Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Parîs
Parîs Çeviri Türkçe
10,899 parallel translation
Toquem num único cabelo dela, e Paris arderá.
Saçının tek teline zarar gelirse Paris yanıp kül olur.
Marcharão sobre Paris.
Paris'e ilerleyecekler.
Estávamos em Paris.
Paris'teydik.
A nossa primeira viagem a Paris foi para a exposição de 1889.
Paris'e ilk seyahatimiz 89'daydı.
Pai... Tenho estudado um artigo que foi publicado no ano passado, em Paris, sobre o rádio no tratamento do cancro.
Baba geçen sene Paris'te yayınlanan radyum ve kanser tedavisiyle alakalı bir çalışmayı inceliyorum.
Testemunhei isso várias vezes em Paris.
Paris'te birkaçına tanık oldum.
Paris.
Paris.
Nunca te ouvi falar sobre Paris.
Paris'ten bahsettiğini duymamıştım.
Estás-me a pedir para ir para Paris contigo?
Beni seninle Paris'e gitmeye mi davet ediyorsun?
Nunca pensei que me pediriam autorização para te levar a Paris.
Birisinin seni Paris'e götürmek için benden izin alacağını hiç düşünmemiştim.
Como conseguiste? Sei que amas Paris, por isso decidi começar lá.
Paris'i hep çok sevdiğini biliyordum oradan yola çıktım.
Toda a Paris está a falar do eclipse.
Bütün Paris tutulmadan bahsediyor.
Agora, estamos em Paris.
Şu an Paris'teyiz.
O Osgood e a Rachel Rathaway, um casal rico de Central City, pagou 25 milhões por ele em Paris.
Osgood ve Rachel Rathaway Central Şehri'nin en zengin çiftleri arasında. Bu tabloya Paris'te 25 milyon dolar verdiler.
Eu sei que já viste isso em Toronto ou em Paris, mas não viste aqui.
Toronto veya Paris'de muhtemelen çarşaflı gördünüz.. .. bunları onlarla karıştırmayın.
Osip tem estado a tentar derrubar-te desde que se encontraram em Paris.
Paris'teki toplantınızdan beri Osip, senin yerlerini almaya çalışıyor.
Não acredito que vá ser adoptada nos salões de Paris.
Paris salonlarında modaya ayak uydurabileceğimden emin değilim.
Devem-me escoltar de regresso a Paris, imediatamente.
Bana derhal Paris'e kadar eşlik etmelisiniz.
Depois de amanhã... A minha carruagem partirá de Paris.
Yarından sonraki gün arabam Paris'ten çıkmış olacak.
A estrada de Paris é muito perigosa, sobretudo ao aproximar-se dos terrenos reais que rodeiam este pavilhão.
Paris'den gelen yol çok tehlikeli özellikle bu köşk yakınındaki kraliyet topraklarına yaklaşınca.
Muitos de vós preferis Paris ou as vossas terras e propriedades que tanta falta vos fazem, algumas apenas a uma curta distância.
Bazılarınız, Paris'i ya da çok özlediğiniz toprakları hatta buradan çok uzak olmayan topraklarınızı tercih ederdi.
- Porque não serei o rei de Paris.
Paris'in Kralı olmayacağım çünkü.
Se lhe retirarmos esta nova distração, talvez o rei recupere, e Versalhes possa regressar às ervas daninhas, o rei a Paris e nós às nossas terras e às nossas vidas.
Eğer onu bu saplantıdan kurtarırsak, belki kendine gelebilir, Versailis de yabana döner, Paris'in kralı ve biz de kendi topraklarımızda hayatımıza döneriz.
Sim, em Paris.
Evet, Paris'te.
- A minha esposa vive em Paris.
- Eşim Paris'te yaşıyor.
O rei não tardará a cansar-se do projeto e regressará a Paris, e depois voltaremos a ser donos do nosso país.
Yakında kral bu projesinden vazgeçer ve Paris'e dönmeye karar verir. Ve biz de tekrar kendi ülkemize kavuşuruz.
O homem em quem mais confio tem um irmão num depósito real em Paris.
En çok güvendiğim adamın Paris'teki kraliyet deposunda bir kardeşi var.
