Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Bristol
Bristol Çeviri Türkçe
298 parallel translation
Estava no bombardeio em Bristol.
Bristol bombardımanında oradaymış.
Olha quem está a sair do Hotel Bristol.
Baksana Hotel Bristol'den kim çıkıyor.
- É verdade que o Latouche morreu?
Salı günü Bristol Otel'inde banyo küvetinin içinde... bulmuşlar onu. Latouche'ın öldüğü doğru mu?
E o Tommy Bristol?
Tommy Bristol'den ne haber?
lmpecavel e arrumadinho.
Gemi şeklinde ve Bristol modasına uygun.
Parece estar tudo em boas condições e à moda de Bristol.
Her şey mükemmel Bal dök yala!
Agora, se eu pudesse chegar ao Canal de Bristol, ela podia nadar até ele numa semana.
Eğer onu Bristol Kanalı'na koyabilirsek bir haftada oraya yüzebilir.
Oh, isso é grande, mas como ela chega ao Canal de Bristol?
Ama Bristol Kanalı'na nasıl gidecek?
Não está muito bem.
Pek iyi değil. Onu Bristol'a götürüyorum.
Então levou a foca para Bristol numa carruagem... e mal chegou a lançou de cima de um precipício.
Sen bir foku atlı arabada Bristol'a götürdün ve onu bir tepeden aşağı mı attın?
Felizmente, os anos na Bristol Rep. Deram-me uma boa bagagem, já que assumi vários disfarces espantosos.
Neyse ki, Bristol Tiyatrosu'ndaki yıllarım çok işime yaradı. Çünkü şaşırtıcı bir çeşitlilikte kılık değiştirdim.
De volta a Cardiff, revivi o meu triunfo como Sancho Pança em Man of La Mancha, que o Bristol Evening Post descreveu como :
Cardiff'de zaferimi yeniden yaşadım. Man of La Mancha'daki Sancho Panza kılığında. Bristol Akşam Postası bunu şöyle tanımlamıştı :
Quatro líderes de estado de nações afro-asiáticas contra os Bristol Rovers, em Molineux. "
Gelecek hafta : Afrika-Asyalı dört devletin lideri Molineux'de Bristol Rovers'a karşı. "
Desapareceram entre Londres e Bristol.
Londra ile Bristol arasında bir yerde kayboldular.
Hei, Max, podemos ir para o Bar Bristol?
Bristol Bar'a gidebilir miyiz?
Um Harveys Bristol Cream.
Harveys Bristol Cream.
Aqui é o Bristol, madame, não o Crystal.
Burası Bristol Oteli bayan, Crystal değil.
Banquete. 8 : 30 p.m. Salão de Baile Bristol.
Ziyafet 20.30 Amerikan Müzikologları Kongresi
Está aí em Bristol, Arthur Briggs?
Bristol'da mısınız Arthur Briggs?
Portsmouth, Southampton, Sheffield, Bristol e Glasgow.
Portsmouth, Southampton, Sheffield, Bristol, Glasgow.
E Sir Robin, o não tão valente como Sir Lancelot... que quase combateu o dragão de Angnor... que quase fez frente à feroz galinha de Bristol... e que se mijou todo na batalha de Badon Hill.
Ve az kalsın Agnorun Ejderiyle savaşan..... az kalsın Bristol'ün Tavuğuna sataşan..... Badon Hill Savaşı'nda altını ıslatan..... Sir "Lancelot-Kadar-Cesur-Olmayan" Robin...
O gordo, de Bristol, esteve aqui a semana inteira.
Şişman adam, bütün hafta buradaydı, Bristol'lü.
Quando as velas estivessem soltas e esta coberta a brilhar e quando estivessemos bem vestidos!
Yelkenleri donatıp, güverteyi temizleyip Bristol tarzında olduğumuzda dedim.
O Bristol Queen.
The Bristol Queen.
Queria ligar para casa, em Bristol Harbour.
Evet, Bristol limanına evime telefon etmek istiyorum.
Y-B-D 4792, chamando Guarda Costeira entre San Pedro e Bristol Harbour.
Yankee-Bravo-Delta 4792, San Pedro ve Bristol Limanı arasındaki herhangi bir sahil güvenlik birimini arıyorum.
No belo Bristol Harbour.
Muhteşem Bristol limanı.
