Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Émotion
Émotion Çeviri Türkçe
1,735 parallel translation
Elles ne bougent pas, ne montrent aucune émotion.
Kıpırdamıyorlar, hiçbir duygu göstermiyorlar.
Un après l'autre, vous allez exprimer vos sentiments en utilisant un langage "je - émotion"
Şimdi bana duygularınızı anlatmanızı, ancak bunu yaparken...
Ceci ne mesure que tes réponses guidées par ton émotion.
Bu sadece duygusal tepkilerini ölçecek.
Les cours commencent lundi et Eric rentre à 17h alors je veux juste... partir d'ici avant la séquence émotion.
Dersler pazartesi başlıyor ve Eric saat beşte gelecek. O yüzden sadece yaşanacak tüm o dramdan önce buradan gitmek istedim.
Désolée mais je ne suis pas programmée pour cette émotion à l'heure actuelle.
Üzgünüm, bu duygu için programlanmış değilim.
- Il y a de l'émotion évidemment.
- Heyecan var tabii.
Il n'y a pas d'émotion fausse en particulier, puisque, comme le dit Freud, la seule émotion qui ne soit pas fausse est l'angoisse.
Spesifik olarak sahte duygulardan bahsedemeyiz Çünkü, Freud'un dediği gibi ;'Yanıltıcı olmayan tek duygu anksiyetedir.'
Comme si l'émotion était tellement forte qu'elle débordait du cadre.
Sanki, duygu şuan daha güçlüdür. Çerçeveden kazara dışarı fırlamış bir şey gibi.
Oui, je... je sais, je sais. Je suis censée laisser l'émotion
Evet, biliyorum duygularımı karıştırmamalıydım.
Mais je ne comprends simplement pas toute cette émotion, ce qui la rend difficile à simuler.
Neden bu kadar duygulandıklarını anlamıyorum ve bu yüzden de duygulanırmış gibi yapmam zor oluyor.
Pour ceux qui viennent de nous rejoindre. Un peu d'émotion et de tristesse.
Televizyonunu şimdi açanlar için şok ve üzücü bir gelişmeyi hatırlatmakta fayda var.
J'ai lui montré son e-mail et je l'ai dit : - Relis ton message, regarde toutes ces choses, que tu n'en veux pas, tu me les racontes et je peux le dire, avec beaucoup d'émotion.
Bana gönderdiğin maillere bak, hep istemediğin şeylerden bahsediyorsun.
Quand tu te fixes sur quelque chose avec une forte émotion cela se produit plus vite.
Bir şeye bu kadar çok odaklanırsan, çok daha hızlı meydana gelir.
Donc, cette émotion et cette vision intérieure vont commencer à ouvrir le chemin, par lequel la force de l'Univers va se manifester.
Bu duygu, evrenin gücünü göstermesine bir geçit olacak.
De cette manière vous diffusez cette forte émotion "je n'aime pas ça" et voilà ce qui l'attire à toute allure vers vous.
o güçlü ruh hali ile bu durumun yaratılmasına kaynak oluşturursunuz.
Une émotion intense peut survenir dans un événement neurologique.
Şiddetli duygusallık, nörolojik olgunun bir parçası olabilir.
C'est l'émotion.
Bu duygudur.
Des humains sans émotion, créés sur un monde parallèle et censément détruits sur celui-ci.
İnsan duygularından arındırılarak paralel bir dünyada yaratılmış ve muhtemelen bu dünyada yok edilmiş.
Tout ce qu'on sait, c'est qu'il ne peut pas montrer d'émotion.
Tek bildiğimiz duygularını ifade edemiyor.
Je suis une salade d'émotion en ce moment.
Şu anda duygusal bir salatalığım
- Encore une fois, avec de l'émotion.
- Bir kez daha- - hissederek.
Je vais te dire. Si par hasard la moindre émotion me frappe au milieu de la nuit, tu seras la première que j'appelle.
Bak sana ne diyeceğim, eğer gecenin ortasında bazı rasgele duygular beni çok etkilerse ilk arayacağım kişi sen olacaksın.
Chaque respiration, chaque battement du cœur, chaque émotion.
Her nefes alış, her kalp atışı, her duygu.
Lorsque vous jouez... il faut entrer dans l'émotion de votre personnage. Et exprimer cette émotion... de l'intérieur.
