Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Bâton
Bâton Çeviri Türkçe
51 parallel translation
Então, ele agarrou-me a cara... e começou a tirar-me o bâton.
O sırada yüzümü kavradı... ve rujumu silmeye koyuldu.
- O bâton custou a sair.
- Ruj lekesi zor çıktı.
Punham bâton, arranjando coragem, e apareciam, à mesa. Bum, bum, bum.
Dudaklarda ruj, kendine güven tam, gelip... hop masanın üstüne çıkarlardı.
Sabes, sombra para os olhos, rímel... bâton, rouge.
Göz farı, maskara dudak kalemi, ruj.
Devia tentar pôr sobrancelhas e bâton num barco a balançar.
Sallanan bir teknedeyken, ruj ve rimel sürmeyi mutlaka denemelisin.
- Sim, mas nada de bâton.
Tamam, ruj izi bırakma.
Três capacetes de mineiro e um bâton protector.
Üç madenci bareti ve dudak kremi.
É melhor limpares o bâton antes que te gozem.
Bence karşılıklıydı. o ruju sil dudağından.
Tem aqui o bâton.
İşte rujun.
Se nos mentes, cobrimos-te de bâton para parecer que estás assado da urina.
Doğruyu söylemezsen, kîçînî rujla ovarîz... herkes götünde pişik olduğunu sanîr, buna ne dersin?
Tenho bâton nos dentes?
Dişlerimde ruj var mı?
Tudo o que se quer saber, qual o bâton que ela usa e, pelos preservativos usados, quantas vezes tem relações.
Ne öğrenmek istersen, öğrenebilirsin. Ne çeşit ruj kullandığı. Atılan prezervatiflerden ne kadar sık seks yaptığı.
- A mãe pôs-me bâton?
- Annem ruj bulaştırdı mı?
Olha para o bâton dela!
Dudağındaki ruja bakın!
Também deixei o meu bâton do cieiro no carro.
Ayrıca arabada dudak koruyucumu bıraktım.
Pode emprestar-me bâton para o cieiro?
Dudak kreminizden alabilir miyim?
- Fica, vou pôr mais bâton...
- Sen kal, ben gidip makyajımı tazeleyim.
Cada conjunto tem creme anti-rugas, rímel, bâton hidratante, pérolas para banho, verniz rápido das unhas, depilador caseiro, um soutien "Mais Maravilhoso", um teste de gravidez caseiro,
Kutularda kırışık önleyici krem, rimel, nemlendirici ruj... banyo köpüğü, çabuk kuruyan oje, hazır ağda...
Bâton no colarinho dum tipo?
Adamın yakasında ruj izi.
Bâton que não sai do colarinho dum tipo.
Adamın yakasında, çıkmayan ruj izi.
Vejo bâton... numa bela taitiana morena, debaixo duma queda de água, usando apenas uma tanga. A água a escorrer-lhe pelas costas.
Ruj görüyorum siyah saçlı Tahitili güzel bir kadın şelalenin altında duruyor üstünde sadece bir tanga var, sırtından sular süzülüyor.
Principalmente... Concentrei-me no bâton hidratante, porque eu próprio nunca usei bâton.
Daha çok nemlendirici ruj hakkında düşündüm hiç ruj kullanmamıştım...
Tentei imaginar o que quereria dum bâton, se fosse mulher.
Bir kadın olsam, rujdan ne beklerdim diye düşünmeye çalıştım.
Não hesites. Já tens o vestido. Agora leva o bâton.
Elbiseyi aldın, ruju bıraktın.
Agora não reaja mal, mas ontem ficou nervoso ao falar dum bâton.
Yanlış anlama ama, dün ruj hakkında iyi saçmaladın.
A estrada não repara se não levarem bâton.
Ruj sürüp sürmediğin yolun umurunda değildir.
O que me faz lembrar que vou precisar do bâton que te emprestei.
Doğru, ödünç aldığın ruja ihtiyacım var.
Um bâton.
Bir ruj.
- Bâton? De quem é?
- Ne bu, ruj mu?
Se voltas a fazer isso, ainda me borras o bâton.
Bunu yine yapıyorsun, benim rujumu bulaştırıyorsun.
Sombra, bâton Lápis, crayon
# Kürk, fiyonk, çene, ve burun #
Puseste o meu bâton?
Bu benim rujum mu?
- Sim. O teu bâton está borrado.
- Çok fazla insan var.
Tenho "bâton" na boca?
Dudağıma ruj mu bulaştı?
É bâton vermelho.
Kırmızı ruj ile.
Isto parece um bâton normal.
Normal bir ruj gibi.
- Deixei cair o meu bâton.
- Rujumu düşürdüm.
O teu bâton está borratado.
Rujun dağılmış.
É como pôr bâton num cagalhão.
B... un üzerine ruj sürmüşsün gibi.
É o meu número de telefone em bâton.
Rujla yazılmış numaram.
Sim, usei bâton.
Artık orospuluğunu yapmayacağım.
Sim, usei bâton.
Evet. Ruj kullandım.
Disseste-lhe que só engravidaste porque não querias borrar o bâton?
Ona, hamile kalmanın tek sebebinin rujunu bulaştırmamak için olduğunu söylemiş miydin?
Qual é o problema, meu? Nunca viste um bâton tão grande?
Bu kadar büyüğünü görmedin mi hiç?
Deduzi que se fosse um encontro, haveria bâton num deles E que serviria vinho em vez de água.
Eğer bir randevu olsaydı bardakların birinde ruj izi olurdu ve su yerine şarap ikram ederdi diye düşündüm.
Gosto do bâton dela e ela ouve-me.
Rujunu seviyorum ve dinliyor.
- Foda-se! Eles vão-me apanhar o bâton.
Rujumu alacaklar.
A coisa mais importante na terra, além do aplauso e do bâton de cieiro.
Alkış ve dudak nemlendiriciden sonra dünyadaki en önemli şey.
Nem pensar, ele está apenas a colocar bâton num porco.
Mümkün değil, Sadece domuzun dudağına ruj sürüyordur.
Bâton.
Ruj.
É bâton.
Ruj izi.