Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Dê
Dê Çeviri Türkçe
22,532 parallel translation
Dê-nos privacidade.
Bizi yalnız bırakın.
Dê para o que der, estou consigo.
Her türlü senin tarafındayım.
- Não lhe dê ouvidos.
- Onu dinleme.
- Não lhe dê ouvidos nenhuns.
- Söylediklerini dinleme.
Dê-me um minuto.
Bana bir dakika ver.
Talvez dê para acordar essa tua pila dormente.
Belki uyuşuk sikini de uyandırabiliriz.
- Agora dê-ma.
Ver şimdi onu.
Saio já! Dê-me só um segundo.
Gidiyorum, bir dakika.
Dê-me a sua bolsa.
- Çantanı ver. Ne?
Dê-me a sua bolsa.
Çantanı ver dedim.
Depois talvez te dê.
Belki sonra veririm.
Faça-me um favor e dê-me o número dele, para eu lhe ligar e dizer para fugir enquanto pode.
Bana bir iyilik yap ve şu adamın numarasını ver de onu arayıp hemen kaçmasını söyleyeyim.
Dê-me cinco minutos.
Bana beş dakika ver.
Talvez ele nos dê boleia.
Belki bizi eve bırakabilir.
Bem, dê-me mais uma oportunidade.
Bir şans daha verin.
- Dê-mo cá.
- Bana verin.
Queremos muito mais que dinheiro agora, e não precisamos que nos dê.
Paradan fazlasını istiyoruz. Ona ulaşmak için size ihtiyacımız yok.
Talvez isto dê a estocada final nos lagos e rios.
Neyseki göller ve nehirler bu yüzden kuruyacak.
Dê-me o Axelrod.
O da Axelrod'u teslim etmen.
Dê-me o nome do oficial turco de alta patente.
Bana Yüksek Yetkili Türk Resmisi'nin adını verin.
- me dê um tiro na pila, ok?
Bu benim adamım amına koyayım!
Bem, já que ele está aqui, ele que dê uma ajuda.
- Geldi işte, yardım etsin!
Dê-lhes uma olhadela. Elas retribuem o esforço.
Şöyle bir göz atın, çabanıza değecektir.
Bem, desde que não dê muito trabalho...
Çok zahmet olmayacaksa.
Dê a volta.
Dön.
Dê-me o meu dinheiro, quero voltar para Londres.
Sadece paramı ver. Londra'ya geri dönmek istiyorum.
- Dê-mo!
- Parayı ver dedim.
Dê-lhe um pouco de água.
Su verin.
Dê-me o seu número de telefone.
Bana numaranı ver.
Dê-me isso.
Verin.
Dê uma olhada talvez Padre.
- Bir bak, belki bazı... - Peder.
Dê-me um minuto, está bem?
Bir dakikaya geliyorum tamam mı?
Dê-lhes o Brass e eles protegem-no do psicopata que o persegue.
Onlara Brass'ı ver. Onlar da seni peşindeki psikopat katilden korusun.
Dê-me uns minutos, Doug, por favor.
- Doug, lütfen bana biraz zaman tanır mısın?
Dê-me só um segundo.
Bir saniye, bir saniye.
Dê cá.
Ver.
Acho que não se arranja um anel que dê mais sorte.
Bundan daha çok şans getirecek yüzük yoktur.
Dê-me uma bala.
Onları ver.
Dê-me o cobertor, Menina.
Battaniyeyi almam lazım hanımefendi.
Dê-me o cobertor, Menina.
Battaniyeyi verin hanımefendi.
Dê-me um passe e entra.
Geçiş kartı göster, geç.
- Dê-me dois minutos para me arranjar. - Esteja à vontade.
- İki dakika müsaade edin, üstümü değişeyim.
- Surpreenda-me. Dê-me uma das resposta. - Muito bem.
- Beni şaşırtıp, sorulardan birinin cevabını bulun.
Talvez isso nos dê uma vantagem.
- Belki bu bize bir avantaj sağlar.
Querem que dê uma palestra sobre viver com uma incapacidade, mas...
Engelli yaşamla ilgili bir konuşma yapmam gerekiyor.
Dê o telefone à Charlotte!
Telefona Charlotte'ı ver.
Se querem mesmo que a Lyla Michaels dê os códigos, avisem pelo rádio o Tenente Joyner que o tipo que o ensinou a contar cartas está aqui
Lyla Michaels'in Rubicon kodlarını vermesi konusunda ciddiyseniz telsizden Teğmen Joyner'e ona kağıt saymayı öğreten adamın burada olduğunu söyleyin...
Talvez eu dê demais.
Belki de çok vericiyim.
Dê-me uma mãozinha!
- Elimi ver.
Dê cá isso.
Ver şunu.
Dê-me até ao fim do dia e terei o vestido.
Elbiseyi buldum.