M Çeviri Türkçe
3,707,007 parallel translation
Mulher e um filho.
Karım ve oğlum.
É um mistério. Um que gostaríamos que nos ajudasse a solucionar.
Bu, çözmekte yardımını istediğimiz bir gizem
Se salvar o meu bebé, eu faço-o.
bebeğimi kurtaracaksa yapacağım.
Tens algo que eu preciso.
sende ihtiyacım olan birşey var.
Diz-me como parar os híbridos e irei ajudar-te.
Bana melezleri nasıl durduracağımı söyle, bende sana yardım edeyim.
Para que me pudesses convencer... dos meus erros?
Yaptığım hataları.. gösteresin diyemi?
Acho que mereço algumas respostas.
sanırım bazı cevapları hakediyorum.
Se a equipa descobrir aquilo que eu fiz, irei perder tudo.
eğer ekip neler yaptığımı öğrenirse herşeyi kaybederim.
Está bem?
tamam mı?
Há mais coisas para além disso, Max, está bem?
bundan daha fazlası var max tamam mı?
ZOO [ S03E08 - "Stakes on a Plane" ] ARREDORES DE BOULDER COLORADO
başlayalım mı? iyi seyirler dilerim.
Educá-lo em casa num bar?
barda mı ders vereceksin?
Diz "misericórdia", diz "misericórdia".
tamam mı devammı?
Vou procurar a Jamie.
ben Jamie yi bulacağım.
Max, não consigo. Eu... não consigo ver nada.
M-M-Max, hiç birşey göremiyorum.
Provavelmente, devem ser alguns cabos defeituosos... mas, dá-me uma ajuda, está bem?
sorun büyük ihtimalle hatalı kablodan.. ama bana yardım et olurmu?
Vou precisar de confirmação verbal, Max. Está bem.
sesli doğrulamaya ihtiyacım var max tamam
Desviei energia de outra bateria.
başka bataryadan güç sağladım.
Para recuperar o controlo do avião, terei que reiniciar o sistema todo, e não posso fazer isso com uma criatura enrolada na bateria.
uçağın kontrolünü yeniden kazanmak için.. bütün sistemi yeniden başlatmam lazım. ve bu yaratık bataryanın etrafına..
Alguém terá que ficar aqui e preparar o sistema para a reinicialização.
birinin burada kalıp.. sistemi yeniden başlatmak iiçin hazırlaması lazım.
Abe, última etapa.
Abe, son adım..
Tens que ligar este interruptor principal.
bu anakolu çevirmen lazım.
Mataste muitos amigos meus em Portland.
Portlandda bir çok arkadaşımı öldürdün.
Isso foi a minha vaidade a levar a melhor.
orada ego'm kontrolü almıştı.
Estou mesmo aqui.
buradayım.
Passei os últimos dez anos... a criar novas espécies de híbridos... e a espalhá-los pelo mundo.
son on yılımı.. yeni melez türler yaratarak.. ve onları dünyaya yayarak geçirdim.
Chamas àquilo estratagema?
buna tezgah mı diyosun?
Os vasos sanguíneos estão obstruídos?
kan damarları sıkışmış mı?
Estamos, apenas, a ajudar a tia Jamie a arranjar o avião.
sadece jamei teyzene uçağı tamir etmesinde yardım ediyoruz.
Quando o avião estiver outra vez operacional, a mamã e eu voltaremos, está bem?
uçak eskisi gibi olduğunda.. anne ve baba hemen dönecekler tamam mı?
Falaremos sobre isso quando eu voltar. Está bem?
bunu geldiğimde konuşalım tamam mı?
- É tudo aquilo que temos.
- bütün bu yaptığımız - ne?
Sempre que estamos neste avião, tudo aquilo que fazemos é passar de um perigo para outro pior.
bütün yaptığımız tehlikeden, daha çok tehlikeye atlamak.
É aqui que quero que ele cresça?
onun büyümesini istediğim yer burasımı?
Pelo menos, não exactamente. Não estou a perceber.
en azından tam olarak anlayamadım.
O assassino utilizou toxina botulínica oriunda de esporos bacterianos.
katil bakteri sporlarından botuliuım zehiri kullanıyordu..
Comparando-os com a estrutura destes vestígios de híbridos, acho que os nossos caminheiros morreram por inalação de esporos.
onları bu melez izlerinin yapısına kıyaslarsak.. sanırım dağcılarımız nefes alırken spor çektikleri için öldüler..
Pensaste mesmo que seria assim tão fácil?
gerçekten bu kadar kolay olacağınımı düşündün?
Frequência cerebral?
beyin frekansı mı?
Preciso de mais.
daha fazlasına ihtiyacım var.
Preciso da tua raiva.
öfkene ihtiyacım var.
Uma porta aberta?
açık bir kapımı?
Bebe isto.
tek seferde yut bbakalım.
Mas, independentemente daquilo que escolheres... vou utilizar a palavra com "A" aqui...
ama neyi seçersen seç.. ve burada s kelimesini bırakacağım..
É o Logan?
bu Logan mı?
Deve ter fritado os nossos auriculares hoje mais cedo.
daha önce kulaklıklarımızı kızarmış olabilir.
- Óptimas.
harikayım.
Onde é que estavas? Precisávamos de ti.
neredeydin. sana ihtiyacımız vardı.
Não te consegui ouvir porque o meu auricular estragou-se.
kulaklığım bozulduğundan seni duyamadım ve..
Estávamos a ter alguns... problemas entre pai e filho.
bazı baba oğul sorunlarımız vardı.
É o sistema de I.A. de emergência. Quando estávamos juntos, pensamos que seria engraçado que tivesse a voz dele. Desactivei-a há séculos.
bu acil durum A.I sistemi eskiden beraberken onun sesinin olmasının komik olacağını... düşünmüştük. onu uzun zaman önce devre dışı bırakmıştım..