Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Debs
Debs Çeviri Türkçe
264 parallel translation
Mas, Emma, não acha... que se Debs saca muitos votos reforçará essa imagem?
Ama Emma sence de Debs kazanırsa bu etkinin daha da güçleneceğine inanmıyor musun?
- lerá o artigo sobre Debs.
- Debs yazımı okuyacak.
Entendi errado, desculpa Debs.
Özür dilerim, ben yanlış duymuşum Debs.
Pensei que o tinha ouvido dizer : "Obrigado, Debs"
Teşekkürler Debs Dediğini sandım
- Já o encontraram, Debs.
- Buldular onu.
Lamento muito ter te assustado, Debs.
Seni korkuttuğum için üzgünüm, Debs.
Já sinto saudades tuas, Debs.
Seni şimdiden özledim Debs.
- Debs?
- Debs?
Debs, lembras-te quando dizíamos... que ficaríamos juntos, aconteça o que acontecer?
Debs... ne derdik hatırlıyor musun... ne olursa olsun beraberiz, asla ayrılmayız?
Deb, sou eu.
Debs, benim.
- Debs!
- Debs!
Mas não se esqueçam, pombos como o Debs fazem um belo trabalho a arrecadar sementes para as tropas.
Fakat şövalye olmak için zamanları yok. Askerler için yiyecek toplayan kuşlar da büyük rol oynuyor.
Esperem um pouco, atenção colegas, enfermeira Debs à direita.
Bir dakika bekleyin. Saat 2 yönünde hemşire kızlar var.
Sabes, és fixe, grandalhona. Olá, Debs.
Onu boğarken, parmağımı göz çukuruna soktum ve gözünü çıkardım.
O Departamento de Correcções diz que escapou do trabalho com outros dois homens. Um tal de Leonard "Crete" Debs e um Donnie Wayne Johnson.
Cezaevi, onun iş sırasında yanında Leonard Crete Debs ve Donnie Wayne Johnson denen - iki adamla birlikte kaçtığını söylüyor.
Não é ele Debs, ou a polícia já nos tinha avisado.
O değildir, Debs. Yoksa polis bize haber vermişti şimdiye.
Debs, nunca a conheceste.
Debs, onunla hiç tanışmadın ki.
Mas guardas-me um pouco?
Bana da ayır biraz, Debs.
- Está óptimo, Debs.
- Harika olmuş, Debs.
- Ela não pode ficar.
Burada kalamaz, Debs.
Podes ir visitá-la sempre que quiseres.
Debs, istediğin zaman gidip ziyaret edebilirsin.
Temos de levar a Debs a visitar a sepultura da Ginger.
Debs'i gerçek Ginger'ın mezarını ziyarete götürmeliyiz.
- Debs, tudo bem.
- Debs, üzülme.
- Sabes o quê, Debs? Ele estava dentro ou fora do quintal quando o apanhaste?
Peki, Deb onu oradan aldığın zaman bahçenin içinde miydi dışında mı?
Debs, tratas dele por um segundo?
- Debs, biraz bakar mısın?
Steve, Fiona, tens de fazer a Debs devolver aquele menino.
Steve, Fiona. Çocuğu geri götürmesi için Deb'i ikna etmeniz lazım.
Sabes uma coisa, Debs?
Bak, Debs.
Está bem, Debs.
Güzel, Debs.
Vais ser óptima, Debs!
Yapacaksın, Debs.
Olha o que comprou o Steve.
Debs, bak Steve ne almış.
Debs, tens de te arranjar para a escola.
Debs, giyin hadi. Okula gideceksin.
Debs, estás preparada para ir ao Target?
Debs, süper markete gitmeye hazır mısın?
Uma das mães da escola da Debs.
Deb'in okulundaki annelerden biri.
Pode esperar, Debs?
- Sonra olmaz mı, Debs?
Debs, porque não estás na cama?
Debs, niye yatmadın?
Eu já sei, Debs.
- Zaten biliyorum, Debs.
Debs, o que está a acontecer?
- Debs, n'oluyor?
- Queres vir? - Não, Debs.
- Sanmıyorum, Debs.
E dois meses depois, querias mostrar o Walter para a Susie.
İki ay sonra Walter'ı arkadaşın Susie'ye göstermek istemiştin, Debs.
Claro Debs.
Tabii, Debs.
Debs, sabes que foram a tartaruga na minha história, certo?
Debs, hikâyedeki kaplumbağa sizdiniz.
Tu és uma doce criança, Debs.
Çok tatlı bir kızsın, Debs.
Não digas à Jenny McCarthy.
- Günaydın, Debs.
Olá, Debs.
- Steve.
Debs, pequeno-almoço?
- Debs, kahvaltı? - Hallettim.
Deixa-me levar-te para casa, Debs.
Hadi evine götüreyim seni, Debs.
Debs?
Debs?
Só tens de ignorá-lo, Debs.
Aldırma sen, Debs.
Não te preocupes, Debs.
Endişelenme, Debs.
Eles vão trazer uma criança do lar de adopção para brincar com a Debs.
Kızı da getireceklermiş Debs'le oynasın diye.
Vamos, Debs, Carl.
Debs, Carl.