English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Hilton

Hilton Çeviri Türkçe

481 parallel translation
Depois vá à Casa de Saúde Hilton e fique com o Van Meer.
Sonra da Hilton Bakımevi'ne git ve Van Meer'in yanından ayrılma.
Aí está o número do doutor. Dr. Hilton.
Doktorun telefonu orada yazıyor.
O número do xerife também está aí.
Dr. Hilton. Şerifinki de.
Conrad Hilton teria estado orgulhoso.
Conrad Hilton ona sahip olmaktan gurur duyardı.
Acho que tenho emprego para ti no Acapulco Hilton.
Galiba sana Acapulco Hilton'da bir iş buldum.
Falámos com o amigo de longa data e produtor de Wally Brandford, o Sr. Caryl Fergusson, no seu escritório no último andar do Hotel Beverly Hilton.
Wally Bradford'un uzun yıllar dostu olan ve yapımcılığını üstlenen Caryl Fergusson'la Beverly Hilton Oteli'ndeki ofisinde konuştuk.
- Mensageiro no Hilton de Londres.
- Hilton'da uşaklık.
- No Hilton.
- Hilton'da.
O Hotel Hilton fica numa esquina.
Londra'daki Hilton köşede bir yerdeydi.
Desconfio que ainda teremos de o levar para a choldra.
Onu bizim Hilton'a götürmek gerekebilir.
Eu acho que podemos tomar uma bebida às 6 : 30 no Hiltom amanhã
Sanırım bu kokteylleri yarin saat 06 : 30'da Hilton'da yapabiliriz.
São donos de grande parte das acções do Atlanta Hilton, da Terra do Arizona, da Companhia de Bovinos, do Banco Nacional de Seguros na Califórnia e do Banco da Commonwelth em Detroit.
Atlanta'daki Hilton'un, Arizona arsasının, Cattle şirketinin büyük hissesi onların Kaliforniya'daki bir bankanın yarısı Detroit Commonwealth Bankası.
- No Hilton.
- Hilton.
Vou jantar todas as noites no hotel. Bife, batatas fritas e ketchup.
Bundan böyle her gece Hilton'da yiyeceğim, biftek, patates kızartması ve ketçap.
Pressinto que o lugar não tem nenhum Hilton Hotel.
Orada bir Hilton Oteli'nin olduğunu sanmıyorum.
Preferias o Hilton? Está bem.
Hilton'u tercih eder misin?
- No Hotel Hilton.
Nerede peki?
Até posso dizer-lhe onde encontrar a Menina Doris Frederiksen.
Hilton Otelinde. Hatta sana Bayan Doris Frederiksen'e nasıl ulaşabileceğini de anlatabilirim.
- No Hilton como sempre?
Hilton'da mı?
- Sr. Hilton?
- Bay Hilton? - Evet.
A hora do checkout no Hannibal Hilton é 10 da manhã.
Hannibal Hilton'da saat 10.00.
Encontramo-nos às 24 horas. Hotel Hilton, nível'D " de garagem, secção 4.
Randevu saat 24 : 00'te, Hilton'da otopark D katı, 4 kısımda.
A temida columnista, pelas suas críticas, é Brenda Hilton.
Korkmuş köşe yazarı, brenda hilton.
Eu estou óptimo. Estou aqui no Hilton.
Hilton gibi büyük bir yerde oturuyorum.
Hilton Cubitt de Ridling Thorpe Manor, em Derbyshire, está ansioso por saber.
Bay Hilton Cubitt'in ilk postayla gönderdiği ve ne olduğunu merak ettiği simgeler.
Hilton Cubitt.
- Hilton Cubitt.
- Hilton Cubitt.
- Hilton Cubitt.
Tenho de contar-te uma coisa, Hilton.
- Sana bir şeyi söylemek zorundayım, Hilton.
Se casares comigo, Hilton, prometo-te que casas com uma mulher da qual não tens que te envergonhar.
Hilton, yemin ederim ki, mazisi tertemiz bir kadınla evlendin.
- Hilton.
- Hilton!
Duvido que Hilton Cubitt concordasse consigo.
- Bunu Hilton Cubitt'in kabul edeceğinden şüpheliyim.
Hilton, vamos para a cama, amanhã tudo terá passado. Os desenhos terão passado?
- Hilton, yatalım, sabah her şey düzelir.
Porque não viajamos, Hilton? Porque não saímos daqui?
Neden buradan gitmiyoruz Hilton, neden?
Eu amo este lugar, tanto quanto te amo a ti. Hilton...
Seni sevdiğim kadar burayı da seviyorum.
- Hilton, peço-te.
Hilton, yalvarırım!
Espera, Hilton. Ainda te magoas.
Hilton, dur!
Sim, o Hilton é muito bom homem.
- Evet. Hilton öyle iyi bir adam ki.
- Não, outra carta de HiIton Cubitt.
- Hayır, Hilton Cubitt'den bir mektup daha geldi.
Sei qualquer coisa. Hilton Cubitt era meu cliente. Mr.
- Oldukça.
Mr. Hilton Cubitt levou uma bala no coração e está morto.
Hilton Cubitt kalbinden vurularak öldü.
Hilton Cubitt disparou a bala que perfurou a janela, deve ter alvejado alguém que estava de pé, quer estivesse dentro ou fora, junto à janela.
- Eğer Hilton Cubitt, pencerenin pervazına saplanan mermiyi geç ateşlediyse, pencerenin içinde ya da hemen dışarıda duran birisine ateş etmek için nişan almıştı. Teşekkür ederim, müfettiş.
Cá está a cápsula do cartucho da bala que matou Mr. Hilton Cubitt.
Bu Bay Cubitt'i öldüren merminin boş kovanı.
Um da janela, que matou Hilton Cubitt e outro foi de Hilton Cubitt, que errou o alvo e alojou-se no caixilho da janela.
biri pencereden, Hilton Cubitt'i öldüren, ve diğeri de Hilton Cubitt'ten ıskalanan ve pencere pervazına saplanan.
Mr. Slaney, quando atingiu e matou Mr. Hilton Cubitt,
- Slaney, Hilton Cubitt'e ateş edip öldürdüğünüzde,
Abe Slaney foi condenado à morte em Derby Assizes, mas a sentença foi alterada para trabalhos forçados dada as circunstâncias atenuantes de ter sido atribuído a Hilton Cubitt o primeiro tiro.
Abe Slaney Darby'de ölüm cezasına çarptırıldı, fakat cezası müebbet hapse çevrildi Çünkü Hilton Cubitt'in ilk ateşi açtığı mahkemece kabul edilmişti.
Há outras crianças no meu clube e... No fim do ano, fazemos um grande banquete no Hilton.
Benim kulübümde başka çocuklar var ve yıl sonunda Hilton'da büyük bir ziyafet vereceğiz.
Foram vistos a beber juntos no Washington Hilton.
Washington Hilton'da içki içerken görülmüşler.
Ninguém bebe no Washington Hilton, a menos que haja algum segredo.
Kimse Washington Hilton'da içki içmez eğer ortada gizli saklı bir durum yoksa.
- O que viste?
Hilton- - - Ne gördün?
Hilton.
- Hilton!
Mas o crime só foi cometido hoje ás três da manhã.
Bay Hilton Cubitt benim müşterimdi. - Fakat cinayet bu gece saat 3 : 00'de işlenmiş.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]