English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Fama

Fama Çeviri Türkçe

1,796 parallel translation
Temo informá-lo de que vamos ter de levar parte da sua parede da fama, aquele cartaz vem connosco.
Korkarım senin bu şöhret duvarını bozacağız - bu afiş bizimle geliyor.
Sr.ª Mars... acha a riqueza e a fama sedutoras, não acha?
Bayan Mars, zenginlik ve şöhret çekicidir, değil mi? - İtiraz ediyorum!
Isto dá-me má fama.
Bunu beni berbat yapar.
Pois, quando temos fama, Até pode ser divertido
Ünlü biri olmak çok keyifli olabilir
Não tens uma fama muito boa.
Karışık bir kaset yapacak kadar bile uzun süren bir ilişkin yok.
E não ficam com fama de mártires ou de pessoas inocentes que estavam no lugar errado à hora errada.
Sistemi suçlama şansı edinemiyorlar ve özverili veya sadece yanlış zamanda, yanlış yerde olan insanlar olarak ün yapma şansını elde edemiyorlar.
- Não quero fama de assassino.
- Hayır, sadece katil olarak anılmak istemiyorum.
- Queres ganhar fama na internet?
- İnternet için muhteşem.
Nada de fama ou fortuna? Excitação a cada virar de esquina?
Hayatın her adımında, şansız, şöhretsiz... ve heyecansız bir yaşam mı?
A fama enlouquece-os.
Meşhur olunca çılgına dönerler.
Já vi a placa de "Hollywood", o centro da cidade. e não estou interessada nas pegadas na calçada da fama. Acho que isto satisfaz o meu turismo em Los Angeles.
Hollywood tabelasını görmüştüm, Getty Center'da da bulunmuştum John Wayne'in ayak izlerine pek meraklı değilim sanırım Los Angeles'i yeterince görmüş sayılırım.
Ele tinha fama como um dos artistas graffiti mais talentosos de Camden County.
Aslında, Camden şehrinin en yetenekli grafiti sanatçısı olarak isim yapmıştı.
# Vendeu sua alma pela fama #
" Şöhret için ruhunu sattı.
( o melhor batedor de sempre da liga nacional de basebol, um homem cuja ausência do Corredor da Fama é uma paródia para todo o mundo do desporto ) alguma vez, "alegadamente", o fez!
Beysbol 1. Ligi tüm zamanların en iyi vurucusu, Hall of Fame de adının bulunmaması bütün spor dünyasına karşı büyük bir ayıp olan - kişiden bile daha fazla
Tem tudo a ver com fama.
Bütün mesele şöhret.
Devia ter pedido fama.
Bana ün getirmeliydi.
Vamos ver os movimentos que lhe deram tanta fama.
- Görelim Ordu. Seni ünlü eden hareketlerini görelim.
Entendo que desejam pechinchar as vossas almas eternas por fama no blues.
Anladığım kadarıyla ruhlarınızı blues ve şöhret için pazarlığa sunmak istiyorsunuz.
Os motéis e becos que rodeiam o Capitólio têm má fama.
O çevredeki otel ve sokakların kötü bir şöhreti vardır.
Perda de identidade, má fama.
Kişilik kaybı, yara almış bir özgüven.
Não quero ser outro Kato Kaelin e deixar que uma curta fama dê cabo do resto da minha vida!
15 dakikalık bir saçmalığın tüm hayatımı mahvetmesine izin veremem.
Me faz acreditar que, quando forem trancafiados na Hell's Kitchen, terão desfeito a fama de sujeitos inteligentes, valentes e brigões.
Anlaşılan Hell's Kitchen'ı temizlerken kafası çalışan ne kadar adam varsa ortadan yok etmişler.
Então, ele é uma testemunha ou só está à procura dos 15 minutos de fama?
o bir görgü tanığı, Yada onu 15 dakikalığına gören biri?
Depois de lutar a vida inteira, ele não alcançou a fama nem fez nenhum dinheiro.
Tüm hayatı boyunca mücadele verdikten sonra, Ne şöhret elde etti, ne de herhangi bir para kazandı.
.. então eu não teria todo este estrelato, a fama.. .. e em vez do prêmio eu podia estar segurando isso, e quem sabe.. .. deitado bêbado em algures!
