Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Jä
Jä Çeviri Türkçe
461,324 parallel translation
Tenho a tua arma, já agora.
Bu arada silahın bende.
- Vá lá, já deve saber.
- Yapma, şimdiye kadar anlamış olmalısın.
- Mas já sabe disso.
Bunu zaten biliyorsun.
Basta o executivo dizer "terror" e já parecerá justificado.
Hükûmetin tek söylediği "terör" ün haklı çıkmış gözüktüğü.
- Isso já parece teoria da conspiração.
- İşte şimdi komplo teorisyenleri gibi...
Já não é o que foi em tempos.
Eskiden olduğu gibi değil.
- Já disse que trato disto.
- Orospu çocuğu. - Hallederim, dedim.
Isto nem chegou e já estamos a perder senadores.
Henüz oylamaya bile açılmadı ama senatör kaybediyoruz.
Mas agora já se arrepende.
Şimdi istediği için bin pişman.
Há quase meio milhão de mortos, mais de quatro milhões de refugiados, mulheres e crianças que deixaram a região e requerem cuidados pelo menos 12 milhões de pessoas deslocadas, que vagueiam sem abrigo, que já não pertencem a sítio algum.
Yarım milyona yakın ölü var. Kadın ve çocuklar dâhil dört milyonu aşkın mülteci bölgeyi terk etti ve bakıma muhtaç. En az 12 milyon kişi yurdundan oldu.
Ele é mais engenhoso do que pensa. Já fez muito sem dinheiro, está bem?
Sandığından daha becerikli biri.
Com ela já dá para trabalhar. Sei que também o vê.
Ama kadınla birlikte çalışabilirsin.
Longe de nós dizer a uma civilização antiga como cuidar de si, mas a Síria, no fundo, já não tem rival - como o sítio mais violento do planeta.
Eski bir uygarlığa ne yapacağını söylemek bize düşmez ama Suriye şu anda tartışmasız dünyanın en şiddet dolu yeri.
Já.
Şimdi.
Volto já a chamá-la.
Seni çağıracağım.
Ele já sugeriu que o fez.
Bunu yaptığını ima etti.
Já viu algum ecrã com código? Código informático.
Bilgisayar kodlarıyla dolu bir ekran gördünüz mü?
Não queria ser eu a dizer-lhe isto, mas a sua presidência já não tem conserto.
Bunu benden duymanızı istemezdim... ama başkanlığınız geri dönülemez bir durumda.
Desde que faça algo, vocês já ficam contentes.
Yeter ki bir şey yapayım, güle oynaya peşime takılırsınız.
Não há certo e errado. Já não há mais.
Artık doğru ya da yanlış yok.
Já me usaram demasiado tempo.
Hepiniz beni yeterince kullandınız.
Não entre nós. Agora já não há.
- Hayır, bizim aramızda artık kalmadı.
Talvez já me tenha safado.
Belki de çoktan kalmıştır.
Uma regra. - Já não temos.
- Hayır, artık yok.
Já não se trata de quem vive na Casa Branca.
Çünkü artık mesele Beyaz Saray'da kimin yaşadığı değil...
Já por várias vezes ameaçou a minha vida.
Ben defalarca ölümle tehdit etti.
Ela saiu e já está de volta.
Gitmişti, şimdi geri döndü.
Tu própria já disseste que era esta a tua meta.
Önceden de dediğin gibi nihai amacın buydu.
Moscovo já emitiu uma declaração a condenar os rebeldes por orquestrarem o ataque contra si próprios.
Moskova, isyancıları, kendi kendilerine saldırı düzenledikleri için kınayan bir beyan yayınladı.
Prevejo que a maioria da imprensa usará isso já esta manhã.
Çoğu basın organı sabah saatlerinde bunu kullanacak.
Sabe eu já estava cá antes de si e continuarei cá depois de si.
Bildiğiniz gibi... sizden önce de buradaydım, sizden sonra da burada olacağım.
Se estás com dúvidas, devias dizer-me já.
Tereddütlerin varsa söyle.
Já te devolvi a tua arma.
Silahını geri verdim.
- Não há nada que eu possa dizer que a vá convencer, se não o sente já.
Bunu zaten hissetmiyorsanız ne dersem diyeyim sizi inandıramam.
Para já, são só sugestões.
Şu anda sadece öneri aşamasında.
Ambos sabemos como isto funciona. O Mark já fez as suas escolhas.
Yapma, seçimlerini çoktan yapmışsındır.
Já viu isto?
Şuna baksana.
- Já liguei ao almirante Dale.
- Amiral Dale'ı aradım.
Tenho sugestões, já as passei ao Mark.
Önerilerimi Mark'a ilettim.
Sim, a menina Harvey já tem a arma.
Evet. Bayan Harvey silahını geri aldı.
Enfim, já estou a voltar.
Geri dönüyorum.
As chamadas já começam a chegar.
Şimdiden telefon yağıyor.
Já são 42 pessoas que abracei na vida!
Hayatım boyunca 42 kişiye sarılmış oldum!
Já agora, teve graça.
Bence bu çok komikti.
Já fui humanitário que chegue por hoje.
Bugün yeterince insani yardım yaptım.
Sim, já disseste.
Evet, söylemiştin.
Elias arrasa, vou já, Senhor
Elijah Rock Geliyor Efendimiz
Elias arrasa, vou já, Senhor
Elijah Rock Geliyorum Tanrım
- Não fomos já...
- Zaten...
Menina Clara, este é o maior milagre que já aconteceu na Páscoa!
Bayan Clara, Paskalya'da yaşanacak en büyük mucize olmalı.
Já não és aquela miúda com um balde de minhocas!
Hey! Elinde bir kova solucan taşıyan çocuk değilsin artık!