English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Cooper

Cooper Çeviri Türkçe

4,906 parallel translation
Cooper disse-me para pesquisar a vida dele e comecei pelo diploma em Harvard.
Cooper hayatını araştırmamı söyledi ben de Harvard'daki öğrenci diplomasıyla işe koyuldum.
Harold Cooper.
Harold Cooper.
Digo que o agente do FBI, Harold Cooper, agrediu-me sob ordens do Procurador Assistente dos EUA Thomas Connally.
FBI ajanı Harold Cooper'ın yardımcı dava vekili Thomas Connolly'nin emri altında beni dövdüğünü söylüyorum.
Percebo, mas tenho de saber que vocês vão estar prontos para apanhar o Connally e o Cooper, se a execução acontecer tal como está programado.
Anlaşıldı, ama eğer idam planlandığı gibi gerçekleşmezse, adamlarının Cooper ve Cannolly'yi yakalaması gerekiyor.
Depois de apanharem o Rifkin, o Cooper fê-lo viajar de Bagram para a Base Aérea Andrews, na Virginia.
Rifkin yakalandıktan sonra, Cooper onu Bagram'dan Andrews Hava Güçleri üssüne, Virginia'ya getirmiş.
Você e o Cooper estavam em Andrews, quando o Rifkin desembarcou. - Você levou-o?
Siz ve Cooper, Rifkin indiğinde Andrews'deydiniz.
Mas o Cooper e eu não éramos os únicos.
Ama sadece Cooper ve ben yoktuk.
Disse ao Cooper para o levar ao hangar e não o deixar sair sem uma confissão.
Cooper'a, adamı alıp bir hangara götürdükten sonra itiraf edene kadar çıkarmamasını söyledi.
Mr. Munson, o Agente Cooper coagiu fisicamente o Rifkin?
Bay Munson, Ajan Cooper Rifkin'i fiziksel olarak zorladı mı?
- Apanharam o Cooper. - Quem foi?
Cooper kaçırılmış.
Porque há-de o Juiz acusar o Cooper pela sua execução?
Yargıç neden Cooper'ı idamdan sorumlu tutuyor?
- O Cooper admitiu.
- Cooper da itiraf etti.
- Se quer voltar a ver o Cooper, tem de fazer o Hastings falar.
Eğer Cooper'ı tekrar görmek istiyorsanız Hastings ile konuşmanız gerekiyor.
O Cooper vai morrer.
Cooper da idam edilecek.
O marshal que encobriu o Cooper e o Connally contactou essa organização.
Cooper ve Connolly'ye arka çıkan polis şefine de bu kuruluş tarafından ulaşılmıştı.
Se veio aqui para defender o Agente Cooper...
Eğer Ajan Cooper'u savunmak için geldiysen...
Por isso, não vai matar o Agente Cooper hoje.
Ajan Cooper'ı bugün, bu yüzden idam etmeyeceksin.
- Director-adjunto Harold Cooper.
- Yardımcı Müdür, Harold Cooper.
As coisas têm de parecer normais para o Tom, o Cooper e os outros.
Her şey Tom'a normalmiş gibi görünmeli.
- Por isso precisas de um caso.
Cooper ve diğerlerine de. İşte bu yüzden bir davayla uğraşman gerek.
Ouve, não sei como o Cooper ou o FBI reagirão a isto, mas isto, em relação ao Tom, estás a agir bem, Liz.
Dinle... Cooper veya Büro'nun bu duruma nasıl tepki vereceğinin garantisini veremem ama Tom konusunda doğru olan şeyi yapıyorsun Liz.
Não sabem se o Cooper vai sobreviver até amanhã.
Cooper bu geceyi atlatabilir mi bilmiyorlar.
Alguma novidade do Cooper?
Cooper'dan bir gelişme var mı?
E tem aqui um Joseph Cooper de 1890.
Bu da 1890 yapımı bir Joseph Cooper.
Gary Cooper?
- Hayır. - Gary Cooper.
Agora, não quero criticar Harold Cooper, e Deus sabe que desejo que se recupere depressa, mas como Director Interino da equipa-de-intervenção, posso garantir que a situação está sobre controle.
Şimdi, Harold Cooper'u eleştirmek istemiyorum ve Tanrı biliyor onun çabucak iyileşmesini istiyorum ama bu görev gücünün Geçici Müdürü olarak durumun kontrol altında olduğuna seni temin ederim.
E sem o Cooper para nos defender...
Ve hareketlerimizi savunacak Cooper da olmadan...
