Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Na
Na Çeviri Türkçe
1,123,639 parallel translation
No entanto, na medida em que é permitido neste mundo de reserva, posso dizer-te as coordenadas dos níveis abandonados que a Salvaguarda não vigia.
Ancak bu korunan dünyada izin verildiği kadarıyla. Muhafız'ın gözleyemediği terk edilmiş seviyelerin koordinatlarını sana verebilirim.
Depois disso, a minha avó Zuru liderou-nos na terra nova.
Ondan sonra, büyükannem Zuru hepimizi yeni topraklara götürmüş.
Ela utilizou este dispositivo na cabana.
Aleti kabinde kullandı.
Mais perguntas que respostas neste momento... após o primeiro ataque de híbridos na Costa Este.
Doğu Yakası'na olan ilk melez saldırısından bu yana... cevaplarımız değil sorularımız arttı.
Estou na esquadra neste momento, a tentar resolver a situação.
Şu an mıntıkadayım... olayı anlamaya çalışıyorum.
Nunca a deveria ter deixado entrar na "Reiden".
Onu asla Reiden'e almamalıydım.
Funcionou. Todos os híbridos voadores seguiram o sinalizador directamente até ao vulcão, mas... temos que alcançar a Abigail antes que ela faça mal a mais alguém.
İşe yaradı ; tüm uçan melezler... ışığı volkanın içine kadar takip etti, ama Abigail başkasına zarar vermeden... ona ulaşmamız gerekiyor.
Não toquem na Clementine.
Clementine'a dokunma.
Libertem-na imediatamente.
Onu bırak hemen.
Irão ser necessários mais do que amigos para te livrar desta, Jamie.
Seni bundan kurtarmak için... bir arkadaştan fazlasına ihtiyacın olacak.
E a tua confissão na cena do crime.
Ve olay yerinde itirafta bulundun.
Na verdade, se fores verificar os meus registos médicos, verás que fui diagnosticada com Doença de Stress Pós-Traumático.
Aslında eğer benim tıbbi kayıtlarıma bakarsanız, travma sonrası stres bozukluğu teşhisi konulduğunu göreceksiniz.
Alegam que existe uma bruxa na cidade que manteve os híbridos afastados.
Kasabada bir cadı olduğunu ve... melezleri uzak tuttuğunu iddia ediyorlar.
Podemos consegui-los da "Reiden Global" como provas na investigação.
Onları Reiden Global'den... soruşturmaya kanıt teşkil ettiği için alabiliriz.
Bem, da última vez que pedi desculpa, deram-me uma bofetada na cara, então, não tinha a certeza como é que um segundo pedido de desculpas funcionaria.
Son özür dilediğimde, suratıma tokat yedim, o yüzden ikinci özrümün nasıl olacağına karar veremiyorum.
O Isaac e as outras crianças foram fundamentais para os nossos esforços na tentativa de resolução dos problemas de esterilidade do gás TX.
Isaac ve diğer çocuklar... TX kısırlığını çözmemizde önemli rol oynadı.
Agora, gostaria de vos assegurar que apesar das recentes modificações na nossa gerência, todas as crianças à responsabilidade da "Reiden"
Sizi temin ederim ki, yönetimimizdeki son değişikliklere rağmen...
E ficamos felizes por comunicar que todas as crianças, incluindo o Isaac, serão devolvidas em segurança às suas famílias na próxima semana.
Ve size tüm çocukların, Isaac de dahil... önümüzdeki hafta evlerine geri döneceğini bildirmekten mutluluk duyarız.
- para pôr a conversa em dia na próxima semana.
- bolca zamanınız olacak.
Achas que o vamos ter de regresso na próxima semana?
Sence onu gelecek hafta geri alabilecek miyiz?
O Mansdale tem estado acorrentado na parte inferior do avião.
Mansdale uçağın arka tarafında zincirlenmişti.
Não preciso da tua ajuda.
Yardımına ihtiyacım yok.
Sou um cientista, pelo amor de Deus.
