Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Dir
Dir Çeviri Türkçe
2,854 parallel translation
Ele dir-nos-á a verdade sobre as ADM e dar-nos-á uma hipótese de reconstruir este país sem um banho de sangue.
İşte o zaman KİS hakkında gerçekleri anlatacak ve bize bu ülkeyi kan gölüne çevirmeden yeniden inşa etme şansı verecek.
Dir-te-ei uma coisa, não acontecerá novamente.
Bak ne diyeceğim bir daha yapmam.
O capacete no fim do rifle, esse é o Cold Charlie, e esse sou eu, certo?
Tüfeğin sonuna yerleştirdiğin kasket o Soğuk Charlie'dir bu da ben oluyorum, değil mi?
Sim, dir-vos-ei logo que a tivermos connosco.
Evet, onu yakaladığımızda haber veririm.
- Eu estou aqui. Eu dir-lhe-ei.
Haber veririm.
Dir-lhe-ão que não sou Bénédicte Serteaux!
Benim o olmadığımı söyleyeceklerdir.
Sr. Hasegawa, você dir-me-á o que vai acontecer nessa comemoração.
Bay Hasegawa, bana bu kutlamada olacakları söyleyin.
A jóia são 120.000 rupias... e, daí em diante, são 15.000 rupias por mês.
Giriş ücreti 120000 rupi'dir. Aidatımız da ayda 15000 rupi'dir.
Os nossos heróis da guitarra, como o Hendrix para o Mike e o Jimmy Page para mim, e, para o Eddie, ele adorava os The Who.
Bizim klasik gitar kahramanlarımız Mike için Hendrix'tir, benim için Jimmy Page'dir, ve Eddie için de, Eddie The Who'ya bayıIıyor.
Dir-lhe-ei isso, Srtª.
İleteceğim hanımefendi.
Sim, mas, sabes, Dave é... Dave.
Dave, Dave'dir işte.
Ai, Winnie the Pooh Winnie the Pooh
Ayı Winnie'dir o Ayı Winnie
O Voltoja é quem nos faz Buracos nas meias
Çoraplarımızı delen Döncem'dir
Dir-lhes-ei.
Söylerim.
Ele dir-te-ia isso, porquê?
Neden sana söylesin ki?
Kann ich dir helfen? ( Em que posso ajudá-la )
Kann ich dir helfen?
Ted, pedir não dói. Não acreditariam nas merdas, que consigo que as miúdas façam, só por lhes pedir.
Dave'in hukuktan daha çok sevdiği tek şey, güzel karısı Jamie'dir.
Se ajustarmos o arame e apontarmos na direcção do planeta, do peito dir-nos-á a que velocidade se aproxima, e a que velocidade se vai afastar.
Daireyi ayarlar, göğsünüze koyup gezegene doğru tutarsanız ne hızda yaklaştığını, son olarak da ne hızda uzaklaştığını göreceksiniz.
Diz o nome do filósofo favorito e, olhem só, ele era um maldito inglês.
En sevdiğin filozofu söyle, bahse girerim kesin İngiliz'dir.
Acho, Graham, que quando for demasiado, dir-me-á ela própria.
Bence Graham, ona fazla geliyor olsaydı eminim bizzat kendi söylerdi.
- o Vickie.
Wickie'dir!
Está reduzir hipóteses e dir-nos-á onde é que ele foi morto... antes de ser transportado para o milheiral.
Giderek sınırlandırıyor. Bu bize, adamın mısır tarlasına taşınmadan önce öldürüldüğü yeri gösterecek.
Se alguém pode encontrar essa bicicleta é ele.
Bu bisikleti bulabilecek biri varsa o da Noel'dir. Noel? Evet.
Um protestante faz as medições... pelo Observatório de Greenwich, em Inglaterra. Um católico, a partir da Cúpula da Basílica de S. Pedro, em Roma.