.. O zaman bütün bu şöhret, ün olur muydu..... ve bu ödülü tutmak yerine kimbilir belki de!
"O Eric Murphy facilitou o caminho para aqueles como Cacee Cobb, amigo de infância da Jessica Simpson, aproveitarem a onda da fama com a esperança de se fixarem no negócio do agenciamento."
"Eric Murphy, Jessica Simpson'ın çocukluk arkadaşı, Casey Cobb'un, işlerin en önemlisinde kalıcı biri olmak umuduyla gelip, şöhret dalgasında sörf yapmak için yolları arşınladığı gibi arşınlıyor."
Ele e S acabaram, tal como os seus 15 minutos de fama.
Artık O ve S. arasındakiler bitti. Onun 15 dakikası gibi.
Então, Bellifiore tentou mais uma vez para ganhar fama,
* İPTAL EDİLDİ *... Bellifiore şöhrete ulaşmak için son bir hamle yaptı.
- O amor à fama?
Şöhret aşkı mı?
Perdoa-me a desarrumação, mas a Ala da Fama está a refazer a exposição sobre o Johnny e pediram-me que visse todos os troféus dele.
Umarım dağınıklığın kusuruna bakmazsınız. Ancak müzede Johnny için yaptıkları serginin şeklini değiştiriyorlarmış. Tüm kupalarının üstünden geçmemi istediler.
Posso entender a fama.
Şimdi çok fazla tekrar olacak, çünkü yine devam ediyor.
Ela conquistou sua própria fama como a única traficante, nudista, comediante e garota do calendário da C.B.
Kendi için BC'nin tek uyuşturucu dağıtıcısı, nüdist, komedyen, pin up fırıncısı olarak isim yapmış.
Os finais felizes podem ter má fama, mas acontecem.
Mutlu sonların kötü bir intibası olduğu aşikâr, ama arada bir o da olur.
Os finais felizes podem ter má fama, mas acontecem.
Mutlu sonların kötü bir intibâsı olduğu aşikâr, ama arada bir o da olur.
Os médicos têm a fama de ser os piores pacientes.
Doktorlar ağır hastalarını iyi bilirler.
Paguei o que devia, quero fama rápida.
Bedelini ödedim ve bir gecede başarımı geri isterim.
Fama não é amor.
Şöhret, aşk değildir Christian.
No Passeio da Fama. Estou à porta do Grauman's Chinese Theater e tiro fotos com os turistas.
Grauman'ın çin lokantasının önünde duruyorum, ve turistlerle fotoğraf çektiriyorum.
Não é justo. O Passeio da Fama tornou-se num campo de batalha.
Ünlüler Bulvarı bir savaş alanına döndü, doktor.
Pela fama. Eles só não planearam em serem apanhados
Fakat yakalanacaklarını planlamadılar.
Com todo o respeito, doutor, a fama não o isenta.
Yanlış anlamayın doktor ama şöhret ona ayrıcalık vermez.
A fama é uma máscara que corrói a cara.
Şöhret, geriye dönüp, insanın yüzünü yiyen bir maskedir.
Seu esfomeado por fama, jogador falhado da merda.
Reklama aç, başarısız futbolcu piç!
Queres fama e fortuna?
Bak, şöhret ve para mı istiyorsun?
Os participantes devem dar um valor à fama do outro concorrente.
Üyeler, şöhretlerine göre kendilerini sıraya dizecek.
Os concorrentes falam de fama.
Ev üyeleri şöhret hakkında konuşuyor.
Franco como Franco Harris, jogador do Quadro da Fama do Steelers.
Franco, Steelers kulübünün en ünlü futbolcusu gibi.
A maior parte encontra-se nas florestas que dão fama a Madagáscar.
Çoğuna Madagaskar'ın ünlü ormanlarında rastlanır.
A minha fama devia-se à minha actuação na Westchester, onde jogava ténis, pólo aquático e outros desportos.
Planım Westchester'dan büyük bir ev almaktı. Orada, tenis, su topu falan oynayabilirdim.
Tem fama de ser um espalha-brasas.
Aceleci olmasıyla ün salmıştı.
Ele não tem fama de ser bom patrão.
Çok iyi bir patron değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]