Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Ferris
Ferris Çeviri Türkçe
378 parallel translation
- Não, vamos aos Ferris.
- Hayır, Ferrislere gideceğiz.
Está bem, os Ferris.
İyi, tamam, Ferrislere gidin.
Pergunte por um tal Ferris.
Ferris adında birini sor.
Fala Luckton da base de Ferris para Charlie Baker.
Luckton, Ferris'ten Charlie Baker'ı arıyor.
Quero ver o Sgto. Ferris.
- Önce çavuşu görmek istiyorum.
Como foi tudo, Ferris?
Nasıl bir histi, Ferris?
Ali está a roda Ferris.
İşte dönme dolap. Bakın, nasıl dönüyor!
O Guarda-marinha Ferris apenas me substituiu por alguns minutos.
Asteğmen Farris bir kaç dakikalığına izin verdi, efendim.
A bordo, temos o Alto Comissário Galáctico Ferris, que vai supervisionar a entrega dos medicamentos a Makus III.
Galaksi Yüksek Komiseri Ferris gemide, tıbbi malzemelerin Makus III'e olan naklini gözetiyor.
Estou no comando, Sr. Ferris.
Bay Ferris, burada komuta bende.
Curt Richter ou Greg, estejam na balsa ao meio-dia.
Cort Ritcher ya da Greg Hollander, saat 12'de Ferris'in aracında olun.
- Ferris.
Ferris.
Onde está o Ferris?
Ferris nerde?
Ferris!
Ferris!
Ferris.
Ferris.
Dean Ferris, a menina Lori Cable.
Dean Ferris, bu Bayan Lori Cable, Binbaşı Cooper'ın bir misafiri.
Dean Ferris, Cindy Morris.
Dean Ferris, Cindy Morris.
O Monahan, Sweenny, Hebner e Ferris.
Monahan, Sheeney, Hebner ve Ferris.
E agora, no céu... - O Don Nelson a relatar. - Ferris?
FERRIS BUELLER'LA BİR GÜN
Temos registado acidentes. - Ferris? Tom!
Tom!
- O que se passa?
- Ferris'e bir baksana.
- É o Ferris.
Niye?
Ferris?
Ferris?
O que se passa, Ferris?
- Neyin var, Ferris?
A namorada do irmão do namorado da irmã de uma amiga... ouviu um tipo que conhece outro tipo que anda... com uma miúda que viu o Ferris a desmaiar na gelataria ontem.
Kankimin, kız kardeşinin sevgilisinin abisinin kız arkadaşı... Ferris'i, dün gece, 31 Flavours'da bayılırken görmüş.
Vem cá ter. Sinto-me pessimamente, Ferris.
Bok gibiyim Ferris, hiç bir yere gelemem.
O Ferris está em casa, doente.
Ferris evde, hasta.
Também sabe, Sra. Bueller, que... o Ferris não tem aquilo que consideramos... um registo de assiduidade exemplar?
Bay Bueller, farkında mısınız acaba... Ferris'in daha önceki yoklamaları hiç de tatmin edici değil.
Na opinião deste educador, o Ferris não está a levar a sério a sua vida académica.
Ferris, akademik gelişmesini hiç de ciddiye almıyor.
Se o Ferris pensa que só precisa de passar este mês... e está formado, ele está muito enganado.
Ferris bu şekilde mezun olabileceğini sanıyorsa, tamamen yanılıyor.
Grace! Sr. Rooney, garanto-lhe que o Ferris está em casa, e que está muito doente.
Sizi temin ederim, Bay Rooney, Ferris evde ve çok hasta.
Entendo que os miúdos queiram faltar nesta altura do ano. No entanto, no caso do Ferris, garanto-lhe que está mesmo doente.
Çocukların, senenin bu zamanlarında okul kırmaya istekli olmaları doğal ama sizi temin ederim ki, Ferris gerçekten çok hasta.
Um tipo na minha aula de biologia... disse que, se o Ferris morresse, dava os olhos ao Stevie Wonder.
Biyoloji sınıfındaki bir oğlan, "Ferris ölünce gözlerini Stevie Wonder'a bağışlayacakmış" dedi.
- Olá. Olá, Ferris, como te sentes?
Selâm, Ferris, durumun nasıl?
Uma personagem como o Ferris Bueller é perigosa... porque dá más ideias a miúdos bons.
Ferris Bueller gibi bir kişinin yarattığı tehlike iyi çocuklara kötü örnek olmak.
A última coisa que preciso nesta altura é... de 1.500 discípulos do Ferris Bueller por estes corredores fora.
Kariyerimdeki bu noktada, ihtiyacım olan son şey... 1500 Ferris Bueller kopyasının koridorlarda koşuşturmasını görmek.
- Ferris?
- Ferris.
- Ferris? - Sim? - Gosto muito de ti, amigo.
- Ferris, seni seviyorum, oğlum.
Costumo vê-la com o Ferris Bueller bastantes vezes.
Kendisini Ferris Bueller ile beraber sık sık gördüm.
Ed? Não te preocupes. É o Ferris Bueller, aquele verme.
Merak etme, Clarice, bu Ferris Bueller.
Daqui fala o Ferris Bueller, posso falar com o Sr. Rooney?
Bay Rooney ile konuşabilir miyim lütfen?
Bueller, Ferris Bueller.
Ferris Bueller.
Ferris, o que queres dizer com isso?
Ferris, sen neden bahsediyorsun?
Ferris, o meu pai adora esse carro mais do que a vida.
Babam bu arabayı canından çok sever.
- Uau. Ferris, ele nunca o conduz.
Ferris bu arabayı hiç kullanmaz.
- Ele sabe os quilómetros, Ferris.
Arabanın yaptığı mili biliyor, Ferris. Sana güvenmiyor mu?
Ferris, esquece. Vais ter de pensar noutra coisa.
Başka bir şey bulman gerek.
Ferris Bueller, conheces?
- Ferris Bueller, tanıyor musun?
Escritório do Ed Rooney.
- Ed Rooney'nin Bürosu. - Merhaba ben, Ferris Bueller.
O Ferris Bueller está na linha dois.
- Ferris Bueller ikinci hatta.
Não!
Hayır, Ferris, unut bunu.