Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Grã
Grã Çeviri Türkçe
692 parallel translation
O cônsul o cônsul britânico o representante da Grã-Bretanha, está cá?
Acaba İngiliz... Konsolosluğu. - Bilirsin, o adam burada mıydı?
As jóias da coroa da Grã-Duquesa Swana consistiam em 14 peças.
Büyük Düşes Swana'nın saray mücevherleri 14 parçadan oluşuyordu.
"A Vida e os Amores da Grã-Duquesa Swana da Rússia."
"Büyük Düşes Swana'nın Hayatı ve Aşkları."
Fala a Grã-Duquesa Swana.
Ben Büyük Düşes Swana.
Aquelas jóias pertencem à Grã-Duquesa Swana... e foram confiscadas ilegalmente pelo governo soviético.
Bu mücevherler Büyük Düşes Swana'nın malı. Hükümet yasadışı bir biçimde onlara el koydu.
Estas podem ter sido as jóias da Grã-Duquesa Swana, mas como toda a propriedade privada, foram confiscadas pelo Estado.
Bunlar Büyük Düşes Swana'nın mücevherleri olabilirler... ama tüm özel mülkiyetler gibi onlara da devlet el koydu.
Acha que por representar a Grã-Duquesa...
Sanıyorsun ki eski Büyük Düşesi temsil ettiğin için...
- A Grã-Duquesa.
- Büyük Düşes...
- A antiga Grã-Duquesa.
- Eski Büyük Düşes.
E quando a Grã-Duquesa testemunhar...
Ve Büyük Düşes tanık kürsüsüne çıktığında...
" Grã-Duquesa Swana em Paris, reclama jóias...
"Büyük Düşes Paris'te, mücevherleri istiyor..."
Lidámos directamente com o representante da Grã-Duquesa.
Doğrudan Büyük Düşes'in temsilcisiyle görüştük.
Não falarei com a Grã-Duquesa nem com o representante dela.
Büyük Düşes'le ya da temsilcisiyle hiçbir ilişkiye girmeyeceğim.
Cinquenta para uma tal Grã-Duquesa.
Büyük Düşes denen kadına yüzde elli.
A Grã-Duquesa?
Büyük Düşes mi?
- Quero destronar a Grã-Duquesa.
- Büyük Düşes'i devirmek istiyorum.
- Mas são todas grã-duquesas aqui.
- Ama burada hep büyük düşesler var.
Encomendei milhares de grã-duquesas e quero dizer-lhes.
Binlerce büyük düşes ısmarladım ve onlara anlatmak istiyorum.
Muito bem, conte à Grã-Duquesa.
Pekala, Büyük Düşes'e söyle.
Grã-Duquesa do Povo.
Halkın Büyük Düşesi.
Sou a Grã-Duquesa Swana.
Ben Büyük Düşes Swana'yım.
Como está cabo? É o melhor mecânico da Grã-Bretanha. Francês ou inglês.
Fransız veya İngiliz olsun, Büyük Britanya'daki en iyi mekanikçi.
Grã Mestre, Kurbski uniu-se a Sigismundo.
Yüce Hükümdar, Kurbsky Kral Sigismund'a kaçtı.
Vossa Majestade, apresento Sua Excelência, Sir John Hay mui honrado representante do Reino Unido da Grã-Bretanha.
Majesteleri, bu Ekselansları Sör John Hay Büyük Britanya Birleşik Krallığı'nın saygıdeğer temsilcisi.
" Item8 : para as f ábricas daPepsi naFrança e na Grã-Bretanha.
Madde 8 : Büyük Britanya'daki şişeleme fabrikaları elden geçsin.
"A Batalha da Grã-Bretanha está para começar."
"İngiltere'nin savaşı ise yeni başlıyor." sözlerini tekrarladı
Quando pensa ir à Grã-bretanha para rodar um filme?
İngiltere'ye film çekmeye gidecek misiniz?
Olha, chama-se Grã-Bretanha.
Bak adı da Büyük Britanya görüyor musun?
A Grã-Bretanha é um país pequeno, bem mais pequeno do que o vosso.
Büyük Britanya sizinkinden çok daha küçük bir ülke.
O patriotismo não é bem visto pelos intelectuais, mas creio que a Grã-Bretanha emerge numa era na qual será mais grandiosa que nunca.
Vatanseverlik artık entelektüel çevrelerce pek tutulmuyor ama ben inanıyorum ki, İngiltere her zamankinden daha güçlü bir devre ayak basıyor... Dinle, dinle.
Que o Leão da China e o Leão da Grã-Bretanha vivam em paz para sempre.
Çin ve Britanya aslanları, barış sonsuza kadar yaşasın.
Pela nossa parte, Vossa Majestade, a Grã-Bretanha quer apenas a continuidade das relacões amigáveis com a China.
Kendisi yabancılar şubesinin başkanıdır. Bizim açımızdan, Büyük Britanya Çin'le iyi ilişkilerin devamından başka bir şey istemiyor.
