Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Ras
Ras Çeviri Türkçe
16,897 parallel translation
Durante a reinicialização, todos cartões reverteram ao código inicial.
Yeniden başlatma sırasında tüm anahtar kartlar varsayılan koda geri dönmüş.
Ele contou-lhe sobre tudo o que eles tinham visto durante a guerra.
Ona savaş sırasında gördükleri her şeyi anlattı.
Óptimo, porque temos de ter uma conversa sobre algo que aconteceu durante o procedimento.
Güzel, çünkü operasyon sırasında olan bir şey hakkında konuşmamız gerekiyor.
É fácil de mais verificar isso. Enquanto discutem isso, lembrem-se de que fui eu quem esteve na fila de identificação.
Siz ikiniz bu konuyu konuşurken benim şüpheli sırasında olduğumu unutmayalım.
Se o sr. Diggle pode trabalhar de graça para o sr. Queen para ajudar a srta. Queen a comprar drogas, não seria fácil acreditar que ele cometeria perjúrio para apoiar a campanha de difamação do sr. Queen?
Eğer Bay Diggle, bedava bir şekilde Bayan Queen'in yasadışı uyuşturucu almasına yardımcı oluyorsa Bay Queen'in kampanyası sırasında olanlar için yalancı tanıklık etmiş olduğunu düşünmek çok mu saçma olurdu?
Poderá questionar isso na sua vez.
- Çapraz sorgu sırasında halledilebilir o.
Eu quero que saibas... que o que eu disse durante a cerimónia, eu quis dizer cada palavra.
Bilmeni isterim düğün sırasında söylediklerimin hepsini içtenlikle söyledim.
Agora não é o momento para entrar em pânico.
- Panik yapmanın sırası değil şimdi.
- Se o Darhk se está a vingar, é o momento certo para o atingir.
Andy ve Merlyn yaptı bunu. Eğer Darhk intikam almaya başladıysa ona saldırmanın tam sırası bence.
Parece a hora perfeita para voltar a isto.
- Geri getirmenin tam sırası gibime geldi.
- Aquele discurso improvisado que fez durante a última crise da cidade captou a atenção de imensa gente.
Şehirdeki kriz sırasında yaptığınız doğaçlama konuşma birçok insanın dikkatini çekti.
Instalações do governo construído na Guerra-fria, para o caso de ataques nucleares.
Nükleer bir saldırı ihtimaline karşın Soğuk savaşı sırasında.. ... FEMA tarafından yapılan gizli bir devlet tesisi.
Ele só escreveu para dizer que estava muito empolgado por se ir casar e que tinha finalmente papéis de tabaco suficientes para um casaco de cabedal e uma bóia de piscina.
Evlendiği için heyecanlı olduğunu ve nihayet deri ceket ve havuz şamandırası almasını sağlayacak sağmal inek bulduğunu yazmış.
Trouxe um saco de marshmallows e um cinto para o Chris morder durante o seu colapso.
Sinir krizi sırasında Chris'in ısırması için bir kemer ve bir poşet marşmelov aldım.
Não é uma piada.
Şakanın sırası değil.
E chegaria a minha altura de ser internada.
En sonunda da, gitme sırası bana geldi.
Como uma memória de amanhã.
Yarının bir hatırası gibi.
- Kyle. Diz-me onde está.
- Bunun sırası değil.
Tanta memória.
Çok fazla hatırası var.
Escuta, eu não acho que esta seja a melhor altura.
Dinle, bence hiç sırası değil.
Francis Scott Key escreveu-a durante a guerra de 1812, décadas depois da travessia de Delaware.
Francis Scott Key Amerikan Milli Marşını 1812 Savaşı sırasında Delaware Savaşı'dan onlarca yıl sonra yazdı.
- Era a vez deles de oferecerem.
- Ağırlama sırası onlardaydı.
Simon, agora não é muito boa altura.
Simon şu an gerçekten hiç sırası değil.
De facto, acho que sou o seu álibi.
- Olay sırasında benim yanımdaydın, bunu doğrularım.
A memória dos olhos dela.
Gözlerinin hatırası.
O que lhe vou contar foi-me dito em conversas, não no confessionário, o que significa que não estou a violar o sigilo confessional.