Protestanların başlangıç meridyeni İngilteredeki Greenwich Gözlem Evi'dir Katoliklerinki, Roma'daki Aziz Petrus Bazilika'nın kubbesidir.
Foi o Sal quem fez isto, juntamente com os outros dois.
- Bunu yapan, o diğer ikisiyle beraber Sal'dir.
Dir-me-ia para seguir os meus instintos e teria orgulho fizesse eu o que fizesse.
İçimden geldiği gibi yapmamı ve ne yaparsam yapayım benimle gurur duyacağını söyleyecektir.
O senhor que está a abraçar é o meu primo, Sr. Algernon Moncrieff.
Şu an sarıldığınız centilmen, benim kuzenim, Mr. Algernon Moncrieff'dir.
- A categoria final de hoje de história mundial é "Impérios e Colónias".
- Bugünün final kategori sorusu dünya tarihinden "İmparatorluklar ve Kolonileri" dir.
Nesse caso, dir-te-ia que há mais uma coisa que tens de saber.
O zaman sana bilmen gereken son bir şey daha var derdim.
O meu irmão Denny é que faz o registo.
Envanterle ilgilenen kişi kardeşim Denny'dir.
O Four Trey é meu o local.
Benim bölgem Four Trey'dir.
- Até pode ter sido o AJ.
- Belki de A.J.'dir.
Senão, o Woodward dir-nos-á onde está.
Bulamazsak Woodward bize nerede olduğunu söyler.
A chave de acesso deve estar com o Hector Lopez.
Eğer güvenlik katına giden birindeyse, o da Hector Lopez'dir.
Se alguém sabe onde ele está, é a Penny.
Saklandığı yeri bilen varsa, Penny'dir.
A vida é como um rio furioso, srta. M.
Hayatı sever azgın bir nehir, Miss m dir.
Dir-se-ia que tens um encontro com o Primeiro Minitro.
Başbakanla randevun mu var?
Mas antes irás ter com Lorde e com Lady Stark, pôr-te-ás de joelhos diante deles e dir-lhes-ás que lamentas muito, que estás à disposição deles e que as tuas orações estão com eles. - Compreendes?
Ama önce Lord ve Leydi Stark'a gidip önlerinde diz çökecek ve üzgün olduğunu, bir ihtiyaçları olursa yanlarında olduğunu ve onlar için dua ettiğini söyleyeceksin.
Dir-te-á a verdade.
Sana doğruyu söyleyecektir.
Aqui a lei é a do Dragão Dourado.
Burada kanun Altın Ejder'dir.
Ele dir-lhe-á onde ir ter com ele.
Buluşma yerini o sana söyleyecek.
Mas o seu estado mais estável é + 2, o que é normalmente, cor-de-rosa pálido.
Ama en çok sabit kaldığı numara + 2'dir, ki bu da genelde soluk pembe rengini verir.
Dir-lhe-ei...
Sonucu size söylerim.
Se há criança que mereça estar no Céu, é a Ray.
Cennette olmayı hak eden bir çocuk varsa, o da Ray'dir.
- A propósito, é um espinossauro.
- "Omurgalı Kertenkele" dir, haberin olsun. - Sağol dostum.
Fui observar, a pensar que eram os tipos da Espada Ardiente... mas, o que vi em vez disso?
Gidip bir göz attım. Espada Ardiente'dir belki de diye düşünüyordum. Peki onun yerine neyle karşılaştım?
O Guy Martin é o Guy Martin
Guy Martin Guy Martin dir
O deputado Shipley que manda naquele comité e tem todos os votos contra vocês.
Komitede sözü geçen kongre üyesi Shipley'dir. Senin ayarladığın bütün oyları aleyhinde topladı.
Dir-lhe-ei.
İletirim.
E dir-lhe-ei como salvar a sua amiga.
Arkadaşınızı nasıl kurtaracağınızı anlatacağım.
Se você tivesse tido mesmo que o fazer, dir-me-ia porquê?
Bir tür fazdır bu