Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Estăo
Estăo Çeviri Türkçe
49 parallel translation
As coisas estăo um bocado esquisitas.
Buralarda tuhaf şeyler oluyor.
Estăo ŕ procura de coisas sujas sobre ti.
Çünkü bir açığını bulmaya çalışıyorlar.
É boa. Entende o lixadas que estăo as pessoas.
İnsanların ne ucuz olduklarını çok güzel yazmış.
Sim, aqui estăo.
İşte başlıyoruz.
Sobretudo, se estăo apaixonados.
Özellikle de ikisi birbirine aşıksa.
Escutem-me : Vocęs năo estăo neste caso, porque ele năo existe!
İkiniz de beni dinleyin.Artık bu davada değilsiniz Çünkü bu dava kapandı.
Estăo convencidos de que a Kelly matou a Suzie.
Suzie'yi Kelly'nin öldürdüğüne inanıyorlar.
" Ás escuras estăo as margens cambiantes do mundo. Ah, Antonio,
Karanlık, dünyada dikiliyor sahiller boyu Antony,
Espero que năo penses que me estou a meter, mas... devias saber que as pessoas estăo a dizer coisas năo muito boas sobre ti.
Umarım uyarıyormuşum gibi anlamazsın ama senin bilmen iyi olur diye düşündüm. İnsanlar, senin hakkında pekiyi şeyler söylemiyorlar.
Quanto te estăo a pagar?
Sana ne kadar ödüyorlar?
Os teus pais estăo muito preocupados contigo.
Ailen senin hakkında oldukça endişeli Paulie.
Estăo armados em durőes?
Sert mi oynamak istiyorsunuz?
Mas vocęs ainda aqui estăo?
Dönün işinize!
As ruas estăo repletas de dinheiro e de mulheres.
Şu sokaklar para ve kadın dolu.
Disse aos idiotas que se pirassem, mas estăo outra vez a lutar!
Bu salaklara gitmelerini söyledim ama hala buradalar.
- Estăo ŕ tua espera.
- Birisi seni bekliyor.
- Dá-lhes enquanto estăo no chăo!
- Hazır yerdeyken gebertelim onları.
Onde estăo eles? Onde se meteram? !
Neredeler?
Todos os ossos e tendőes estăo partidos.
Bütün kemik ve kirişleri kırık.
Os meus documentos estăo aqui.
İşte belgelerim, efendim.
Face ŕ crescente pressăo a que as indústrias estăo sujeitas para serem competitivas, na economia global, esse objectivo pode ŕs vezes deparar-se com algumas realidades desagradáveis.
Global ekonominin bir parçası olan bu saniyeleşme yarışı üzerindeki baskının amacı bazen büyük sorunlara yol açabiliyor.
Os papéis estăo na agęncia do ambiente.
Evraklar, şu anda çevre dairesinde.
Os senhores da ECOCORP estăo aqui.
Ecocorp'tan beyefendiler geldi.
Aqui estăo os contratos.
Sözleşmeler burada.
Porque é que estăo a atirar contra nós?
Neden bize ateş ediyorlardı?
Ele diz que eles estăo a disparar porque năo fizemos o que estava acordado.
Plana uymadığımız için bize ateş ettiklerini söylediler.
Porque estăo todos tăo preocupados com as minhas regras?
Neden herkes kurallarımla ilgileniyor?
Estăo todos armados.
Hepsinin silahı var.
Agora, estăo na nossa Água potável.
Şimdi de, içme suyumuzun içindeler.
Elas săo muito poderosas, estăo entre as 100 empresas mais poderosas do mundo.
Çok güçlüler. Üçü de dünyanın en zengin 500 şirketinde ilk 100 içinde.
Quando as crianças estăo aqui é díficil impedi-las de que bebam a Água e esta Água adoece-as.
Buradaki çocukları su içmekten alıkoymak çok zor, bu su onları hasta ediyor.
Isto é incrível. Estăo a insultar-me.
Bu inanılmaz, bana hakaret ediyorsunuz!
Aqui existem canalizadoras. Aprendemos com os homens e se eles năo estăo, nós restabelecemos a Água e também a electricidade.
Burada kadın muslukçular var, bu işi erkeklerden öğrendik, çünkü erkekler olmadığı zaman suyu bağlayan ve ışığı yakan biziz.
Esses dias estăo a acabaram.
Artık, güzel günlerin sonu geldi.
O Novo México tem 10 anos e estăo a construir campos de golfe o mais rápido que conseguem e talvez a Água acabará dentro de 5 anos.
New Mexico'nun 10 senelik. yeni golf sahaları yaparlarsa, bu süreyi 5 yıla kadar düşürebilirler.
O trágico é que se fazem muitas advertęncias que estăo a ser utilizadas nos interesses das corporaçőes, elas văo dizer :
Aslında trajik olan insanların şu anda son derece bilinçli olması, ama bu bilinç şirket karları için kullanılıyor.
Muitos dos nossos antepassados que morrem ŕ muito tempo ainda estăo aqui.
Yıllar önce ölmüş atalarımızın hepsi hala oradalar.
Estăo a bombear 1.700 litros por minuto.
Dakikada 2000 litre su pompalıyorlar.
O que acontece aqui é que estas mulheres, de todas as geraçőes, estăo a ser expulsas das suas terras pela Coca-Cola que está, do outro lado da rua a roubar-lhes a sua Água, a engarrafar a sua Água e a envenenar a sua a terra.
Burada olan şudur, bu kadınlar yıllardır Coca-cola tarafından suları çalınarak, şişelenerek, toprakları zehirlenerek oyalanmışlardır.
Os seus poços estăo a secar, a sua comida já năo é boa e năo é possível tomar banho com esta Água.
Artık kuyuları kuruyor, yiyecekler eskisi gibi değil, sular kullanılacak gibi değil.
E já estăo nesta situaçăo ŕ 2 anos.
Bu insanlar yaklaşık 2 yıldır bu durumdalar.
E se os nossos irmăos e irmăs estăo aqui sentados, de dia e de noite, é por uma razăo.
Eğer kardeşlerimiz buraya geliyorlarsa bunun bir nedeni vardır.
Temos que nos esforçar mais para fazer alguma coisa a respeito disto, pois a Coca-Cola, a Pepsi e a Nestlé, năo nos esqueçamos da Nestlé, săo caçadoras de Água, estăo ŕ caça da Água subterrânea pura que resta no planeta.
Coca-cola ve Pepsi... ve Nestle, Nestleyi'de unutmamak gerek, toplumların içine giriyorlar, hepsi su hırsızları, tüm dünyadaki saf yeraltı sularının peşindeler.
Estăo a destruir comunidades e năo se importam.
Uyanışa geçen toplulukları ortadan kaldırıyorlar ve bunu umursamıyorlar bile.
O que acontece quando, năo apenas centenas ou mesmo milhares de pessoas mas sim milhőes de pessoas descobrem que as suas economias, os seus trabalhos e as suas vidas estăo a colapsar?
Sadece yüzler, binler değil, milyonlarca insanın kendi ev ekonomileri, işleri ve yaşam şartları bozulursa ne olur?
Estăo ligados a todos os outros grupos dos EUA e em todo o mundo, porque é assim que isto funcionará.
Bu grup, Kuzey Amerika ve dünyanın diğer yerlerindeki gruplarla bağlantı kurdu. İşler böyle yürümekte.
- Estăo a aprender.
- Öğrenmeye başladılar.
Năo, eles estăo bem.
- Hayır, onlar iyi.
Estăo a ser processados em 5 estados.
5 eyalette haklarında dava açıldı.