Size söyleyeceğim şeyi bana bir sohbet sırasında söyledi. Günah çıkarırken değil. Dolayısıyla günah çıkarma gizliliğini bozmuyorum.
Agora é a altura para uma conversa matrimonial?
- Evlilik tartışmalarınızın sırası mı şimdi?
Pai, mãe já lhes disse eu tenho algum dinheiro, posso investir mais tarde.
Şakanın sırası değil. Baba, Anne... Size söyledim Benim biraz param var...
Foi no ano de 1641, durante a primeira das minhas viagens ao Japão, que eu, Dieter Albritch, encontrei a história mais extraordinária nestas páginas.
1641 yılında Japonya'ya düzenlediğim ilk seyahatlerim sırasında ben Dieter Albrecht bu sayfalardaki en sıra dışı hikâye ile karşılaştım.
Durante a minha última viagem, em 1682, perguntei sobre ele.
1682'deki son seyahatim sırasında onu sordum.
É um ex-colega de equipa, alguém que pediu para vir ao programa na vossa festa do outro dia, um dos melhores linebackers da National Football League,
Eski takım arkadaşı. Ufak toplantınız sırasında programa katılmak istediğini söyleyen birisi. NFL'deki en iyi sol beklerden birisi T-Sizzle, Terrell Suggs.
Morreu durante a Chegada.
İşgal sırasında ölmüş.
debaixo das tuas vistas.
Senin görevin sırasında...
Falando em bruxas.
Tam da sırası.
Isto é um insulto à memória dela.
Bu onun hatırasına hakarettir.
O Lee Jung-chooI, que trabalhou connosco em Xangai, abordou-me.
Geçici hükümet sırasında aktif görev alan Joseonlu Komiser Lee Jung Chool benimle yakınlık kurmaya çalıştı.
Ouvi falar de si pelos camaradas do velho Partido revolucionário.
Goryeo'nun direnişi sırasında yoldaşlarımdan methinizi duydum.
E devido à natureza do seu trabalho, durante uma operação, eu não faço muitas perguntas.
Sonuçta muhbirlerin işi bu. Harekât sırasında her şeyi sorgulamamak genel geçer bir uygulamadır.
Então poderíamos atacá-los enquanto estão a trocar o pessoal.
Böylece personel değişimi sırasında saldırabiliriz.
Ele vai chegar durante o toque de recolher...
Sokağa çıkma yasağı sırasında gelecek...
- Agora é a tua vez de pagar.
- Karşılığını verme sırası sende.
Durante a festa, algures entre as 22 : 00 e 01 : 00h da manhã, um incidente que a Polícia está presentemente a investigar, ocorreu.
Parti sırasında, gece 10 : 00'la 01 : 00 arasında bir yerde şimdi polisin araştırdığı bir olay gerçekleşti.
Tudo começou durante o reinado de Ramses II, quando uma noite, um meteoro mágico caiu no Templo de Hórus, o Deus-Gavião.
Her şey Ramses II'nin hükmü sırasında başladı gecenin geç saatlerinde büyük, sihirli bir meteor Horus'un Tapınağı'na düştü, şahin tanrının.
Raparam a cabeça dela.
Kafasını tıraş etmişler.
O Tio Sam raciona lâminas de barbear?
Sam Amca şimdi de tıraş bıçaklarını mı karneye bağladı?
O Tio Sam raciona lâminas de barbear?
Sam Amca tıraş bıçaklarını da mı karneye bağladı?
O próximo jogo é meu.
Gerçekten de var zaten. Transfer sırasında ben ve arkadaşlarım sizi kaçıracağız.
Pelo que soube, a mãe dele morreu no parto.
- Öğrendiğim kadarıyla annesi doğum sırasında ölmüş.
- E eu mudava-me para França. É melhor parares de te depilar aí em baixo, porque eles gostam de pelos.
O zaman aşağıları tıraş etmeyi bıraksan iyi çünkü onlar kıllı seviyor.
Estás envolvida em tudo e eu posso provar.
- Kes tıraşı, Maureen. Bu işin içindesin, bunu kanıtlayabilirim.
Homer, eu trato da Lisa, e tu ensinas o Bart a fazer a barba.
Homer, ben Lisa'ya bakayım, sen de Bart'a tıraş olmayı öğret.