Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Brighton
Brighton Çeviri Türkçe
387 parallel translation
Lembrança de Brighton, souvenir de Tunbridge WeIIs...
Bilirsiniz, "Brighton Hediyelikleri," "Tunbridge Wells Hatıraları."
Sim. Da linha de Brighton.
Brighton hattındaki.
Linha Brighton.
Brighton hattı.
Em Brighton.
Brighton'a.
Cheguei hoje de Brighton tão à pressa, que me esqueci de pôr o dinheiro na mala.
Brighton'dan acele bir şekilde geldim. Paramı diğer çantamdan almayı unutmuşum.
O verdadeiro culpado foi preso em Brighton.
Gerçek hırsız Brighton'da yakalandı.
Para Brighton, durante uma semana.
Bir hafta kadar Brighton'da olacağım.
Qual é o problema de Brighton?
Brighton'un nesi var?
Até à altura tem servido.
Brighton hep yeterince iyiydi.
Já enviei o Coronel Brighton, que é um soldado.
Albay Brighton'ı gönderdim. O bir asker.
Se Brighton considerar que devemos mandar reforços, fá-lo-emos.
Brighton silah isterse göndeririz.
Isso compete ao Coronel Brighton, não a si.
Bu Albay Brighton'ın işi.
O coronel Brighton quer colocar os meus homens sob oficiais europeus?
Albay adamlarımı Avrupalı subayların komutasına verecek, değil mi?
Mas você não disse ao Coronel Brighton.
Ama sen Brighton'a söylemedin.
- Brighton?
- Brighton?
O ano está a chegar ao final, Brighton.
Yıl bitiyor, Brighton.
Agradece a Deus, Brighton por quando te fez tolo, te ter dado cara de tolo.
Allah'a şükret, Brighton suratını da kendin gibi aptal yaratmış.
É o que me comprou em Brighton.
Onu bana Brighton'da almıştın.
Leva a senhora até Brighton com os meus cumprimentos.
Hanıma selam söyle, Brighton'a gezmeye gidersiniz.
No Pavilhão Real em Brighton, há três anos.
Brighton'daki kraliyet yazlık sarayında.
Começou quando fomos juntos de férias a Brighton.
Tatile, Brighton'a gitmemizle başladı.
- O quê? - E o fim-de-semana em Brighton? Também deve ter sido ele a marcá-lo.
Ve geçen hafta sonu Brighton'da, sanırım bunu da bizim için o ayarladı.
Embora seja menos sofisticado que o salão de Brighton.
Tabiki bunu Brighton'daki dükkanda daha da abartarak sunuyoruz.
O salão em Londres vai bem, o de Brighton já não dá prejuízo.
Londra'daki dükkan gayet güzel çalışıyor. Brighton'daki de neredeyse aynı durumda.
Mais tarde, passaram à instalação de nove divisões entre Folkstone e Brighton, apoiadas por duas divisões aéreas.
Londra'yı kordon altına almak istiyordu. Daha sonra bu plan küçültülmüş, Folkestone ve Brighton arasına 9 bölüğün çıkması ve bunların da 2 hava indirme bölüğünce desteklenmesi şekline dönüşmüştü.
Parecia-me ser o cais de New Brighton, mas não tinha a certeza.
Bana New Brighton rıhtımı gibi geldi. Ne olduğunu tam olarak çözemedim.
Põe-lhe um chapéu com uma pena, e não há moça de Brighton que lhe possa fazer sombra.
Tüylü bir şapka giydirsen, Brighton'daki hiçbir kız onunla boy ölçüşemez.
De Soho até Brighton Eu devo ter jogado neles todos
Soho'dan Brighton'a hemen hemen her tarafta.
A sua irmã diz que oferecem £ 87.000 pela sua casa em Brighton.
Kız kardeşiniz dedi ki ; Brighton'daki eviniz için 87.000 £ teklif edilmiş.
De Ashford Junction, podemos apanhar o da uma para Hastings, depois o de Londres-Brighton e costa do sul, de Bexhill para Lewes, sem paragens, depois para Newhaven e o barco do fim da tarde para Dieppe.
Ashford kesişme noktasından saat 1 : 00'deki yavaş olan Hastings trenine, ve ondan da eski güzel London Brighton ve South Coast line, Bax Hill'den Lewis'e ve hiç durmadan New Haven'a, ve akşam gemisi ile de Viyana'ya.
Conheci um homem com um anel de ouro que me levou para Brighton.
Beni beraberinde Brighton'a götüren, altın yüzüklü bir adamla tanıştım.
Estás a ver? Mostra-me as rochas de Brighton.
Benimle biraz dans et.
- Trate-me por Brighton.
- Bana da Brighton de.
- Contudo, houve um ligeiro soluço.
En kalite pamuklu çoraptan bin çift sipariş verin. Brighton sahilinde kulübedeki resimleri yerinden çıkartın. - Bununla birlikte ufak bir hıçkırık vardı.
Podeis levar os desenhos para a casa de praia, em Brighton.
Brighton sahilinde kulübedeki resimleri yerinden çıkartın. - Bununla birlikte ufak bir hıçkırık vardı. - Hurra!
Eu também, Brian Beach.
Bence de, Brighton kumsalı.
É uma situação terrível, mas não posso ir a Brighton até Domingo, no máximo.
Çok üzücü. Ama Brighton'a en erken Pazar gidebilirim.
Em Brighton, a tratar dos preparativos do funeral do tio.
Şehir dışında. Amcasının cenaze işleri için Brighton'da.
- Sim, algum problema?
- Brighton'da mı?
Tentou entalar-me no bar do hotel em Brighton, mas desenganei-a.
Brighton'da bana surat asmaya kalktı, ne halin varsa gör dedim.
- Tomámos uns copos em Brighton.
- Brighton'da birkaç şey içmiştik.
Sim, conheci-o em Brighton.
Evet, kendisiyle Brighton'da tanıştım.
De uma cassete de nós os dois em ação em Brighton.
Brighton'daki sevişmemizin ses kaydı olan bir kaset.
Coronel Brighton, este é o Sr. Lowen.
Bu bey Albay Brighton, Bay Lowen.
Sr. Brighton, voltou a vender droga às minhas filhas?
Bay Brighton, yine kızlarıma esrar mı satıyorsunuz?
- Olà, Sr. Brighton.
- Hoşça kalın Bay Brighton.
- Na New Brighton.
- New Brighton Lisesi.
- Essa escola não existia.
- New Brighton diye bir okul yok ki.
O que não significa que vai ser usado, pois o batalhão vai ficar em Brighton todo o verão!
Kimin ne giydiği önemli değil çünkü alay, yazı Brighton'da geçirecek!
- E papai se recusa a nos levar para Brighton.
- Babam da bizi Brighton'a göndermeyi reddediyor.
- Não quero brigar.
- New Brighton'da.