Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Kazán
Kazán Çeviri Türkçe
15,583 parallel translation
Muitos ianques indo naquela direcção.
Bazı Yankee'ler bu yolla hayatlarını kazanıyorlar.
A vitória será por centímetros, não metros, ponto.
Yarış kilometrelerle değil, metrelerle kazanılacak. Nokta.
Provavelmente, ganhavam.
Ve muhtemelen kazanırsınız.
Não são sete cães a um osso neste mundo tão competitivo, são mais ratazanas à bulha.
Şu rekabetçi dünyada, kıyasıya mücadele değil de ölümüne mücadele eden kazanır.
Quando o OJ ficou rico, ele foi-se embora e nunca voltou.
O.J. para kazanır kazanmaz buradan gitti ve bir daha geri gelmedi.
não podemos vencer.
Ve gerçek şu ki, dava kazanılamaz.
É aí que um caso é ganho.
Dava bu şekilde kazanılır.
Marcia, e se ganhamos?
Marcia, ya kazanırsak?
Se vencer, sou o merdas que matou um velho.
Kazanırsam, ihtiyar bir adamı öldüren bir şerefsiz olurum.
Mas se tiveres de lutar, ganha.
Ama dövüşmen gerekirse kazan.
Batalhas já foram ganhas com menores probabilidades.
Savaşlar daha düşük ihtimallere rağmen kazanıldı.
Se Ramsay ganhar, eu não voltarei para lá viva.
Ramsay kazanırsa, ben oraya canlı dönmem.
Só estava nisto para ganhar algum.
Ben bu işe biraz para kazanırım diye girdim.
As perguntas devem ser encorajadas, mas num ambiente em que todos possam beneficiar do seu nível de experiência.
Soru sormak teşvik edilmelidir ancak sadece herkesin deneyimlerinizden kazanımı olabileceği bir ortamda.
Não devias estar a recuperar a tua mulher?
Karını geri kazanıyor olman gerekmez mi?
É por isso que ganham dinheiro.
Bu sayede para kazanıyorlar.
O Marselha está a ganhar.
Marsilya kazanıyor.
Os amigos ganham cem euros por dia a andar de mota pelo bairro e a dar o alarme, caso haja uma rusga.
Arkadaşları ; kenar mahallelerde motorsiklet sürerek, insanları polisler gelince uyararak günde 100 avro kazanıyor.
A medalhista de ouro do Budo deste ano é da equipa infantil de Katwe, Phiona Mutesi.
Bu yılki Budoan altın madalyası Katwe çocuk takımından Phiona Mutesi kazanıyor.
Da próxima vez ganhas aquele troféu, certo?
Bir dahaki sefere o kupayı sen kazanırsın!
Ela está a ganhar!
Kazanıyor.
Faremos muito dinheiro contigo aí.
Sen buradayken çok para kazanıyoruz.
nós saímos.
Kazanırsam gidiyoruz.
Admito que a música clássica já não dá tanto dinheiro como antes...
İtiraf etmeliyim ki klasik müzikten eskisi kadar para kazanılmıyor- -
Quem conduzir mais rápido ganha.
En hızlı süreyi yapan kazanır.
Quanto maiores são, pior se torna.
- Ne kadar önem kazanırlarsa o kadar kötü oluyor.
Quanto maiores são?
Önem kazanırlarsa mı?
Está a ganhar.
Çünkü siz kazanıyorsunuz.
Mas não existirá vitória contra ela, sem vencermos aqui, hoje.
Ama bugün burada zafer yoksa, onunla kazanılacak bir zafer de yok.
É um sacrifício necessário se queremos ganhar esta guerra.
Bu gerekli bir feda. Eğer savaş kazanılacaksa.
- Eu sei que podes, mas aquela publicidade estúpida que fiz à cerveja está a passar cem vezes por dia, estou a ganhar muito dinheiro e quero pagar um copo à minha melhor amiga, certo?
- Verebileceğini biliyorum ama çektiğim o aptal bira reklamı günde 100 kere falan oynuyor, çok para kazanıyorum ve en iyi arkadaşıma bir içki almak istiyorum, tamam mı?
A mexer o nosso caldeirão mágico estamos nós!
Karıştırıyoruz sihirli kazanı!
Aquilo é um caldeirão.
O bir kazan.
E contigo a ganhar menos, agora...
Zaten sen de artık daha az para kazanıyorsun...
Com a loção, ganho mais dois traços aqui.
Bebek yağı ile fazladan iki hat kazanırsın.
Dez, ganha.
Onlu kazanır.
Estás a ver, a casa ganha sempre.
Anlayacağın, kasa her zaman kazanır.
Estes gajos... ganham e perdem todas as noites.
O adamlar her gece kazanıp kaybediyor.
Devolves os cromos de basebol, 10 mil dólares em dinheiro e embolsas mais ou menos mais ou menos 60 mil.
Beyzbol kartlarıyla birlikte 10 bin dolar nakit verirsin ve kabaca, bak kabaca diyorum, 60 bin kazanırsın.
Ganho a vida com clientes fiéis.
Ben paramı tekrar işlerden kazanıyorum.
Às vezes, os bons vencem.
Bazen iyiler de kazanıyor.
- Mas e se ganharem?
- Ama ya kazanırlarsa?
Mas talvez haja uma maneira de conseguires o perdão dele de ele pensar em ti sem rancor.
Bununla birlikte onun affını kazanıp seni kin beslemeden düşünmesinin bir yolu olabilir.
Espero, um dia, conquistar também o teu perdão, Jamie.
Umarım günün birinde senin affını da kazanırım Jamie.
E isso vai proteger-me, se os Britânicos ganharem.
Ayrıca İngilizler kazanırsa bu beni koruyacak.
Ele tem ideias próprias, e isso vai proteger-me, se os Britânicos ganharem.
Başına buyruk biri ve İngilizler kazanırsa beni koruyacak olan da budur.
Se tivermos disciplina para lutarmos juntos, então, por Deus, venceremos.
Birlikte savaşmak için disiplinimiz olursa, o zaman Tanrı'nın izniyle birlikte kazanırız.
A nossa morte teria um sentido.
Ölümün anlam kazanır.
E o cavalo mais veloz ganhará a corrida, sem dúvida.
Şüphesiz en hızlı at yarışı kazanır.
Fiz muitas sopas.
Bir kazan çorba yaptım.
Mais 800 metros e entramos no barco e ganhamos. E tu queres voltar?
Yarım mil daha yürürüz, gemiye bineriz, ve kazanırız.