Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Dôr
Dôr Çeviri Türkçe
16,712 parallel translation
Sua estrutura celular vai quebrar, e haverá um monte de dor.
Hücre yapın bozulacak, ve çok acı hissedeceksin.
O processo vai induzir uma convulsão... e grande quantidade de dor.
Deneğe yeterli miktarda anestezi verildi.
Isso significaria causar uma dor desnecessária.
Ona aldatma olayından basetmedikçe. Gereksiz yere can yakmış olurum.
Essa terrível mentira causou-lhe imensa dor.
Karıma ölü fareyi benim koyduğumu söylemişsin.
" Peguei no veneno que ela usou, coloquei-o nos lábios, na esperança que ela finalmente percebesse a dor atroz
Bunlar kişisel düşünceler ve hislerim! Buna hakkınız yok!
Mas a dor de recordar os constrangimentos acaba por se desvanecer com a ajuda de um bom amigo.
Ama utancı hatırlamanın acısı eninde sonunda azalmaya başlar iyi bir arkadaşın yardımıyla.
A dor dos meus olhos a tostar foi indescritível.
Gözlerimdeki yanma acısı hayal edilemeyecek dereceydi.
Se a matar, vão causar à família dela a mesma dor que você e os seus irmãos estão a tentar evitar.
Onu öldürürsen ailesine kardeşlerinle birlikte kaçmaya çalıştığın acıyı yaşatacaksın.
A Kizzy tinha uma dor de lado.
Kizzy'in içi acıyordu.
Estás a sentir alguma dor?
Ağrınız var mı?
Eu quis causar uma dor psíquica enorme em Frank Kitchen.
Frank Kitchen'ın acı çekmesini istedim.
E ele disse que... um guerreiro tem que aprender a derrotar a dor?
Bir savaşçı acıyı bertaraf etmeyi öğrenmeli.
Tudo o que trouxe foi dor e sofrimento.
Sadece acı ve çile getirdi.
Ela quer que ele sinta dor.
- Acı çekmesini ister.
Se deixar de sentir, se deixar toda a dor e raiva sair, nunca vai parar. Isso não vai ajudar também. Então vamos voltar à pesquisa e descobrir como encontrar o King Shark.
Eğer kendime hissetme izni verirsem eğer tüm acının ve öfkenin dışa vurmasına izin verirsem bir daha asla durduramam ve bunun da bana bir yararı olmaz o yüzden şimdi o araştırmaya geri dönüp King Shark'ı bulmanın bir yolunu bulalım.
A lista e a dor continua... sem parar.
Liste ve acı uzayıp gidiyor.
- E eu não quero... a dor desse falhanço sobre ninguém.
- Ben de bir daha..... o acıyı kimsenin yaşamasını istemem.
Preferia viver com essa dor do que assim.
- Böyle olacağına o acıyı yaşarım daha iyi!
Torturavam-me. Atavam o meu corpo a um cepo. Puxavam as minhas quatro extremidades para além do limite da dor suportável.
İşkence gördüm, beni sallandırdılar bacaklarımı ikiye ayırmaya çalıştılar.
Enquanto choram e fazem o luto à medida que a dor toma conta de vós.
Göz yaşı dökerken yas tutarken ve acı sizi kahrederken.
Sem isso, fico com uma dor que nem podes imaginar.
Bunlar olmadan çekeceğim acıyı anca tahmin edebilirsiniz.
Senhor, conheceis a minha dor e as minhas aflições.
Tanrım, acımı ve sıkıntımı biliyorsun.
O que importa é que a ALIE pode eliminar essa dor.
Önemli olan A.L.I.E'nin tüm acıyı dindirebileceği gerçeği.
É como um dente podre que não queres arrancar porque gosta da dor.
Verdiği acıdan hoşlandığın için çektirmek istemediğin çürük bir diş gibi.
A minha dor é a verdade
# Gerçek olan benim derdim #
É só uma dor de cabeça.
Sadece baş ağrısı.
Esta dor é tão sombria que nunca se desvanecerá.
Bu acı o kadar kara ki asla gitmeyecek.
Podia... Inflingir-te dor como tu nunca sequer imaginaste.
Hayal edemeyeceğin acılar çektirebilirim.
Podia infligir-te uma dor deliciosa e perfeita.
Harika ve kusursuz bir acı.
Desejando-lhe consolo neste momento de dor.
" Bu acı günlerinizde sabırlar dileriz.
Mas tudo o que és capaz de dar é dor, por isso fugi e encontrei amigos, amigos por quem daria a minha vida, amigos que me deram amor e a força para fazer isto.
Ama sen yalnızca acı çektirmeyi biliyorsun ben de kaçtım ve kendime dostlar buldum uğurlarına canımı vereceğim dostlar beni seven dostlar ve bana bunu yapacak gücü veren dostlar.
Na minha dor se o perdesse.
Onu kaybedersem çekeceğim acı.
Não estava a pensar nas outras pessoas que passaram por aquele medo e dor. Que tiveram de se sentar onde me sentei porque um ente querido foi baleado por alguém que não devia ter uma arma.
Bu korkuyu ve acıyı yaşamış kişileri düşünmüyordum silahı olmaması gereken biri, sevdiğini vurdu diye orada oturmak zorunda olanları.
Somos eficazes porque vos fazemos sentir a dor.
Aynı acıyı hissetmenizi sağladığımız için etkiliyiz.
Vai haver dor.
Acı olacak.
Só lamentamos a dor que te causámos.
Bu kadar acıya neden olduğumuz için çok üzgünüz.
- Vai acalmá-la. Tira a dor.
- Onu sakinleştirecek, acısını azaltacak.
- a dor iguala o prazer.
-... acı zevkle emsal.
A dor foi insuportável.
Acısı dayanılmazdı.
Não posso causar-te mais dor.
Daha fazla acı çekmene sebep olamam.
Ela devia viver num mundo de dor.
Acı dolu bir hayat yaşamış olmalı.
Ele vai fazer todos os possíveis para evitar esse tipo de dor.
Hepimiz o tarz bir acıdan, elimizden geldiğince kaçarız.
A morte já me deu dor de cabeça suficiente.
Ölmek, başımı yeterince ağrıtıyor zaten.
- Isto deve aliviar a dor.
Acını azaltmaya yardımcı olur.
Ela respondeu ao estímulo de dor.
Acı uyarısına tepki veriyor.
Como está a dor hoje?
Bugün ağrın ne durumda?
Eu tenho uma dor tão grande.
- Ağrım var.
Eu tenho uma dor.
Ağrım var.
Ela tem sido uma dor de cabeça, para ser sincero.
Dürüst olmak gerekirse çok büyük bir acı içindeydi.
Mas assim que fiquei sem NZT, eu... Fui atrás daquilo que podia para aliviar a dor, e cá estamos nós.
Ama NZT stoğum bitince acıyı dindirmek için bulabildiğim her şeyi kullandım ve işte bu haldeyim.
O mecanismo que controla a dor, está tudo no teu cérebro.
Acıyı kontrol eden mekanizma... Hepsi beyninin içinde.