O homem que me prendeu, o Detective Bob Cooper, encontrou os meus comprimidos e, então, apresentou-me às coisas boas, as "coisas" injectáveis!
Beni tutuklayan adam, Dedektif Bob Cooper haplarımı buldu ve bana iyi malları, damar içi mallarını gösterdi.
Detective Cooper, precisamos de lhe fazer algumas perguntas, sobre o caso Sam Russell.
Dedektif Cooper, Sam Russell davasıyla ilgili size birkaç soru soracağız.
Quando vocês sairem daqui, vou estar ao telefone com o meu bom amigo, e ele vai emitir um comunicado à imprensa dizendo que o Detective Bob Cooper, dedicou sua carreira à justiça.
Olacak olan şu. Siz burayı terk ettiğinizde oradaki ahbabıma telefon edeceğim ve o da Dedektif Bob Cooper'ın tüm hayatını adalete adadığını yazan bir bülten çıkaracak.
Sentam-se diante de um "reality" na TV, todos os dias para passar o tempo e acham que estão actualizados, porque vêem o Anderson Cooper e outros cabeça ocas sem opinião própria?
Zaman öldürmek için, her gün televizyonda "reality show" lar izlersiniz, sonra da kendinizi çok bilgili zannedersiniz, çünkü Anderson Cooper'ı biliyorsunuzdur ama o, boş kafalı, balonun tekidir.
Kris Howard, Hillary Cooper.
Kris Howard ve Hillary Cooper.
As amigas dela, a Kris Howard e a Hillary Cooper, testemunharam o assassinato pelo FaceTime, mas não querem falar.
Arkadaşlarından ikisi, Kris Howard ve Hillary Cooper cinayete görüntülü arama sırasında tanık olmuşlar ama bu konu hakkında konuşmaya izinleri yokmuş.
Os Cooper escolheram fazer a sua cirurgia aqui, porque já fizemos tantas iguais que estamos a ficar peritos.
Cooper'lar burada ameliyat olmaya karar verdiler. Bu işlemden o kadar çok yaptık ki artık iyice ustalaştık.
O Dr. Shepherd escolheu a Leah para fazer os buracos nas gêmeas Cooper.
Dr. Shepherd, Cooper ikizlerine Burr deliği açması için Leah'ı seçti.
Eu não a deixava aproximar-se das Cooper, se ela não fosse totalmente capaz.
Son derece yetenekli olmasaydı Cooper'ların yanına yaklaşmasına bile izin vermezdim.
Howard Cooper, morto há 16 anos.
Howard Cooper, 16 yıl önce ölmüş.
Esperamos que seja o Cooper.
Cooper olduğunu umuyoruz.
Grande parte dos dados no chip de Foster focam em Cooper.
Foster'ın çipindeki verilerin çoğu Cooper'la ilgiliydi.
Está a dizer que a morte de Cooper pode ser o ponto de origem de toda essa conspiração?
Yani Cooper'ın ölümü tüm bu komplonun... -... çıkış noktası olabilir mi?
Este é o Cooper.
Bu Cooper.
Descobriste alguma coisa dos restos do Cooper?
Harika. Cooper'ın cesedinden bir şey buldunuz mu?
Quem enterrou Cooper quis ter a certeza que não fosse examinado se fosse desenterrado.
Cooper'ı kim gömdüyse,.. ... çıkarıldığında incelenememesini sağlamış.
Então o Cooper não morreu graças à leucemia.
- Yani, Cooper lösemiden ölmedi.
A chave é o Cooper.
Bak, anahtar Cooper.
Hugo Sanderson era presidente da empresa quando o Cooper morreu e ainda é.
Cooper öldüğünde şirketin başında Hugo Sanderson vardı ve hâlâ o var.
A adipocera e as roupas mostram que o Cooper foi lavado num forte germicida antes do enterro.
Hem adiposir hem de kıyafetler Cooper'ın gömülmeden güçlü bir antiseptikle yıkandığını gösteriyor.
Sanderson só conseguiu a licença depois de Cooper morrer.
Sanderson bina için ruhsatı Cooper öldükten sonra aldı.
Tenho a certeza, mas queria saber sobre Howard Cooper. - Quem?
Doğrudur ama ben Howard Cooper hakkında bilgi istiyorum.
- Howard Cooper, o primeiro que lhe negou a autorização de construção.
- Kim? - Howard Cooper. O tesisi yapmak için size ruhsat vermeyen kişi.
- Andrew Cooper.
Memleketten çok uzaktasın. Andrew Cooper.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]