A Grã-Bretanha votou a favor de ficarmos.
Büyük Britanya kalmaya karar verdi.
... e, portanto, considerando a agressão gratuita pelas forças armadas da Grã-Bretanha, Alemanha, Rússia, França, Estados Unidos, Japão, Itália e Austria, sob o comando do Almirante Harold Sydney, o Governo Imperial Chinês exige a rendição imediata e incondicional das forças armadas destas nações, em Pequim. E a entrega de todas as suas armas.
Sonuç olarak Çin hükümeti, Amiral Sydney komutasındaki İngiliz, Alman Rus, Fransız, Amerikan, Japon, İtalyan ve Avusturya silahlı güçler birliğinin derhal ve şartsız olarak silahlarıyla birlikte çok acil olarak Pekin'den ayrılmalarını talep ediyor.
O Imperador do maior Império da História... da Grã-Bretanha até o Egipto?
En büyük imparatorluğun tahtı için,
Nós, o imperador, ordenámos ao Governo Imperial para notificar os Estados Unidos, a Grã-Bretanha, a China e a União Soviética de que aceitamos a declaração conjunta deles.
Biz, Japon İmparatoru, İmparatorluk Hükümetimizden, Amerika'ya İngiltere'ye, Çin'e ve Rusya'ya ortak bildirilerini kabul ettiğimizi bildirmesini istedik.
A fugir dos gansos-grã, grã!
Boyar koşmaya ve topallamaya başlamış. Topallarken, kazlar peşinde...
Sou o embaixador do sr. Jena na Grã Bretanha, Mohammed Lufti.
Ben de Bay Jena'nın Büyük Britanya'daki büyükelçisi, Mohammed Lufti.
Como sabe, os verdadeiros Thomas, Christiansen e Berkeley, enquanto trabalhavam para a contra-espionagem britânica, foram responsáveis pelo estabelecimento de uma rede de agentes na Grã-Bretanha.
Bildiğiniz gibi, gerçek Thomas, Christiansen ve Berkeley... İngiliz karşı casusluğu için çalıştıkları sırada... bütün İngiltere'de bir ajan zinciri kurma işinden sorumluydular.
A lista dele tem os nomes de agentes alemães a trabalhar na Grã-Bretanha!
Cebindeki isimler İngiltere'de çalışan Alman ajanları.
Ele concordou que este era o principal agente alemão na Grã-Bretanha.
Onun İngiltere'deki üst düzey Alman ajanı olduğunu doğruladı.
Nós podemos entrar na Grã-Bretanha sempre que quisermos.
İstediğimiz zaman Britanya üzerine yürüyebiliriz.
Porque nunca ouvimos falar das boas coisas da Grã-Bretanha, como o salto maravilhoso de Mary Bignall em 1964?
Neden, Mary Bignall'ın 1964'teki harika atlayışı gibi, Britanya'daki güzel şeyleri görmüyoruz?
No seu plano "Uma Grã-Bretanha Melhor Para Nós" alegou que construiria 88 mil milhões de biliões de casas por ano só na zona da Grande Londres.
"Bizim İçin Daha İyi Bir İngiltere" planınızda yalnız Londra bölgesinde yılda 88.000 milyon milyar ev inşa edebileceğinizi iddia ettiniz.
Lá se foi a política e os problemas da reorganização industrial da Grã-Bretanha.
Bu kadar politika ve Britanya'nın endüstri ıslah sorunları yeter.
Actualmente na Grã-Bretanha, existe uma nova vaga de interesse na política e nos políticos.
Evet, bugün İngiltere'de politikaya ve politikacılara karşı yeni bir ilgi dalgası var.
A Grã-Bretanha nada precisa de recear, com líderes deste calibre.
Bu çapta liderlerle Britanya'nın hiç korkusu olmasın.
O tribunal federal decretou que a El Du Pont de Nemours and Company, a Remington Arms Company e a Imperial Chemical Industries Limited da Grã-Bretanha conspiraram para dividir as munições...
Federal Mahkemenin kararına göre El Du Pont de Nemours, Remington Arms ve İngiliz Imperial Chemical Industries firmaları savaş malzemesi satışını bölüşmek üzere fesat kurmuşlar.
Por todo o país há concentrações para protestar contra a declaração do Gen. Patton, de que a Grã-Bretanha e a América dominarão o mundo do pós-guerra e que a Rússia não terá voto na matéria.
Ülkenin dört bir yanındaki şehirlerde General Patton'ın "Amerika ve İngiltere savaş sonrası dünyayı yönetecek. Ruslar'ın söyleyecek bir şeyi olamaz." sözleri protesto edildi.
Na Grã-Bretanha moderna, unida sob um grande líder são as donas de casa britânicas que fazem mexer as coisas.
Modern Britanya'da, büyük bir liderin önderliğinde Britanya ev kadınları harekete geçiyor.
Ele é mesmo um grã-fino.
Adam tam bir züppe.