Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Francés
Francés Çeviri Türkçe
600 parallel translation
- Aí estás, Frances.
- Demek buradasın Frances.
EM QUE UMA SEREIA ERA UMA MULHER E NÃO UM ALARME... E SE UM FRANCÊS...
VE BİR FRANSIZIN IŞIĞI SÖNDÜRME NEDENİNİN HAVA BASKINI OLMADIĞI...
O EXÉRCITO FRANCÊS EMBARCADO EM BOULOGNE AMEAÇA A INGLATERRA.
Fransız Ordusu İngiltere'yi işgal etmekle tehdit etmektedir.
Frances Randolph grita por socorro.
Frances Randolph'un imdat çığlıkları duyuldu.
- Conhece Frances Randolph?
- Frances Randolph ile tanıştın mı?
Laurel Gray, esta é Frances Randolph.
Laurel Gray, bu da Frances Randolph.
Era provavelmente uma tagarela, como Frances, e ele pegou nela e atirou-a borda fora!
Belki de Francis gibi çenesi düşüğün biriydi. Adam onu böyle kucakladı ve göle attı!
CIENTISTA FRANCÊS DECLARA QUE O MONSTRO EXISTE.
"Derinlerde yaşayan dehşet, Paris Ulusal Müzesi'nden Profesör Arronax tarafından işte böyle resmedildi."
A minha irmã Frances casou-se há 2 anos e meio, na igreja de St. John, na Av. Kingsbridge.
Diğer kız kardeşim Frances, iki yıl önce Kingsbridge Caddesi'ndeki St John kilisesinde evlendi.
Além disso, Frances está sozinha.
Ayrıca, Francie tek başına.
Frances, deita-os por favor.
Frances, onları aşağı indiriver.
Boa noite, Frances.
İyi geceler, Frances.
Tem ali um grande rapaz, Frances.
Harika bir çocuğunuz var, Bayan Frances.
Eu não me encaixo em nenhum altar, Frances.
Benim kutsallıkla alakam yok, Bayan Frances.
Mas diga-lhe, Frances, diga-lhe o quanto estou agradecido pelo seu desejo.
Ama ona de ki, Frances... Ona... Dileğinden dolayı ne kadar müteşekkir olduğumu söyle.
Quando descobrirão, Frances?
Ne zaman anlarlar, Frances? ..
- Concerteza, Frances.
- Sağ olasın, Frances.
Uma vez fui a um acampamento feminino, em Lake Frances.
Bir zamanlar Frances gölünde bir kız kampına katılmıştım.
Frances...
Frances...
"Leva-me para casa para a Frances", disse.
"Beni Frances'e götür." dedi.
Frances, como estás?
Frances, nasılsın?
Frances, o mais importante é não te preocupares.
Frances, en önemli şey, endişelenmemek.
Ouve, Frances, aguenta com calma.
Dinle, Frances, sen biraz dinlen.
Félix e a Frances.
Kim mi? Felix ve Frances, tabii ki. Ayrılmışlar.
Não digam à Frances o que tenho feito.
Frances'e yaptıklarımı söylemeyin.
Não ligaste à Frances?
Frances'i aramadınız değil mi?
E a Frances?
Ama ya Frances?
O que tem a Frances?
Frances'e ne olmuş?
- Deixa de falar da Frances.
- Frances'ten konuşmayı bırak.
Nunca deixo a Frances ligar o o nosso no Verão.
Frances'in yazları havalandırmayı açmasına hiç izin vermem.
Isso deixava a Frances louca.
Frances'i bu deli ederdi.
Limpava tudo por onde a Frances passava.
Frances'ten sonra her şeyi temizlerdim.
Tenho que chamar a Frances.
Frances'i aramam lazım.
Esquece-te da Frances.
Frances'i unutacak mısın?
- Olá, Frances.
- Merhaba, Frances.
- Boa noite, Frances.
- Anlıyorum, iyi geceler Frances.
Boa noite, FRANCES!
İyi geceler, Frances.
Não as vás chamar Frances!
Sakın aniden birine Frances falan demeye kalkma.
Para Frances.
Frances'i.
- A Frances é maravilhosa.
- Asıl harika olan Frances'tir.
O nome é Frances.
İşte bu Frances, bakın.
Ainda estou emocionalmente ligado à Frances e aos meninos.
Görmüyor musun? Hala Frances'e ve çocuklara duygusal anlamda bağlıyım.
Tens mais pressa do que a Frances.
Vay be, Frances'ten de acelecisin.
Assim que deixaste a Frances?
Frances'i de böyle mi bıraktın?
Frances não sabe nada dele desde que ligou para pedir a receita.
Frances, köfte tarifini istediği günden beri ondan haber almamış.
A mulher dele chama-se Frances.
Onun karısı Frances.
Adeus, Frances.
Hiçbir zaman. Evlilik gelip geçicidir ama oyun devam etmeli. Elveda Frances.
Fiquei no mesmo dilema quando Francis morreu... e voltei para casa com uma permissão de emergência.
Golden Gate'den en son Frances öldüğünde geçmiştim. Eve acil izinle gelmiştim.
Engraçado. O começo do ano letivo, nunca foi um problema para Francis.
Komiktir, okulların açılmasını Frances hiç dert etmezdi.
Realmente achas que isso é o que a Frances teria desejado?
Sence Frances bunu mu isterdi?
Falei sobre a Francis, da marinha... sobre a novo sistema de aterragem em que estava trabalhando.
Ona Frances'ten, Deniz Kuvvetleri'nden üstünde çalıştığım yeni uçak iniş sisteminden söz ettim.