Ben bir bilim insanıyım, Tanrı aşkına.
Ao quarto da Clementine.
Clementine'ın odasına.
Não podemos confiar na "Reiden", não há qualquer garantia que nos devolvam o Isaac.
Reiden'a güvenemeyiz, bize Isaac'i... geri vereceklerinin bir garantisi yok.
Temos que deixar as armas na mesa.
Silahları masaya bırakmak zorundayız.
Presumo que podemos dizer adeus a qualquer tipo de assistência animal.
Sanırım artık hayvanların yardımlarına elveda diyebiliriz.
Talvez a Clementine estivesse novamente doente com a doença de Glazier dela.
Belki Clementine... yeniden Glazier hastalığına yakalanmıştır.
Há sangue na camisa dela, da altura em que ela foi alvejada.
Gömleğinde kan vardı, vurulduğu zaman.
Acabei de pôr o dedo dela na minha boca.
Az önce parmağını ağzıma soktum.
Tinha descoberto que o "Falcão" estava a proteger o arquivo e tinha na sua posse o único dispositivo que o conseguiria ler.
Falcon'un dosyayı koruduğunu öğrendim... ve o dosyayı okuyabilecek tek alet ondaydı.
É a peça que faltava na resolução dos problemas de esterilidade causados pelo gás TX.
Bu TX gazını çözmedeki... kayıp parça.
Acordem-na.
Uyandırın onu
- Ena, obrigado.
Vay canına, teşekkürler.
Peter, antes de lhe responderes, tenho aquele discman do praticante de jogging assassinado que querias na semana passada.
Peter, cevap vermeden önce, geçen öldürüen jogger'in ( Yavaş tempoda koşan kimse ) Discman'ini ( Sony'nin CD çaları ) aldım.
Vá lá, Lois, está na hora de ir para Fenway.
Hadi, Lois Fenway'a gitme vakti.
Ena, pai, estás um espectáculo!
Vay canına baba, müthiş görünüyorsun.
É assim que sabes que tenho dinheirinho.
Bu, ne kadar paralı olduğumu biliyorsun manasına gelir.
Sim, vá lá, deixa-a jogar!
Evet, hadi ama oynamasına müsade et.
Ena, Wade Boggs, superestrela dos anos 80!
Vay canına, 80'lerin allstar'ı Wade Boggs!
Agora deixa-me colocar esta touca de bebé na cabeça dele e um cigarro na boca.
Şimdi de bu bebek şapkasını kafasına takmama ve ağzına sigara vermeme müsade et.
Vais deixar jogar a tua esposa?
Karının oynamasına müsade edecek misin?
"O peito dela a palpitar " e a sua respiração latina na cara dele.
Dora'nın göğsü kabarıyor, Dieogo'nun yüzüne doğru seksi nefesini soluyordu.
Muito bem, Stewie, está na hora de te vestires.
Pekala Stewie, üzerini değiştirme vakti.
Estás a arruinar o meu horário, por isso vou dar-te cocó na parede.
Yapacaklarıma karışırsan bu duvar bokla sıvanır.
E se mexeres um músculo antes disso, vou dar-te umas palmadas na tua cabeça esquisita.
Eğer bir kasını bile oynatırsan o tuhaf kafana tokadı basarım.
Ena, nem acredito que estou a fingir jogar bowling com um cão sob o efeito de drogas!
Vay canına, uyuşturucu almış bir köpekle bowling oynuyor gibi yaptığıma inanamıyorum.
Ena, foram simpáticos em ter organizado um banquete para ti.
Vay canına, seni böyle ziyafete çağırmaları çok güzel.
Na verdade, as ex-mulheres deles estão a organizar um banquete aqui ao lado com o dinheiro deles.
Aslında, eski karıları da onların paralarıyla yan tarafta ziyafet veriyor.
Guardamos um lugar na mesa principal para ti com todos os membros do Hall of Fame.
Masa başında senin için tüm ünlülerin olduğu bir yer ayırdık.
Só de ler...
Vay canına, sadece okuyorum.