Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Ému
Ému Çeviri Türkçe
550 parallel translation
Un jour, Londres luira de lampes à incandescence et sera si belle que même vous en serez ému. Et attendez.
Bekle de gör.
J'ai peur de ne pas être ému par vos caprices.
Senin saçmalıklarınla ilgilenmiyorum.
C'est que je suis ému de te savoir là.
Ţimdiden taţýndýđýn için heyecanlandým, o kadar.
Il vous a ému avec son mélo?
Küçük köpeğin hikayesi duygulandırdı mı?
- Je suis tout ému.
- Çok duygulandım.
- J'en suis.. .. tout ému!
- Çok etkileyici!
Tout le monde s'en est ému.
Netice olarak, analar babalar ayaklandı.
Pardonnez-moi, mais cela ne m'arrive jamais d'être ému comme je le suis.
Hiç bu kadar duygulanıp, davranışlarım etkilenmemişti.
- C'est ça, et vous parlerez seul. Et comme vous êtes ému, vous direz encore des banalités. Les diamants, les chevaux, la bricole, l'avoine et puis le harnais, la grande vie, quoi!
Yüklenip, "bayağı" şeyler söylemeye devam edersiniz : Elmaslar, atlar, kayış, yulaf, sonra da koşum takımı.
Tu m'as ému.
Bir şekilde beni etkiledin.
Moi aussi, j'ai été ému.
Ben de öyle. İçinizi ısıtıyor.
Le poison... l'a ému.
- Hem de nasıl, efendimiz. - Zehir lafı edilir edilmez.
Je suis beaucoup trop ému pour faire un discours.
Bayanlar baylar, bir şey söyleyemeyecek kadar heyecanlıyım.
Ce bébé l'a profondément ému.
Şu bebek onu pek etkiledi.
Je garderai un souvenir ému du cher service des lingots.
- Çok naziksiniz efendim. Külçe Ofisi'ni hep en mutlu anılarla hatırlayacağım.
Je suis trop ému pour réfléchir.
Afedersin patron, akıl edemedim. Biraz canım sıkkın.
Il m'a tellement ému.
Ben bu yüzden onun yakınına taşındım.
Ainsi depuis, moi je suis ému par anticipation, de savoir que quand je mourrai...
O günden beri inanırım ve heyecanla düşlerim. Bu dünyayı terkedince kalbim sıcak kalacak.
Pourtant, devant ce visage glacé, j'ai été ému jusqu'aux larmes.
henüz öldüğünde yüzüne bakıyorum... ve gözyaşlarına boğuluyorum.
Je serais ému, si j'étais vous.
Sizler gibi olsam, yumuşatırdınız beni.
Moi aussi cela m'a ému. Mais vous devez vous reprendre.
Ama kendini toparlamalısın.
Je suis ému, je suis enchanté.
Duygulandım, etkilendim.
Je suis ému.
- Ben dokundum ama.
Ému par vos paroles, je vais voir Usugumo.
Hayır. Dediklerini Usugumo'yla ilgilenirken düşüneceğim.
Alors? Pas trop ému?
Heyecanlı mısın?
Je ne m'attendais pas à être si ému.
Ne tuhaf. Böyle etkileneceğimi sanmazdım.
Pâle comme un hareng, bien qu'un peu flatté, très ému, et sentimental comme pas un.
Bir kağıt kadar beyazdır hep. Aynı zamanda da dalkavukluk kurbanı, minnettar ve çocuksu derecede alıngandır.
Je suis ému par cette chaleureuse hospitalité.
Misafirperverliğiniz beni mütehassıs etti.
J'en suis encore ému.
Ben hâlâ tesiri altındayım.
Shakespeare m'a pas ému plus que Washington.
Ne Shakespeare ne de Washington işime yaradı.
Je suis ému.
Çok dokunaklı.
Tu te fiches de Corona, la mort d'un pilote ne t'a jamais ému.
Corona umurumdaymış gibi davranmayalım. Bir pilotun ölümü seni asla etkilemez.
Je suis ému.
Çok duygulandım.
Il était si ému, le pauvre.
Biliyorsun, zavallı şey çok sarsılmış durumda.
Les mêmes poses qui ont ému le cœur de tous les Américains au sang chaud, de la côte Atlantique à celle du Pacifique.
Büyük Atlantik'ten mavi Pasifik'e kadar... cesur Amerikan erkeklerinin... yüreğini hoplatan pozlar.
Elle m'a attendu dans la chambre avec un air candide qui m'a ému.
Ben, onun öylece masum yatak odamızda beklemesinden çok etkilendim.
Même maintenant, en vous parlant, franchement, je suis ému,
Gerçekten, şimdi bile, bunları konuşmak,
et c'est vrai que... moi aussi, j'étais ému.
Evet, nereyse ben bile ağlayacaktım.
Je ris parce que je suis si ému.
Üniforma giyiyorlar. Kırmızı... İngiliz...
Je dirai même que vous m'avez ému.
Kesinlikle hayır. Hatta beni etkilediniz.
Et oui, ému!
Evet, etkilendim.
Notre jeune maître, ému par votre courage, désire vous voir.
Kendisi, isteğini oldukça hayranlık verici buldu ve görüşmek için bir an önce huzurunu götürülmeni istemekte.
Je suis ému comme un collégien!
Kalbimi bir liseli oğlan gibi çarptırıyorsun.
Je suis toujours ému.
Bunlar beni hep etkiler.
J'ai été ému quand j'ai su que le compositeur était un de mes compatriotes.
Hatta, sahibiyle aynı ülkeden olduğumuzu öğrendiğimde ne kadar etkilendiğimi hatırladım.
Je suis très ému, Mademoiselle.
Çok etkilendim.
Ce matin quand j'ai recu votre arbre de Noel, j'ai ete tres emu.
Bu sabah bana gönderdiğiniz küçük Noel ağacını aldığımda gerçekten çok duygulandım.
Je suis tout ému.
Öyle heyecanlandım ki! Hiç övülmemiştik.
votre sermon m'a emu.
Cazibenizden çok etkilendim hanımefendi.
Je suis trop ému pour dire autre chose que :
Dostlar. Kalbim, Pickett'a tekrar hoşgeldin demekten başka bir şey söyleyemeyecek kadar dolu.
C'est triste et je suis tout ému!
Üzücü hikaye.