Wilson'ın masasının üzerine uzatmıştı Dedi ki " Jim bu işi layığı ile yapın.
- Woodrow, Sheldon?
- Woodrow Sheldon?
Vos chaussettes.
Woodrow, çoraplar!
Bon Dieu, Woodrow, depuis le temps que tu bosses avec des chevaux, tu devrais savoir qu'on tourne pas le dos à une jument Kiowa.
Woodrow..... atlarla çalıştığın sürece Kiowa Mares'a dönemeyeceğini düşünüyordum.
Le Ranger Woodrow F. Call monte la garde. Il vous protègera des Indiens et des bandits mexicains.
Kaptan Woodrow F. sizi Meksikalı ve Kızılderili'lerden korumak için nehri kolluyor.
Et en faire quoi, Woodrow?
Neyi geçirsinler ve ne için?
Sois pas si dur, Woodrow. Laisse-le rester.
Onu biraz kendi haline bırakman lazım.
Woodrow, ça me va, si c'est ce que tu veux.
Kendin için yapmak istediğin servet buysa senin bileceğin iş.
Bon Dieu, Woodrow, c'est Jake Spoon.
'Amanın, Woodrow, o Jake Spoon!
Woodrow s'est assuré qu'il dorme bien.
Woodrow onun uzun süre uyuyacağından emin.
Bon Dieu, Woodrow...
Hay Allah, Woodrow.
Tu veux pas déjeuner avant, Woodrow?
Öncelikle kahvaltı istemiyor musun Woodrow?
T'as jamais su t'amuser, Woodrow. S'amuser, c'est mon truc.
Hayatın boyunca doğru düzgün eğlenmedin.
Pas si tu travailles pour Woodrow Call. Tu sais quoi?
Eğer Woodrow Call için çalışıyorsan, değil.
Call, c'est pas Dieu. Hein, Woodrow?
Call ilah değil, ya sen?
Jake est un dur, Woodrow, tu le sais bien.
Jake bunu zorlaştıracak kişi değil.
Woodrow?
Woodrow.
Je te l'ai dit il y a longtemps, Woodrow : c'est du latin.
Kaç kere sana onun Yunanca değil de Latince olduğunu söyledim.
Woodrow, c'est là qu'on va voir si on est de vrais cow-boys.
Eğer biz kovboy olarak ifade edildiysek bulunmamız gereken yer burası, Ben buralardayım.
Bon sang, je crois que... ça me briserait le cœur, Woodrow.
Ben, zannedersem bu benim kalbimi kırar Woodrow.
Woodrow m'a pas laissé emmener mon tailleur.
Bu Woodrow'un hatası. Bu seyahatte yanımıza terzi almamıza izin vermedi.
Je sais, Woodrow.
Biliyorum, Woodrow.
Les femmes aiment voir à quoi elles ressemblent.
Kadınlar, kendilerinin neye benzediğini görmekten hoşlanır. Doğru değil mi Woodrow?
Pas vrai, Woodrow? C'est toi qui t'y connais.
Bunu en iyi sen bilirsin.
Woodrow, c'est moi!
Woodrow!
Woodrow, c'est moi! C'est moi, Augustus!
Woodrw, ben Augustus'um!
Bon sang, Woodrow!
Kahretsin, Woodrow!
La colère réussit pas à Woodrow F. Call, hein?
Bu durum aslında onu o kadar kızdırmazdı, değil mi?
Eh bien... tu connais Woodrow.
Woodrow'u tanıyorsun.
Woodrow ne l'a pas fait.
Woodrow biliyor mu?
Oui, je connais Woodrow et je le déteste.
Evet, Woodrow'u biliyorum ve ondan hoşlanmıyorum.
Observe Woodrow quand elle donne son prix.
Onun bedelini belirlerken Woodrow'u izle.
Woodrow et moi, on aime atteindre notre objectif, même si ça n'a aucun sens.
Bir anlamı olmasa bile, Woodrow ve ben bir başlangıç noktamız olsun istiyoruz. Şart değil.
Woodrow veut être le premier à élever du bétail dans le Montana.
Woodrow sürüyü Montana'da yetiştirmeye kararlı.
Bon Dieu, oui, Woodrow!
Hazırım, Woodrow.
Je veux pas commencer à penser, Woodrow... à tout ce qu'on aurait dû faire pour ce brave homme.
Bu iyi adam için, yapmamız gereken her şeyi düşünmeye başlamak istemiyorum.
Woodrow, "Woody", n'est pas três malin.
Woodrow, "Woody" olarak da bilinir, beyni gelişmemiş birisidir.
La ruse fonctionna. McKinley gagnera de peu sur Bryan.
Woodrow Wilson'ın adaylığı kazanmasına yardım etti.
Woodrow, Grover, Millard...
Woodrow, Grover, Millard.
J'ordonne que votre client se présente au médecin à 10h demain matin, M. Woodrow.
Müvekkilinizin yarın sabah saat onda adli tabibe gitmesi kararını veriyorum, Bay Woodrow.
Ce que je voulais vraiment, c'était vous demander votre avis sincère quant à nos chances de nous faire approuver par le comité.
Bana sormayın, hanımefendi. Woodrow Wilson'a sorun. Söyleyin, nerede o?
Pas vrai, Woodrow?
Doğru mu bu, Woodrow?
Ça serait plus facile qu'avec toi, Woodrow.
Bir uyurgezerle tartışmak seninle tartışmaktan daha kolaydır, Woodrow.
Regarde-moi, Woodrow!
Şimdi bana bak!
Tu connais Woodrow.
Woodrow'u bilirsin.
Woodrow a trouvé son égal.
Woodrow sonunda aradığını buldu.
Bryan était personalité importante qui aida Woodrow Wilson a gagné la Présidence.
Bryan yalnızca iki yıl görev yaptı.