English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Dome

Dome Çeviri Türkçe

108 parallel translation
E é perto da Pleasure Dome.
Üstelik Zevk Kubbesi'ne yakın.
Encontramo-nos na exposição Chrome-Dome.
Seninle krom-dom sergisinde buluşuruz.
Puy-de-Dôme, França...
Puy-de-Dome, Fransa...
Porque escreveu "Thiers, Puy-de-Dôme" no quadro, em vez de usar o código postal :
Tahtada Thiers, Puy-de-Dome yazılı. Thiers, 63300 yazılmalıydı.
Dos novos, sei que o Le Dome é bom.
Ve yeniler arasında Le Dome'un iyi olduğunu duydum.
No "enormo-domo" ou como é que se chama.
Şeyde... Enormo Dome.
"Em Xanadu assim Kubla Khan um real prazer decretou..."
"In Xanadu did Kubla Khan a stately pleasure dome decree..."
Estamos perto da antena de rádio a sul do Pico Dome.
Dome Zirvesi'nin güney tarafındaki radyo vericisinin oradayız.
Arranja-me um mapa de coordenadas e regional da Montanha Dome.
Nails, bir hava haritası, bir de Dome Dağı'nın planını bul.
Vamos ao Dome para a última da noite?
Gecey Dome'da bitirelim mi Henry?
Que queres que te diga. Fui ao escritório dele... para ver se ele me queria levar a jantar ao Le Dome.
Yemeğe çıkmamız için onun ofisine uğradım, sürpriz olacaktı.
Lamento, Bart. Estou embrenhado no escândalo do petróleo.
Üzgünüm Bart. Gerçekten Teapot Dome skandalıyla meşgulüm.
Voltarei a Dome 1 amanhã, para começar a tratar das coisas.
Yarın 1. Kubbe'ye gidip gerekli hazırlıklara başlayacağım.
Eu vi os Floyd no Laser Dome.
Lazer Zirvesinde Floyd'u izledim.
A cúpula laser não é só uma data de luzes distorcidas num teto?
Laser Dome bir tavandaki birkaç kıvrımlı ışık değil mi?
Cúpula laser é uma experiência metafísica.
Laser Dome doğa üstü bir tecrübe.
Se tivesses um namorado que "comesse" uma vadia como a Wendy Franklin num certo local... Digamos na cúpula laser... Quererias mesmo ir até lá?
Eğer Wendy Franklin gibi bir kızı bir yerde götüren bir erkek arkadaşın olsaydı o yere de Laser Dome diyelim.
Mr. Shore, adorei-o no filme "Bio-Cúpula".
Bio-Dome filminizi çok sevmiştim.
Agora que estás no futuro, pode ir viver para uma bio-cúpula verdadeira.
Artık gelecektesiniz, gerçek bir bio-dome'da yaşayabilirsiniz.
Espere! É disso que estamos fugindo.
Artık gelecektesiniz, gerçek bir bio-dome'da yaşayabilirsiniz.
Que atestam uma anomalia técnica na redoma de Sutton...
Şahitlerin Sutton Dome'daki elektrik sorunu hakkında ifadeleri alındı.
- "Son-in-Law" e "Bio-dome".
- Kayınbirader ve Bio-dome.
O CIásico do BET. atrai a mais de 50,000 fãs ao estádio Georgia Dome já um público do T.V ainda maior.
Bugün BET Klasiği Georgia'ya 50 000 meraklı ve ondan daha da büyük... televizyon seyircisi getiriyor.
- Esta noite, o Tokyo Dome está a transbordar com uma atmosfera indescritivelmente fanática.
Tayland'ın gururu. Güçlü ve dünyanın en güzel erkeği.
Ouve o Matt encontrou uma secção de pinheiros mortos a Noroeste de pico de "Sour Creek".
Dinle, Matt, Sour Creek Dome'un kuzey-doğusunda ölü çamların olduğu bir alan buldu. Ziyaretçin var.
Espera ai, Noroeste do pico de "Sour Creek" ao longo da fractura do anel do Rim da caldeira.
Sour Creek Dome'un kuzey-doğusunda Kaldera kenarının kırık bir çemberi var. CO iki mi ısı mı?
O Primeiro Ministro húngaro, Döme Sztojay, e Edmund Veesenmayer, representante de Hitler na Hungria, encontraram-se para conversar sobre o caso das interceptações.
Macaristan Başbakanı Dome Sztojay ve Hitler'in Macaristan temsilcisi Edmund Veesenmayer iletişim hatlarının kesilmesini görüşmek için buluştular.
O bebé pássaro dome.
Yavru kuşlar uyuyor...
Mesmo que dome o meu garanhão, fico a ver navios até só Alá sabe quando.
Bense ne yaparsam yapayım kimseden ilgi görmüyorum.
Sim, aquilo é a OmniVu Hi-Rex cor cúpula?
Evet, şuradaki Omnivu hi-rex color dome mu?
Alguém aqui foi ver "Sultan Dome 4"?
Sultan Dome 4 u seyredeniniz var mi?
A corrida de Dome City é daqui a dois dias.
Ona ihtiyacımız var. Yarış iki gün sonra!
Um dos maiores escândalos de sempre.
Teapot Dome'dan beri en büyük skandal.
Achas que consegues chegar ao Dome?
Kapıya kadar ulaşabilir misin?
O Laboratório de Pesquisa Air Dome não é a única coisa que o Senador Davis trouxe para Harvardville.
Senatör Davis'in Harvardville'e getirdiği tek şey Air Dome Araştırma Tesisi değil.
Sim, dome-o!
Boyun eğdir ona!
Em Thiers no Puy de Dome, minha senhora.
Thiers, hanımefendi.
Bem-vindo ao Cajun Dome e à final do Campeonato de Basketball do Lice de Loisiana!
Cajun Dome ve Luisiana Lisesi Basketbol Eyalet Şampiyonası'na hoşgeldiniz.
- Não, vamos para a Cúpula.
- Hayir biz Dome'a gidiyoruz.
E a cúpula... é por ali.
Vee iste Dome.
O arcebispo Dome quando morreu não teve tanta gente.
Başpiskopos Dome öldüğünde bile bu kadar insan gelmemişti.
Teapot Dome.
Çaydanlık Zirvesi.
Ela acolheu estas crianças não privilegiadas para fazer pistas no princípio do ano.
Geçen sene tüm bu yoksul çocukları Half Dome'a gezmeye götürmüştü.
O meu trabalho na Digi-Dome é a única coisa a manter-nos em'Cap'n Crunch'.
Digi-Dome'daki işim eve Cap'n Crunch getiren tek şey.
"UNDER THE DOME"
- Alevler çok yüksektir.
Gulf, Dome, Petrofina.
Gulf Dome Petrofina.
Hoje no Tokyo Dome, um combate super espectacular vai ter lugar. - O orgulho dos tailandeses, o homem mais forte e bonito...
Bu gece Tokyo spor ve sergi sarayında inanılmaz bir maç olacak.
Bem-vindos ao Tokyo Dome! Vamos dar as boas-vindas ao belo lutador do país dos sorrisos :
Tokyo salonuna hoş geldiniz!
O meu pai dome ali.
- Ailem ayrı. Babam orada uyuyor.
- Ainda tenho dome.
Rufus cumartesileri brunch vermiyor muydu?
Até logo.
Junior'un ayrılışının sonuçları vardı, as the dome unleashed its wrath.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]