Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Kova
Kova Çeviri Türkçe
898 parallel translation
E depois penso que podia mergulhar este balde e trazer uma série delas.
Sonra bu kovayı aşağı sarkıtıp bir kova dolusu yıldız çekebileceğimi düşünürüm.
Lavamo-los, pomo-los ali... e quando o balde estiver cheio, pomo-los no barril.
Önce bir güzel yıkayıp, şuraya koyuyoruz. Kova dolunca götürüp fıçılara boşaltıyoruz.
Dizendo-me gentilmente Estás mais contente agora?
Eşiğinden bir kova dolusu su dökerek sordu "Hala yanıyor musun?"
Um balde com óleo, uma chave inglesa e um cilindro rachado.
Bir kova makine yağı, ingiliz anahtarı ve çatlak bir silindir.
On-On-Onde está o balde?
Ko-ko-kova nerde?
A tarefa da minha irmã Angharad era trazer baldes de água quente e fria, e eu desempenhava as pequenas tarefas que conseguisse enquanto o meu pai e os meus irmãos esfregavam o pó do carvão das costas.
Kova kova sıcak ve soğuk su taşımak Ablam Angharad'ın göreviydi. Ben elimin yettiği küçük işleri yaparken, babam ve ağabeylerim sırtlarındaki kömür isini temizlerdi.
Quem me dera poder meter os pés num grande balde de água.
Keşke ayaklarımı koca bir kova suyun içine sokabilsem.
Desçam um balde!
Bir kova yollayın!
Ele vai precisar de um balde de água, Joe.
Bir kova su lazım Joe.
Se esta viagem se tornar um pouco difícil para vocês, há um balde lá atrás.
Yolculuk seni zorluyorsa, arkada bir kova var.
Pa, um gamo velho, enorme foi beber ao riacho.
Baba, bugün bir büyük kova dolusu suyu dereden taşıdım.
Ser capaz de gastar um balde de boa água fresca só para me refrescar se estiver calor.
Güzel bir kova soğuk suyun hepsi boşa gidebilir Biraz ılıtayım.
- O quê? Que carregue o balde?
- Kova veya havlu taşımamı mı?
- Jamie, vai buscar baldes.
- Jamie, kova getir.
Uma quantidade enorme de arenques marinados... dois grandes pratos de sopa de ervilhas... bife mais ou menos do tamanho do capacho da entrada... quatro vegetais e alguns tomates... uma tigela de salada... algum queijo e um batido de chocolate com nozes.
koca bir marine edilmiş ringa... iki büyük kase bezelye çorbası... paspas büyüklüğünde bir biftek... sebze, domates... bir kova salata... biraz peynir ve çukulatalı fındıklı dondurma.
Trouxe uma balde de cerveja para o Clay.
Ben Clay için bir kova bira getirmiştim.
- Baldes de lágrimas
- Kova dolu gözyaşlar
"As pobres queridinhas. A derramar baldes de lágrimas."
"Zavallı küçük aşıklar gözlerinde kova dolusu yaşlar."
Nesse vagão, tenho um balde de tinta branca.
Arabanın içinde bir kova beyaz boya var.
Ao lado da porta, um balde para a higiene.
Kapı dibindeki kovukta da temiz bir kova.
Querida, vá até a fonte e traga para seu pobre e velho... pai um balde de água fresca.
Elizabeth, tatlım, pınara koşup şu yaşlı babana bir kova taze su getiriver.
Um balde é suficiente, Sr. Brennan?
Galiba bu kova ona yetecek, Bay Brennan.
Sim, pode arranjar-me um balde de gelo?
Bir kova buz alabilir miyim?
Ackerman, arranje um balde. Sabe o que é isso?
Ackerman, kendine bir kova bul.
Brigada do balde.
Kova ekibi!
Se ele voltar a mandar bocas, atira-lhe um balde de água. Farei isso.
Haddini bilmeyecek olursa başından aşağı bir kova su dök.
Um balde extra de cevada?
Fazladan bir kova yulafa ne dersin?
Vamos, balde, esfregona, vassora.
İş başına kova, tahta bezi, süpürge.
O que caiu da corda bamba para dentro do balde de cal?
İpin üzerinden bir kova duvar boyasının içine düşeni mi diyorsun?
Vamos buscar um balde água.
Hiç denemeyecektin! Bir kova su getirin.
Porquê tantos caixotes?
Ne çok kova var.
Brandy, arranja vasilhas para pôr o leite, ja?
İçine süt koyacak birkaç tane kova bulur musun?
Uma manhã saquei o balde do poço e estava cheio de rochas, rochas.
Sonra bir sabah kuyudan bir kova su çektim bir de ne göreyim, kovanın içi taşla doluydu.
Ali parado, com um balde cheio de pedras, lembrando a minha velha e triste idade, e ali mesmo jurei :
Orada hâlâ, elimde taş dolu bir kova ile dikiliyor ve kara talihime bakıyordum. O anda kendime bir söz verdim. Dedim ki :
Vassilief, traga dois baldes de água quente!
Vassiliev, hemen iki kova sıcak su getir.
Abre a tua loja.
Daha çok kova gerek!
Sempre que saíamos, mandava-me iogurte.
Ne zaman onu dışarı çıkarsam, ertesi gün bana bir kova "yoğurt" yollardı.
- Um tipo não acertou no balde.
- Herifin biri bir kova bıraktı.
Devolveste o meu pai por um balde cheio de ouro.
Babam için bir kova altın almıştın.
FUGA ESPETACULAR DE BERLIN ORIENTAL EM UM BALDE
DOĞU BERLİN'DEN KOVA YARDIMIYLA ÇARPICI BİR KAÇIŞ
E na semana passada, quando um pianista o cruzou em um balde...
Geçen hafta da şu piyanist kova yardımıyla üzerinden atladı...
Um cubo inteiro de sangue escuro, como vampiro que a chupasse.
Neredeyse bir kova siyah kan emdi benden.
Dêem de beber às mulas e encham um balde de água para os homens.
Katırlara su ver, adamlar için de bir kova su doldur.
Vamos, dê-me uma panela aí debaixo.
Kova getir, lavabonun altı için.
Não te esqueças que ele não é o primeiro a perder a cabeça... por causa de um assento de pele e uma pintura nova.
O, kova koltuğu ve boya işi üzerine.... başını kaybeden ilk adam değil.
És Aquário?
Sen Kova burcu musun?
Tu és Peixe, ascendente Aquário.
Sen Balıksın. yükselenin de kova.
Geralmente, uma garota não se despe... joga um balde de água na cabeça e sobe numa árvore.
Genellikle kızlar soyunup, kafalarından bir kova su dökmez ve ağaca tırmanmaz.
Uma árvore fabulosa, acabada de chegar de um tour à Holanda, três seringueiras a fazerem a sua primeira estreia neste país, pinheiro escocês e as coníferas, e Ulmo Bole, aí têm, não pode ser mau, uma nova e excitante tábua americana, uma floresta tropical e um balde de serradura a partilharem os seus pontos de vista sobre a violência nos adolescentes, e um convidado fora do comum para este programa, um pedaço de plástico laminado.
Hollanda turnesinden dönen muhteşem bir ladin ülkemize ilk kez gelen üç sakız ağacı İskoç çam ağaçları Karaağaç Gövdesi, kötü olamaz ilginç bir Amerikan kalası, bir yağmur ormanı ve bir kova talaş gençlerde şiddet hakkında konuşacaklar.
É que pesa.
Kova çok ağır.
- Estava cheio.
Kova doluydu.