Fazei da sua roupa um uniforme. Tornai notada a sua presença, para dissuadir e tranquilizar, como em Paris.
Üniformalarını hazırla, durumun mevcudiyetini Paris'te olduğu gibi onlara güven ve moral ver.
Uma remessa de Paris, Sire, despojada dos objetos de valor.
Paris'ten gelen nakliyat, efendim. Değerli mallar alınmış.
Gabáveis-vos dos vossos procuradores e da vossa riqueza em Paris, mas já não estão em funções, pois não?
Paris'te varlıklarını anlat anlat bitiremezdin. Ama artık işe yaramıyorlar.
De Paris.
- Evet, Paris'ten.
Vamos voltar para Paris e...
Paris'e dönelim.
- De Paris França.
- Paris, Fransa.
Estaremos em Paris na próxima hora, madame.
Bir saate Paris'e varmış oluruz madam.
Estamos em Paris, agora.
Artık Paris'teyiz.
Os Mosqueteiros estão a escoltá-la até Paris, neste preciso momento.
Silahşorlar konuştuğumuz gibi ona Paris'e kadar eşlik ediyor.
E deseja que eu trate da segurança dela, quando chegar a Paris?
Paris'e varınca güvenliğini benim devralmamı mı istiyorsunuz?
Existem, talvez, meia dúzia de armeiros ainda em Paris, com as habilidades necessárias.
Belki de gereken kabiliyete sahip Paris'te yarım düzine silahtar kalmıştır.
Aceita-o e deixa Paris.
Bunu alıp Paris'ten ayrıl.
Sou Bonacieux, o melhor negociante de tecidos de Paris.
Ben Bonacieux, Paris'in en iyi kumaş tüccarıyımdır.
O padre da nossa aldeia disse que uma família respeitável em Paris estava a precisar de uma governanta e escreveu, a recomendar-me para a função.
Köyümüzün rahibi, önemli bir Parisli ailenin mürebbiye aradığını söyledi ve beni bu göreve tavsiye eden bir mektup yazdı.
Vamos para Paris... como sempre falamos.
Hadi Paris'e gidelim. Aynı konuştuğumuz gibi.
A Stella foi para Paris e estudou com Konstantin Stanislavsky, o grande professor russo, trouxe a experiência e o conhecimento desta forma particular de representar.
Stella, Paris'e gidip... büyük Rus hoca Konstantin Stanislavsky ile çalışarak... bilgisini ve deneyimini bu tür... oyunculuğa kattı.
O Último Tango em Paris foi um filme duro para mim.
Paris'te Son Tango benim için çok zor bir filmdi.
Após o seu regresso como herói romântico de O Último Tango em Paris e como padrinho, Marlon Brando volta a ser a estrela mais brilhante e mais cara de Hollywood.
Paris'te Son Tango'daki yaşlı romantik kahraman ve baba rolleri ile dönen Marlon Brando bir kez daha... Hollywood'un en kârlı ismi oldu.
- Já estiveste em Paris?
- Hiç Paris'e gittin mi? Gittim.
Sim. Eu levei-a a Paris no nosso décimo aniversário.
Evet, onuncu yıldönümümüzde onu Paris'e götürmüştüm.
Cópias das fitas são exigidas pelas emissoras em Nova York, Londres, Paris, Berlim, Sydney.
Bantların kopyaları New York Londra, Paris, Berlin ve Sidney'deki yayıncılar tarafından isteniyor.
Em Paris foram todos deportados na segunda quinzena de Agosto e início de Setembro, em duas semanas, em comboios com mil crianças e 500 adultos levados de Drancy.
Ağustosun ikinci yarısında ve eylülün başlangıcında, Paris'ten hepsi sınır dışı edildi. Bin çocuk ve beş yüz yetişkin içeren konvoylarla iki hafta boyunca Danny'ye götürüldüler.
viu nessa altura alguma daquelas crianças viva?
George Wellers Paris'teki Yahudi çocukların toplandığını gören tanık 1944'te Auschwitz'e geldiğinizde bu çocukların herhangi birinin hayatta olduğunu gördünüz mü?
Este vaso fica ali, juntamente os outros artefactos parisienses do Século XVI.
Bu vazo diğer 16. yüzyılın Paris eşyaları gibi oraya ait.