C Çeviri Türkçe
636,730 parallel translation
Chegou ao fim.
Yoldan çıktık artık.
Vou ter de usar calças de gorda.
Yağların çıkma zamanı geldi.
Garanto-te que as próximas três mensagens serão da Marjorie, da Wendy e da Jill com a mesma pergunta.
Ve sana bir sonraki 3 çınlamanın Marjorie, Wendy ve Jill'den gelecek aynı sorular olacağını garanti ediyorum.
Queres sair e ir ao cinema?
Dışarı çıkıp sinemaya gitmek ister misin?
Vou buscar um prato para ti.
Sana bir tabak çıkarayım.
Eu empurro-te para ires tirando as calças.
Ben seni iterim, böylece pantolonunu çıkarabilirsin.
Mas os homens têm a habilidade de enganar.
Ama erkekler ilgisi yanıltıcıdır.
Não é surpresa. Uma distância de 12 mil km faz mal ao amor.
Çok şaşırtıcı değil. 12 bin km uzaklık aşk için iyi değildir.
Temos bolo e banda para escolher e não aguento mais verificar a lista de convidados dela.
Düğün pastası tadacak, müzik grubu dinleyecektik ve hala bana misafir listesini vermedi hem de beni ne kadar gıcık ettiğini bilerek.
- Uma hipótese muito real de que ao não responder a uma conversa ela esteja a usar o que chamam de "isca".
Bir konuşmanın ortasında cevap vermeyi bırakarak, büyük ihtimalle yırtıcıların "cezbetme" dediğini şeyi yapıyor.
Ela entende muito de motores Knucklehead para uma predadora.
Bir yırtıcıya göre Knucklehead motorları hakkında sürüsüne bereket şey biliyor.
Ela precisa de ser movida agora mesmo.
Derhal buradan çıkartılması lazım.
Não é uma grande surpresa.
Çok şaşırtıcı değil.
Sem combinações. Agora resta encontrar um descendente remoto, que possa estar em qualquer lugar.
Eşleşme çıkmadı, şimdi ise sıra dünyanın her yerinde olabilecek bir akraba bulmaya geldi.
Mas entendem o de electrocussão, que, a cada pedaço de destroços que tiram, fica mais perigoso. Por isso, concentrem-se.
Fakat elektrik çarpması kavramını anlarlar ve molozlardan çıkarttığınız her parçayla daha tehlikeli hale geliyor yani hazırlıklı olun.
Então não temos escolha, temos de tirá-la de lá agora.
O zaman başka seçeneğimiz yok, onu derhal baloncuktan çıkartmalıyız.
Como assim tirá-la?
Ne demek "onu çıkartmalıyız"?
No meio de uma guerra biológica, - o que farias?
- Bir biyolojik savaş çıksa, ne yapardın?
Podemos usar a correia de velcro para fixar o tanque à Ada.
Bu cırtlı kemeri de tüpü Ada'ya bağlamak için kullanabiliriz.
As pessoas em dificuldade dão o seu melhor quando distraídos por conversa.
Bilirsin darboğazda olan insanlar dikkatleri sohbetle dağıtıldığında daha iyi iş çıkartırlar.
Queria tirá-la dessa bolha, mas não desta maneira.
Onu baloncuğunun dışına çıkartmak istemiştim ama bu şekilde değil.
Tira-a do traje ou terá anafilaxia antes de chegar ao restaurante.
Onu, o giysiden çıkartın... -... yoksa siz restorana yetiştiremeden anafilaksiye girecek.
Para o que precisam, podem usar este tambor.
İhtiyacınız olan şeyi anladım, bu tahliye fıçısını kullanabilirsiniz.
Assim que ela tirar o traje, vai estar exposta a contaminantes.
Giysiyi çıkarttığında kirleticilere maruz kalacak.
Fica com o rádio no ouvido e vamos a falar-nos o tempo todo.
Telsizi kulağından çıkartma ki seninle yol boyu konuşabileyim.
E essa amiga não tem sistema imunitário, está num tambor com um tanque de oxigénio com apenas mais quatro minutos. E não queres perdê-la.
Ve o arkadaşın bağışıklık sistemi yok ve bir fıçı balın içinde, dört dakikadan az vakti kalmış oksijen tüpüyle yaşıyor.
Havia essa possibilidade, mas tu podes resolver isso.
