English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Fair

Fair Çeviri Türkçe

361 parallel translation
Vi um homem estranho a correr de uma casa na Fair Fax Drive.
Ah, az önce bir adam gördüm, garip bir adam, bir evden kaçıyordu, ah, Fairfax araba yolunda.
O número é 1278, Fair Fax Drive.
Ah, numara 1278 Fairfax Drive.
Dizem que está um musical muito interessante no Teatro de Variedades.
Vanity Fair'de ilginç bir müzikalin olduğunu söylüyorlar.
VANITY FAIR JULHO 15 Cêntimos
VANITY FAIR TEMMUZ 15 Sent
Os homens Apaches tinham um sentido de "fair play".
Apaçi erkeklerinin bir adalet anlayışı vardı.
Vocês não estão a ser justos com o Ackerman.
- O bir casus. Hey, you guys ain't bein'fair to Ackerman.
- Na Vanity Fair.
- Vanity Fair.
Há uma fotografia dele na Vanity Fair.
Vanity Fair'de resmi vardı.
Menina Simpson, já constatou que Frankenstein e My Fair Lady sao versoes da mesma história?
Bayan Simpson, Frankenstein ile My Fair Lady'nin aynı öykü olduğunu fark etmiş miydiniz?
Nao vejo como Frankenstein e My Fair Lady possam ser o mesmo.
Frankenstein ile My Fair Lady'nin benzerliğini göremedim.
Sempre pensei que os ingleses fossem conhecidos pelo fair play.
He zaman İngilizlerin kurallara uygun... oynadıklarını düşünürdüm.
Não é insanidade, é o que diz "Vanity Fair".
Hiç de delilik değil, magazin dergisinde öyle yazıyor.
- # # Para protegeres a tua pele clara - # # As senhoras usam sombrinhas
- # # To protect their fair complexion - # # Ladies use a parasol
Estabeleceu-se em Fair City, perto de Memphis, entrou num negócio.
Memphis yakınlarındak Fair City'e yerleşti, iş adamı oldu.
Em Fair City, pessoas com dinheiro só pensam em jogar.
Fair kasabasında, parası olan insanlar sadece kumarı düşünüyor.
Wendy e Maynard... de Fair Lawn, encontrem-se com a Jill na frente do palco.
Fair Lawn kasabasından Wendy ve Mayar..., Maynard.
So won't you be fair? Então, você não pode ser sensata?
# Yani adil olmayacak mısın #
- FAIR PLAY Fim às Vítimas
- DÜRÜSTLÜK Sömürüye Hayır
Muito bem, parece-me justo.
Yeterince adil. That's fair enough.
Fair Lawn, New Jersey.
Fair Lawn, New Jersey.
- Sabe que "My Fair Lady" voltou?
"My Fair Lady" tekrar gösterime girmiş. - Yani?
"Fair dinkum".
Bu iyi.
Tu és a única que não veio no Vanity Fair.
Aslında, sen hariç, yemeğe gelen herkes Vanity Fair dergisinde çıktı.
Tenho a certeza que "My Fair Lady" é mais importante do que os teus familiares.
Leydimiz kendi akrabalarından daha önemli.
Vossa aparição irá tragar suas almas... deixando-lhes apenas carcaças humanas.
Your fair show shall suck away their souls, leaving them but the shales and husks of men.
Queria dizer-lhe que adorei O Jogo do Medo.
"Fair Game"'i çok beğendiğimi söylemek istiyorum.
Vamos arrumar duma vez com a merda da Vanity Fair e o meu amigo no New Yorker diz que a Tina se está a borrar toda.
Vanity Fair'i battığı çamurdan çıkaracağız hayatım. The New Yorker'daki arkadaşım Tina'nın korkudan altına yaptığını söyledi.
Vamos ver My Fair Lady.
My Fair Lady'yi seyredeceğiz.
Consegui surripiar mais dois bilhetes para My Fair Lady e pensei : "Por que não convidar o Morty e a Helen?"
My Fair Lady'e iki bilet daha buldum ve düşündüm ki, neden Morty ve Helen'a sormayayım?
- My Fair Lady.
- My Fair Lady.
Na Sabrina Fair?
Onlarla henüz bir yıldır çalışıyorum... benim bölümün, elbette ki, Moda ve Dizayn. Sabrina Fair'da mı?
Agora faz os perfis das celebridades para a Vanity Fair.
Şimdi Vanity Fair'de ünlüler hakkında yazıyor.
Lembras-te do que te disse sobre as regras do boxe e o fair play?
George, sana adil bir dövüş hakkında anlattığım hiçbir şeyi unutma
- Ouviste falar nos cigarros Lady Fair?
- Hiç Lady Fair sigaralarını duydun mu?
Conheces os cigarros Lady Fair?
Lady Fair sigaralarını duydunuz mu?
Tem o seu senso de "fair play".
Adil oynamak istiyor.
Pode conter material vulgar. Como a Vanity Fair, Esquire, Vogue. Mais sexo.
Müstehcen materyale yer verebilirler ama aynı şeyi "Fair", "Esquire" ve "Vogue" dergileri de yapıyor.
Devo começar por dizer que acho que o My Fair Lady é uma distorção da peça Pigmaleão de Shaw, assim como Amor Sublime o é da peça Romeu e Julieta.
Bunu bence bir akademisyen yanıtlamalı. Profesör? Şunu söyleyerek başlamam gerek.
Enquanto filmava o Minha Linda Senhora, Barbra encontrou um dos triângulos.
Fakat "My Fair Lady" filmi çekilirken Barbara Streisand elmasın bir üçgenini buldu.
Unplugged ( = desligada ).
- Lilith Fair'de söyleyen herkes.
Ouviste isto? Estou a um corte escadeado de distância da Lilith Fair.
Lilith Fair'in saç kesiminden iki adım uzaktayım.
Receberão direitos de autor, vão escrever sobre ti na Vanity Fair, no Times.
Asiller gelecek, Vanity Fair ve Times dergilerinde seninle ilgili makaleler olacak.
George Wayne, escritor da Vanity Fair.
George Wayne, Vanity Fair, yazar.
Acho que deverias ficar em casa. Já sabes, tomar banho, ler, ouvir um pouco dessa Lilith Fair...
Bence evde kalmalı duş alıp, kitap okuyup biraz Lilith Fair dinlemelisin.
- "Vanity Fair".
- "Vanity Fair." - "Vanity Fair" olmadığı sürece.
Sizemore Motors, a melhor selecção de carros usados em Big Spings - Fair Oaks.
Sieze Motors, kullanılmış araba için Big Springs-Fair Oaks'daki en iyi seçim.
Cidade simpática, Fair Oaks.
Fair Oaks, küçük tatlı kasaba.
Andámos juntos na universidade de Fair Oaks.
Güzel, Fair Oaks High'dayız.
Boner, se não conseguiu trepar no Lilith Fair, não poderia matar alguém. Eu poderia.
Biriyle sevişemedikten sonra... öldürebilecek halin yok!
Vamos ver "My Fair Lady".
Benim Tatlı Meleğim'i göreceğiz.
Toda a gente que algum dia cantou na Lilith Fair.
Çok komikti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]