Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Émily
Émily Çeviri Türkçe
7,760 parallel translation
Nous l'aurions appelée Emily.
Emily koyacaktık adını.
Emily.
- Emily'yi.
Où est Emily?
Emily nerede?
Rien de concret, lui, et... et Emily...
Elle tutulur bir nedeni yok. Onunla Emily...
Emily, non.
Emily, olmaz.
Oui, elle l'a fait et Emily aussi.
Evet, Emily ile.
Spencer, Emily, Aria, Hanna...
Spencer, Emily, Aria, Hanna.
C'est sur maintenant.
- Emily, gitmeliyim.
Emily, je dois y aller. Ecoute moi, tu ne dois pas.
- Beni dinlesene, gerek yok.
Mais d'après sa nièce, ils ont aussi mon ex, Emily.
Ama bu deli yeğeni, eski karım Emily'i de götürdüklerini söyledi.
- Emily, tout va bien?
- Emily, iyi misin?
- Emily, on y va!
- Emily, hadi gidelim.
Non, je pars pas.
- Gitmiyorum. - Emily!
Allez, Emily, viens.
Gidelim. Emily, hadi.
Emily Sinclair.
Ben Emily Sinclair.
L'excuse d'Emilie pour passer du temps avec Félix.
Felix'le vakit geçirmek için Emily'nin bahanesi.
Pourquoi pas Emily?
Emily'e ne dersin?
Emily, tu dois bien avoir des amies sexy.
Emily, çok güzel arkadaşların vardır.
Non, je pense qu'Emily serait parfaite pour accompagner Felix.
Hayır, diyorum ki, Emily Felix için harika olur.
Emily?
Emily?
Emily, tu ne peux pas savoir à quel point j'apprécie ce que tu fais pour moi.
Emily, bunu yaptığın için sana ne kadar minnettar olduğumu anlatamam.
Euh, voici Emily.
Bu Emily.
J'ai l'impression qu'Emily a quelque chose à dire là-dessus.
Emily'e söz hakkı doğduğunu hissediyorum.
Emily est ton rancard maintenant.
- Emily şimdi senin sevgilin.
Et donc je suis coincé avec Emily? Ne le prends pas mal.
- Bu yüzden Emily bana mı kaldı?
Je pense que la réponse sera "jamais" et "nulle part", parce que c'est ma fiancée, Emily.
Sanırım cevap "Hiçbir zaman." ve "Hiçbir yer" olmalı. Çünkü bu benim nişanlım. Emily.
Felix, j'ai besoin de stationner Emily avec toi.
Felix, Emily'i buraya yanına park etmem gerek.
Emily.
Emily.
Emily n'est pas vraiment ma fiancée.
Emily benim gerçekte nişanlım değil.
Oh. Qui est Emily?
- O zaman Emily kim?
Emily, m'accordes-tu cette danse?
Emily, bu dansı bana lütfeder misin?
Merci pour tout, Emily.
Her şey için teşekkür ederim, Emily.
Et je connais Ricky et Emily.
Ricky ve Emily'yi de tanıyorum. Ve...
Et j'espère que tu retrouveras le chemin de la sobriété parce que ce que j'ai vu ce matin ne plaira pas à Ricky et Emily.
Ben de tekrar ayık kalma yolunda başarılı olacağını umuyorum. Çünkü görmüş olduğum şey Ricky ve Emily'ye uymaz.
Emily Sparrow...
- Emily Sparrow.
Emily Sparrow est morte ce matin, d'hypothermie et de choc.
Emily Sparrow teşhir ve şoktan bu sabah vefat etmiştir.
Cette réunion est à propos de Emily Sparrow.
Bu toplantı Emily Sparrow hakkındadır.
Je suis chargé des forces d'interventions d'Emily.
Emily görev gücüne atandım.
Les effets du cerveau d'Emily commencent.
Sanırım Emily'nin beyni işlemeye başlıyor.
- Emily!
- Emily!
Les parents d'Emily l'ont enfermée pour l'éloigner de Dylan, et l'ont gardée captive durant 8 mois.
Galiba Emily'nin ailesi Dylan'dan uzak tutmak için ona ev hapsi vermiş... -... ve 8 ay boyunca onu hapis tutmuş.
Maintenant, on sait que t'as paniqué à la fête. quand t'as découvert qu'Emily était enceinte de toi.
Emily'nin hamile olduğunu öğrenince o partiden ayrıldığını hepimiz biliyoruz.
Tes amis disent que toi et Emily vous disputiez tout le temps. Oui, ok.
- Arkadaşları Emily'yle kavga ettiğini söylüyor.
Donc ce petit voyou arrogant va juste partir avec le bébé d'Emily?
- O küçük şerefsiz mi alacak bebeği yani?
Il est celui qui a mis Emily enceinte.
- Kızı hamile bırakan adam sadece.
Mais avec l'affaire Emily Sparrow en cours, j'ai les mains liées.
Ama Emily Sparrow soruşturması yüzünden elim kolum bağlı durumda.
Le cerveau d'Emily me ramène toujours à l'hôpital ".
Emily'nin beyni sürekli hastaneye gelmeme sebep oluyor.
Impossible qu'Emily ait marché 16 km avec sa cheville foulée.
- Emily'nin o bilekle 10 kilometre yürümüş olması imkânsız.
Si Emily était ici depuis le début, la presse aurait eu un grand jour.
Emily bunca zaman burada olsaydı... -... gazeteciler acımazdı.
C'est là que j'ai vu Emily se battre avec ses parents.
Burası imgemde gördüğüm Emily'nin ailesiyle tartıştığı yer.
je dois enquêter sur les fiches de propriété dans les 16 km aux alentours de l'endroit ou Emily à été trouvée.
- Teğmenim benden Emily'nin kaybolduğu yerin 10 kilometre çapındaki tapılara bakmamı istedi.