O porto de origem é Bristol Harbour.
BağIı olduğu yer Bristol limanı.
Encontramo-nos na velha fábrica de conservas de Bristol Harbour.
Eski Bristol limanı fabrikası buluşuruz.
Bristol Harbour fica a 80 quilómetros daqui.
Bristol limanı sahilden 80 km yukarıda.
O MacGyver ligou de uma cabine pública, no molhe de Bristol Harbour, 50 quilómetros a norte daqui.
MacGyver'dan gelen telefon Briston limanında bir ankesörlü telefondan aranmış buradan 60 km kuzeyde.
E talvez nos tornemos a encontrar.
Yakında muntazam ve Bristol tarzında olacaktır.
mas na próxima vez, será aqui, entre as estrelas.
"Bristol tarzı mı" efendim?
Sr. Murphy, Juíz Bristol... temos os ratos todos no mesmo buraco.
Bay Murphy, yargıç Bristol fareleri aynı delikte sıkıştırdık.
Agarrei no meu casaco, saí pela porta, passei pelos guardas... saltei para dentro do meu carro, entrei na estrada para Bristol... e dirigi-me para o meu apartamento.
Paltomu kaptığım gibi dışarı çıktım, nöbetçilerin yanından geçtim arabama atladım, Bristol Caddesi'ne daldım evime doğru gidiyordum.
Existe uma Bernice Cooper que parece que reside... em Redondo Beach, California. Ela mora lá desde 1937.
İsmi Bernice Cooperman ve 1937'den beridir Bristol Port, Redondo Beach, California'da yaşıyor.
A Mary é de Bristol e eu sou de Londres.
Mary Bristol'den. Ben Londra'danım.
Os nossos colegas em Bristol estão a investigar o roubo de dois macacos e de um babuíno.
Oh, evet, Driscoll'daki meslektaşlarım araştırıyor.
O Expresso de Plymouth, com mudança em Bristol.
Plymouth Ekspresi. Bristol'da aktarma yapacağım.
O comboio estacionado na plataforma 1 é o Expresso das 12. 14 H de Plymouth via Bristol.
1. platformdaki tren, Bristol üzerinden gidecek 12 : 14 Plymouth Ekspresi'dir.
O Expresso das 12. 14 H de Plymouth via Bristol partirá da plataforma 1.
Bristol üzerinden gidecek 12 : 14 Plymouth Ekspresi, 1. platformdan kalkacaktır.
A criada ligou-me de Bristol.
Hizmetçisi Bristol'dan aradı.
Só disse que regressaria no primeiro comboio para Bristol e que depois seguiriam juntas.
Sadece ilk trenle Bristol'a döneceğini oradan da beraber gideceklerini söylemiş.
O que mais me preocupa é que quando a criada entrou na carruagem em Bristol, viu um homem com ela.
Beni endişelendiren şu ki hizmetçi, Bristol'da kompartımana girdiğinde Florence'ın yanında bir adam varmış.
Quando chegámos a Bristol, ela já estava à porta, com a bagagem no corredor.
Bristol'a vardığımızda kapı aralığında duruyordu. Valiz de koridordaydı.
Depois de Bristol, o comboio pára em Weston e só volta a parar em Taunton.
Bristol'dan sonra tren, Weston'da duruyor. Ondan sonra da Taunton'da.
E exactamente 35 minutos após sairmos de Bristol hora essa em que ontem, a Madame Carrington ainda se encontrava com vida.
Bristol'dan ayrılalı tam 35 dakika oluyor. Dün Bristol'da Madam Carrington, hayatta ve sağlıklıydı.
Assim que o comboio se aproximou da estação de Bristol, ele avançou até à sua carruagem.
Tren, Bristol istasyonuna yaklaştığı sırada onun kompartımanına girdi.
O comboio chega a Bristol.
Tren, Bristol'a vardı.
Se alguém tivesse olhado para a carruagem ao sair de Bristol, teria visto a Madame Carrington ainda com vida.
Tren, Bristol istasyonundan ayrıldığında biri kompartımana bakacak olursa Madam Carrington'ın hayatta ve sağlıklı olduğunu göreceklerdi.
Como assim você não consegue me achar?
BRISTOL BALO SALONU AMERİKAN MÜZİKOLOGLAR KONGRESİ Beni bulamıyorsunuz da ne demek?