Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Déja
Déja Çeviri Türkçe
237 parallel translation
Tive uma sensação de déjà vu.
Garip bir çeşit déja vu yaşadım.
Há freudianos que explicam o déjà vu dizendo que são memórias reprimidas que escapam ao inconsciente, representam o desejo de rectificar as coisas.
Bazı Freudcular déja vu'nun bastırılmış hatıraların açığa çıkması olduğuna inanır ya. Bu da olayları düzgün bir hale getirmek için ikinci bir şans olması arzusunu belirtir.
Sou a única e experimentar déja vu aqui? Do que é que você está falando?
Burada ki tek deja vu olayını ben mi yaşıyorum?
Tenho uma enorme sensação de déja vu.
Tamamen déja vu geçiriyorum şu anda.
Dé-tente... Avant-garde... e Déjà-vu.
Avant-garde, and Deja Vu.
Adeus, Déjà-vu.
Hoşçakal, Deja Vu.
Déjà vu, acho.
Déjá vu, sanırım.
Falando de déjá vu.
Bu filmi daha önce görmüştüm.
Eu sei, é um autêntico déjá vu.
Biliyorum. Dejavu gibi.
Estou a ter um déjà vu.
Deja vu yaşıyorum.
Ele é um fraco.
Bayan Deja.
Miss Deja.
Nerelisin?
Déjà vu!
Deja vu!
Estou a ter uma sensação de Dejá vu.
Bir tür deja vu hissettim.
É a polícia e os repórteres. É uma repetição de tudo.
Sadece polis ve gazeteciler deja vu gibi oldu.
Passados anos,'déjá vu', outro polícia herói, Murray Babitch, conhecido por Superboy, não confiando no sistema que lhe matou o amigo, atira-se da ponte George Washington.
İki sene sonra benzer bir olay oldu. Başka bir kahraman polis, Süper Çocuk diye bilinen Murray Babitch... arkadaşının ölümüne sebep olan sisteme güvenmediği için... George Washington Köprüsü'nden atladı.
Olha. Que deja vu.
Baksana, aynını tekrar yaşıyor gibiyiz.
"Déjá Vu."
"Deja Vu."
Que achas, ela estará a passar por algum "déjà vu"?
Ne diyorsun, Derek? Sidney deja-vu mu yaşıyor?
Deja vu.
Deja vu.
Eu venho tendo esse estranho sentimento de deja vu.
Garip bir deja vu hissettim.
"Déjá vu", já sentia falta destes encontros com a dor.
Dejavu. Bu minik tartışmaları özledim.
Déjà-vu...
Déjá vu.
Déjá vu.
Hey. Deja vu.
Nada. Foi só um déjà vu.
Hiç, sadece küçük bir deja vu yaşadım.
Costuma ser uma avaria no Matrix.
Bir deja vu, Matrix'de bir kaymadır.
Eu vivia num estado de permanente dejá vu.
Aralıksız déjà vu yaşar durumdaydım.
A sensação de dejá vu novamente.
Sürekli déjà vu.
Era déjà vu. Eu, o Big, um vão de porta e uma confusão de emoções.
Yine bie deja vu yaşanıyordu : ben, büyük, kapı ve karışık duygular.
Déjà vu?
- Deja vu?
Déjà vu?
Deja vu?
Déjà vu.
Deja vu.
Não vos dá uma sensação de "dejá vu"?
Bu size birşey hatırlatıyor mu beyler?
"Déjá vus"!
Deja voodoo.
Vê-los ao dois foi uma espécie de déjá vu.
İkinizi seyretmek bana çok tanıdık geldi.
Que tal isto para "deja vu"?
Deja vu için nasıl?
Este é o pior "deja vu" que pode haver.
Bu, dejavu'ların en kötüsü.
É mais um "deja vu".
Yine aynı şeyler sanki.
Eu já vi isto.
Deja vu.
Déjà-vu outra vez.
Yeni baştan deja vu.
Uma sensação de déjá-vu
Aynı şey, değil mi?
Tive uma idéia a partir da cena em que o gato aparece duas vezes... e eles falam sobre "dêjà-vu".
Kediyi gördükIeri... ... ve deja-vu hakkında konuştukIarı sahne icin bir fikrim vardı.
"Dêjà-vu".
Deja-vu.
É como um maldito déjà vu, não é?
Bu deja vu gibi değil mi?
Peço desculpa, mas estou a ter uma sensação de "déjà vu" em relação a si.
Afedersiniz, ben sadece... sizinle ilgili büyük bir deja-vu yaşadım.
Um déjá vu, dos Pré-Cogs.
Kahin dejavusu gibi anlayacağınız.
- O Jad chamou-lhe déjá vu.
- Jad buna Kahin dejavusu dedi.
O que dizes da rapariga do "Dejá Vu"?
- Peki ya dejavu'daki kız? Aman Tanrım.
Déjá vu.
Deja vu.
- Os Hamiltons estão em todos os canais.
Televizyonlar Hamilton haberinden geçilmiyor. Deja vu
Já estive aqui. "Deja Vu".
Ben burada bulunmuştum.