Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Arabe
Arabe Çeviri Türkçe
1,263 parallel translation
E quase sempre em árabe, de que percebo um pouco.
Çoğu Arapça'ydı, ki biraz bilirim.
É um sacana dum árabe.
Havlu kafalının biri.
Quase tudo em árabe.
Genelde de Arapça.
Árabe?
Arapça mı?
Em árabe, significa distribuir, dividir.
Arapça dağıtmak veya bölüştürmekten gelir.
Fluente em árabe, uigur e pachto.
Arapça, Uygurca ve Afganca biliyormuş.
Como é que se diz "bom e mau policia" em árabe?
Arapça'da iyi polis, kötü polis nasıl denir?
Aprendi árabe... no Instituto de ldiomas da Defesa.
Arapça'yı Monterey'deki Dil Enstitüsü'nde öğrendim.
Que tipo de mensagens? Há um diagrama do campo e muita coisa em árabe.
Kampın planı ve Arapça şeyler var.
Nasser em árabe antigo é "aquele que é vitorioso".
Nazır, eski Arapça'da "zafer kazanan" anlamına geliyor.
Aquela viúva árabe tentou prejudicar-me sem razão.
O Arap dul kadın sebepsiz yere bana saldırdı.
Este tipo diz que fez comentários racistas antes de o prender. Comentários depreciativos sobre a sua etnia árabe.
Onu tutuklamadan önce Arap olması hakkında ırkçı laflar atmışsın.
Sou suspeito só por ser árabe?
Ne yani, Arap olduğum için şüpheli miyim?
Ninguém deve estar muito preocupado com um árabe morto.
Kimse ölü bir Arap ile ilgilenmiyor sanırım.
Já lhe disse, esta árabe quer tirar-me o emprego!
Dedim size, bu Arap kadın, beni işimden etmek istiyor.
- O Sergei diz que parece árabe.
- Sergei, Arap'a benzediğini söyledi.
Você fala árabe... e é o melhor analista do Médio Oriente da CIA.
Arapça konuşuyorsun... ve C.I.A.'in en iyi ortaasya analistisin.
Os americanos e os britânicos decidiram concentrar-se na Nigéria... para se libertarem da dependência do petróleo árabe.
Amerikanlar ve İngilizler, Arap petrolüne olan bağımlılıklarından kurtulmak için Nijerya üzerine odaklanmaya karara verdiler.
É de verdadeiro fabrico árabe, não mijo de camelo europeu.
Gerçek arap çayı, Avrupalıların yaptığı deve sidiği şeyinden değil.
Não falava árabe.
Arapça konuşamıyordum.
- O teu árabe melhorou.
- Arapçan gelişti.
Através do deserto árabe.
Arabistan Çöllerinde.
Tequilla, para ser mais exacto, meu amigo árabe.
Tekila, demek istedi, Arab dostum..., daha açık bir ifadeyle...
Fala correctamente árabe, curdo.
Arapça ve Kürtçesi akıcıdır.
Se ele cobrisse uma égua árabe, seria visto como uma blasfémia inviolável.
Eğer bir Arap kısrağına musallat olursa, bu en zalimce bir lekeleme olarak görülecektir.
Seis soldados no meio do deserto Árabe a guardar um poço seco.
Arap çöllerinin ortasında altı asker kurumuş bir kuyuyu bekliyor.
Fala russo, alemão e árabe.
Rusça, Almanca ve Arapça biliyor.
Um árabe!
Bir Arap mı?
com o árabe foi tão rápido..
Tanıştın ve hemencecik... Onun tarafından bakınca bunun pek doğru olduğunu sanmıyorum, ama evet, bazen çok hızlı gelişir. Rafik mi?
e como está o teu amigo árabe?
Pekâlâ, Arap arkadaşın nasıl?
- Você fala árabe?
- Arapça biliyor musun?
O mundo árabe conhecia Platão.
Arap dünyası Eflatun'u biliyordu.
Comprámos a mercadoria ao Faik, o árabe.
