Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Boston
Boston Çeviri Türkçe
3,651 parallel translation
Sabe quantas vezes eu implorei para você investigar o assassínio do Chris?
Chris'in katilini bulmanız için size kaç kere yalvardım, hatırıyor musunuz? Herkez Senatörler ve stajerlerinin saçmalıkları ve Boston'da havaya uçan iki genç hakkında konuşurken kimse Chris'i önemsemedi! Hayır.
Estávamos em Boston nesse fim-de-semana.
O haftasonu Boston'daydık.
Eu sei que é que aconteceu em Boston no ano passado.
Geçen yıl Boston'da olanları biliyorum.
Porque é que pensaria que o seu marido estava em Boston?
Neden kocanın Boston'da olabileceğini düşündün ki?
E o que é este panfleto que encontrei debaixo da tua cama chamado "O Partido" He "Boston?"
Peki yatağının altında bulduğum üzerinde "Boston Grup Partisi" yazan kitapçık senin mi?
Antes da guerra, em Boston.
Boston'daki savaştan önce.
Seguimos a arma secreta até um armazém de expedição no Porto de Boston.
Gizli silahın izini Boston Limanı'ndaki bir nakliye deposuna kadar takip ettik.
Com a ajuda de um político local e aliado em Boston, o Sr. Samuel Adams.
Boston'daki yerel politikacı ve müttefik Bay Samuel Adams'ın yardımıyla.
Inventaste o "Boston Tea Party" para conseguires roubar algo aos Britânicos?
Boston Çay Grubu'nu ayarladın diye İngilizlerden bir şey çalabilir misin?
Só discutimos a nossa história académica em Boston.
Boston'daki akademik geçmişimizi konuşuyorduk.
Nova Iorque, Chicago, Boston, Atlantic City, Filadélfia, Florida,
New York, Chicago, Boston Atlantic City, Philadelphia, Florida.
- O que estou dizendo, Boston?
- Burada ne mi söylüyorum, Boston?
Então, pega no teu sotaque indiano falso de East Boston e basa daqui ou chamo a polícia.
Sahte Doğu Boston'lılığını ve Hint aksanını buradan çek yoksa polis çağırırım.
Desapareceu do radar em 2008, e reapareceu há 18 meses num restaurante em Boston.
2008'de gözden kaybolmuş 18 ay önce Boston'daki bir lokantada tekrar ortaya çıkmış.
Esta é uma fotografia tua no Hotel Angel Station em Boston.
Boston'daki Angel Station Otel'deki fotoğraf.
Esta pintura devia estar pendurada em Boston.
Tablo Boston'da asılı olmalı. Hayır biliyorum.
As suas digitais estavam na arma usada para matar o Victor Fokin.
Parmak izin geçen Haziran Boston'da meydana gelen Victor Fokin cinayetinde kullanılan silahta çıktı.
Armadilhou o meu marido ao mandar o Lure para Boston.
Ayak işlerine bakan adamın kocama tuzak kurup onu Boston'a getirmiş.
A polícia de Boston disse que ele não ia sair do local até chegarmos lá.
Boston Polis Departmanı siz gidene dek olay yerini terk etmeyeceğini söylüyor.
Sabes quantas Ashleys existem no centro Boston?
Boston'ın merkezinde kaç Ashley var biliyor musun?
Graduada pela Universidade de Boston.
Britanya Kolombiyası'nda mezun olmuş bir öğrenci.
Esta manhã falei... com uma agência que colocou uma criança de Phoenix para uma família aqui perto... em Boston.
Bu sabah, Boston yakınlarındaki bir aileye evlatlık verilecek Phoenix'li bir erkek çocuğu hakkında bir kurumla görüştüm.
A agência... é em Boston.
Kurum Boston'da.
Há uma agência de adopção em Boston na Dartmouth Street.
Boston'da Dartmouth Sokağı'nda bir evlat edinme kurumu var. Bir daha söyle.
A agência de adopção "Anjos de Boston" na Dartmouth.
Boston'da Angels Evlat Edinme Kurumu.
O Henry vai voltar a Boston! Amanhã!
Henry yarın Boston'a dönüyor!
Em Boston ou... noutro lugar.
Boston'da ya da benzer bir yerde...
Tom, estou aqui no Aeroporto Boston Logan, onde algumas das mesmas pessoas da segurança que deixam entrar os terroristas nos aviões ainda estão lucrativamente empregadas.
Tom, şu anda Boston Logan havalimanındayım. Teröristlerin uçağa girmesine izin veren güvenlik elemanlarından bazıları hâlâ maaşlarını alıp çalışmaya devam ediyorlar.
Acabara de chegar de Boston e tinha um corpo de arrasar.
Boston'dan yeni gelmişti. Tuhaf bir "yatakta iyiyim" tipi vardı.
- Claro. No Denny's em Boston.
Boston Denny's de.
- Onde está o sotaque de Boston?
- Boston şiven nerede? - Bıraktım.
Não, estou a fazer Boston.
Hayır, Boston'a ben gidiyorum.
Vejam só, a francesinha leva a melhor sobre um chui de Boston.
Şu işe bak, Fransız kız Boston'ın en iyi polisinden üstün durumda.
Se aceitar, mandamo-lo de volta para a sua terra, Boston.
Kabul edersen seni Boston'a, kendi bölgene geri göndereceğiz.
O R.I.P.D. de Boston.
R.I.P.D. Boston.
Parece que todos os mortiços se mudaram para Boston a semana passada.
Sanki bütün ölüler geçen hafta Boston'a gelmiş gibi.
Aquilo que percorreu hoje as ruas de Boston não era humano.
Bugün Boston sokaklarında koşturan her ne ise insan değildi.
Perdemos Boston...
Ne demek Boston'u kaybettik?
- Chamo-me James Reeb e venho de Boston.
- James Reeb. Boston'dan geldim.
Um padre de Boston.
Bostonlu rahip.
Chicago, Detroit, Boston! Pouco me importa!
Chicago, Detroit, Boston hiç umurumda değil.
Vou para Boston na próxima semana, farei a venda, não te assustes.
Önümüzdeki hafta Boston'a gidip bir karara bağlayacağım.
Nova Iorque, São Francisco, Los Angeles, Chicago, Boston, Denver.
New York, San Francisco, Los Angeles, Şikago, Boston Denver.
Vem a Boston.
Boston'a gel.
Filadélfia, Boston, Chicago, São Francisco...
Philly, Boston, Şikago, San Fransisko.
Em Boston, deram-me seis meses.
Boston'da altı ay dediler.
Quando melhorou começou a trabalhar na televisão pública de Boston.
İyileşmeye başladığında... Boston'da yerel bir televizyon kanalında çalışmaya başladı.
Posso tirar o mestrado em 18 meses e depois volto para Boston Arranjo um emprego e mudo-me para cá.
MBA diplomamı 18 ayda alabilirim, sonra Boston'a geri dönerim iş bulur, ve buraya tekrar yerleşirim.
Toda a gente se importa muito com senadores que saem com estagiárias e os rapazes que explodiram Boston, e ninguém se importa com o Chris! Mas importam-se agora, não é?
Ama şimdi, önemsersiniz, deği mi?
PORTO DE BOSTON. 16 DE DEZEMBRO DE 1773.
BOSTON LİMANI 16 ARALIK 1773
O "Boston Tea Party"?
Boston Çay Grubu'na?