Sahnedeyken karakterinizle bütünleşip onu dışa vurmalısınız.
Lors d'une déclaration empreinte d'émotion, il a avoué que la disparition de sa femme avait eu de mauvaises répercussions sur son "bien-être émotionnel et mental".
Bir başka açıklamasında da karısının kayboluşunun oy verirken duygusal ve zihinsel durumunu etkilediğini belirtti.
"j'ai une émotion". C'est docteur Martin Luther King, et il n'a pas eu d'émotion, mais un rêve.
O Doktor Martin Luther King, ve bir hissi değil, bir rüyası vardı.
Rajoutes-y de l'émotion.
Biraz duygu kat.
C'est les montagnes russes de l'émotion ici.
Duygularımız darmadağın oldu.
# Encore une fois sans émotion #
Bir kez daha duygusuz.
Mais j'ignore si c'était un nouveau sentiment ou un vieux restant d'émotion rappelé par l'alcool, les paroles de la chanson et le chapeau.
- Ama bu yeni bir duygu mu yoksa içki, şarkı sözleri ve şapka yüzünden ortaya çıkmış eski duyguların kalıntıları mı bilmiyorum.
C'était de l'incrédulité, pas de l'émotion.
Bu duygusallık değildi. İnanmıyorum sadece.
Tu connais la définition du dictionnaire du mot "émotion".
"Duygu" kelimesinin sözlük anlamını biliyorsun.
Ils ont même prouvé ça occasionnellement, plein d'émotion que j'ai dit des choses que je ne pensais pas même souhaiter la mort de ma femme
Şunu da kanıtladılar. Zaman zaman duygu birikimiyle söylemek istemediğim şeyler söyledim. Hatta karımın ölmesini dilediğimi bile söyledim.
J'ai eu une émotion.
Bir şey hissettim.
Je sais que les flics ne doivent pas montrer d'émotion, mais, bon sang, cette ville...
Polislerin duygularını göstermemeleri gerektiğini biliyorum, ama kahretsin, bu kasaba...
La colère est une émotion naturelle pour un humain.
Öfkelenmek, insanın doğasında var.
Quelle émotion.
Ne heyecan ama.
Non mais, je préférerai qu'il ne soit pas porté par quelqu'un à l'émotion aussi stable que celle de Britney Spears.
Hayır, ama en azından, onu, Britney Spears gibi kararsız bir ruh haline sahip birinin taşımamasını tercih ederdim.
Il était incapable de toute émotion, effrayé par le contact, pas le plus doué pour les au-revoirs.
Yakınlaşmaktan korkardı. Kesinlikle veda etmekte iyi değildi.
La plus belle émotion que l'on puisse ressentir, c'est le mystérieux.
Yani, yaşayabileceğimiz en güzel duygu bilinmeyendir.
Non, je pense qu'il rêve d'un monde parfait, sans surprises, sans émotion, où tout est propre et ordonné, et par groupes de dix.
Hayır, bence rüyasında mükemmel bir dünya görüyor Süprizin ve heyecanın olmadığı bir dünya. Herşey temiz ve onlu gruplar halinde düzenlenmiş.
N'importe quelle émotion, n'importe quel stress, pourrait le tuer.
Biraz heyecan ya da stres.. onu öldürebilir.
De l'émotion.
Heyecan.
Mon oncle, je peux comprendre votre émotion
- Ne düşündüğünüzü biliyorum, ama...
Les acteurs dégagent peu d'émotion. Derrière la caméra, je suis plus frustré qu'eux.
Aktörlerin performansı donuktu, etkiyi iyi yansıtamadılar ve canı sıkılan onlar değil, kamera arkasındaki ben oldum.
Et si c'est une émotion très puissante, alors c'est dur de briser leur emprise.
Bunlar güçlü duygulardır ve tesir edilmesi zordur.
I wanted only a little'more than emotion in my life.
Hayatımda biraz heyecan olsun istedim.
De toute façon, je n'ai plus jamais ressenti la même émotion depuis.
Smiths kazandı!
L'émotion est un incroyable don que nous avons.
Duygularımız, neyi kendimize çektiğimizi anlamamıza yardım ederler.
Il peut tuer sans laisser transparaître la moindre émotion.
Gözünü bile kırpmadan insanları öldürüyor.
Toute cette émotion contenue...
- Onca bastırılmış duygu...