Bunun olabileceğini biliyorduk ama kırıp dışarı çıkabileceksin.
Quando isto acabar, vou descobrir qual é a tua última loucura.
Yok artık, bu iş bittiğinde, şu son çılgınlığının sebeplerini araştıracağım.
- Mas o teu chefe é um filho da mãe.
Ama patronun su katılmamış bir O.Ç.
Estive a pensar em pseudo-códigos e penso que posso criar um algoritmo para comprimir o material genético de forma que mesmo se houver só uma medula para ti, eu vou encontrá-la.
Bir süredir başlangıç seviyesinde bir koda kafa yoruyorum ve inanıyorum ki sana uyan tek bir kemik iliği varsa bile onu bulacağım şekilde dünyadaki tüm genetik veriyi sıkıştıran bir algoritma geliştirebilirim.
Realmente pensas que podes tirá-la daquela bolha um dia?
Cidden bir gün onu baloncuktan çıkartabileceğini düşünüyor musun?
Ele ajudou a harmonizar-te, A ti e ao Walt no ano passado, descobriu que namorávamos escondidos, revelou-o para que a equipa pudesse lidar com isso.
Geçen sene, seninle Walt'ın uyuşmanıza yardım etmişti. Gizli gizli buluştuğumuzu anlayıp ortaya çıkartmıştı böylece ekip başa çıkabilmişti.
Sim, mas tudo o que sai da tua boca é asneira.
Evet, ama ağzından çıkan her sonuç "deli saçması".
Embora o Tobias tenha mostrado sugestões criativas para onde eu devia enfiar a minha papelada, a menina Quinn, por outro lado, levou a minha tarefa a sério.
Gerçi Tobias, çoğunlukla çalışmalarımı nereye yerleştireceğim konusunda yaratıcı önerilerde bulunmuşa benziyor. Bayan Quinn ise, diğer yandan testimi ciddiye almış.
Olha só, eles estão a fazer qualquer coisa distractiva.
Şuraya bak! Dikkat dağıtıcı bir şeyler yapıyorlar. Durun ne olduğuna bakalım.
Isto é bom. Faz o Cabe não pensar na Allie.
Allie'yi aklından çıkartması için Cabe'e bir şeyler verir.
- Explica. Não sei se posso melhorar o hardware do scanner de ADN para fazer esse trabalho árduo.
- DNA tarayıcısının donanım gücünü böylesi ağır bir işi kaldıracak kadar artırabileceğimden emin değilim.
A população vinga-se ocupando os campos de trabalho enquanto os madeireiros desmatam.
Yerliler direniyor, oduncular ağaç kesmeye çıktığında çalışma kamplarına girip işgal ediyorlar.
Aves de rapina, javalis, grandes gatos. - Todos gostam de macaco.
Yırtıcı kuşlar, boa yılanları, koca kediler... hepsinin canı maymun çekiyor.
Eu podia levá-la a almoçar esta semana.
Bu hafta bir ara onu yemeğe çıkarabilirim.
Isso exala solidão.
Bu yalnızlığın bir çığlığı.
Quando tirarmos os detritos, poderão içar o transformador e o poste do telhado.
Moloz kaldırıldıktan sonra itfaiye trafoyu ve direğini çatıdan çıkartabilir.
Não posso sair!
Çıkamıyorum.
Sai, sai.
Çık, çık.
Temos de tirá-la do traje!
- Onu, o giysiden çıkartmak zorundayız!
Se a tirarmos, ela morre.
- Onu, o giysiden çıkartırsak, ölür.
Não vamos mergulhá-la num balde de urina.
Onu bir fıçı idrarın içine batırmıyoruz.
Está bem, fica aí.
Zımparalamaya başlar başlamaz Paige ve ben seni çıkartacağız. Tamam, burada dur yeter.
Mas posso lidar com isso.
Ama bununla başa çıkabilirim.
Tenho pavor de macacos.
Geçen sene Djibouti'de tüylü sarmaşık sallanıcıları yüzünden her şeyi berbat ediyordum. Maymunlardan korkuyorum.
Estava fora da estrada a fugir, e a gaiola abriu-se.
- Yoldan çıkmıştım izimi kaybettirmeye çalışıyordum ve kafes sarsıntıdan açıldı. - Kaçtı mı?