Malı Arap Faik'ten alıyoduk.
embargo de petróleo árabe...
Arap petrol ambargosu...
O mundo árabe observa... e espera.
Arap dünyası izliyor ve bekliyor.
Tornou-se no canal de notícias mais controverso no mundo árabe.
Arap dünyasının en çok tartışılan haber kanalı oldu.
Actualmente, é o canal mais popular no mundo árabe.
Ve o şimdi Arap dünyasının en popüler kanalı.
Não estamos aqui para ocupar um território árabe.
Biz bir-bir Arap toprağını işgal etmek için burada değiliz.
E essas imagens, infelizmente, na psique árabe estão agora a associar-se, e o soldado israelita e o americano são iguais.
Ve bu görünümler, maalesef, Arapların bakış açısında birbirine karışmış durumda, ve İsrail askeri ve Amerikan askeri tek bir imge haline gelmiş.
Só que não estamos de acordo com certas políticas editoriais que seguem, temos respeito por eles como instituição que tem amplo alcance no mundo árabe.
İzledikleri bazı yayın politikalarını doğru bulmasak da Arap dünyasında, yaygın bir erişimi olan bu kuruma saygılı olmalıyız.
Quero dizer-lhes o que penso sobre o que se passa actualmente no mundo árabe.
Size, Arap dünyasında bugün neler yaşandığı hakkında kendi düşüncemi söylemek istiyorum.
É similar ao ocorrido durante a guerra de 1967. O choque que aconteceu para o povo árabe.
1967'deki savaşta yaşananlar Arapların o zaman yaşadığı şoka çok benziyor.
A imprensa árabe confia nas emoções e nas ilusões.
Arap medyası, duygulara ve iyimser düşünüşe bel bağlamış.
Beneficia a Al Jazeera pôr o nacionalismo árabe, porque é o seu público, tal como a Fox realça o patriotismo americano pelo mesmo motivo que o nacionalismo americano, porque é o seu público demográfico e é o que eles querem ver.
Bu, Arap milliyetçiliğine oynayan El Cezire'nin yararına, seyircilerinden dolayı. Tıpkı aynı nedenden Amerikan vatanseverliğine oynayan Fox gibi... Amerikan milliyetçiliği...
A parte que me decepciona é que o nacionalismo árabe tem que incluir o anti-americanismo.
Çünkü bunlar onların demografik seyircileri ve görmek istedikleri bunlar. Beni hayal kırıklığına uğratan tarafı Arap milliyetçiliğinin Anti-Amerikancılık anlamına gelmek üzere oluşudur...
Para mudar o pesadelo árabe, para o sonho americano.
Arap kabusunu Amerikan rüyasına dönüştürmek için.
a minha, a ocidental, e a perspectiva árabe... para nos entendermos melhor.
Batı bakış açısı, ve Arap bakış açısı... Bütün diğer bakış açılarını daha iyi anlayabilmek için.
Tenho tentado aprender árabe e têm-me ajudado. Tem sido divertido.
Ben Arapça öğrenmeye çalışıyordum ve onlar da bana yardımcı oluyorlardı.
Respeitava a Al Jazeera no sentido de que realmente faziam algo que não se tinha feito no mundo árabe. E chegavam a muito público e... e voavam muitas penas, o que é bom no jornalismo.
Kesinlikle Arap dünyasında daha önce asla yapılmamış bir şey yapıyor oldukları için El Cezire'ye saygı duydum, ve birçok gözlemciye ulaşıyorlardı ve birçoklarının rahatını bozuyorlardı.
É esta a solução democrática do Bush para o povo árabe e islâmico?
Bush'un Arap ve Müslüman insanlara sunduğu demokratik çözüm bu mu?
Ele estava rodeado por um grupo de crianças iraquianas, e estavam... a entoar cânticos contra Bush, mas ele não fala árabe.
Bir grup Iraklı çocuk tarafından, sarılmıştı ve Bush aleyhinde... şarkılar söylüyorlardı, ama o Arapça bilmiyordu.