Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Say
Say Çeviri Türkçe
64,447 parallel translation
A civilização... tem um número de rostos.
Uygarlık... Sayısız yüzün sahibidir.
Vi-o derrotar Edward Teach em batalha, em desvantagem numérica, através de uma força de vontade absoluta.
Edward Teach'in mağlup edildiğini gördüm, hem de savaşta. Sayıca üstünken. Sırf iradeyle.
Estamos quase lá.
- Geldik sayıIır.
Foram só três, mas quem está a contar?
Açıkçası, üç kere falan ama, aman kim sayıyor ki zaten, değil mi?
Ou talvez queiram evitar receber um telefonema dos meus amigos no Pentágono.
Ya da Pentagon'daki hatrı sayılır arkadaşlarımın aramalarından kaçmak istediniz.
Houve uma grande explosão na ponte George Washington na direcção de Manhattan, temos notícias de muitas vítimas...
George Washington Köprüsü'nün Manhattan girişinde büyük bir patlama yaşandı ve çok sayıda ölü olduğu bildirildi.
Mas com base nas imagens que temos visto até agora, podemos especular que o número de mortes pode chegar facilmente a 100.
Ancak, bu süreye kadar gördüklerimize dayanarak söylebiliriz ki ölülerin sayısının yüzden fazla olması muhtemel...
Falta pouco. Os exames médicos estão quase completos.
Hazırız sayılır, medikal ekranlar için hazırlıklarımız tamamlanıyor.
Porque lhe bateram e ele está a delirar.
Çünkü dayak yedi..... ve sayıklıyor.
Seria preciso muita gente para ver tantos vídeos.
O kadar kamera görüntüsünü izlemek için çok sayıda adam gerektirir.
Não vai compensar o trabalho belga, mas é um começo.
Pekâla, Belçikalı işini telafi etmeyecek, ama bu da başlangıç sayılır.
Sr. Embaixador, estamos a voar e devemos aterrar na embaixada dentro de cinco minutos.
Sayın Büyükelçi, şu anda havadayız beş dakikadan daha kısa bir süre içerisinde elçiliğin önüne inmiş oluruz.
De entre os inúmeros quartos nesta mansão enorme, escolhi este para vossa segurança e conforto.
Bu devasa malikânedeki sayısız yatak odasının arasından güvenlik ve rahatınız için burayı seçtim.
Mil combatentes espanhóis são mais do que o triplo daquilo que nós conseguimos aguentar.
Binlerce İspanyol savaşçı üçten fazla Bizim sayımız dayanabilir.
E pelo menos oitenta homens armados.
Silahlı adam sayısı en az 80.
A última coisa que eu quero ouvir quando o senhor Guthrie rejeitar a nossa proposta é... Monsieur Condestável, que tipo de rrrecompensa se poderrrá esperrrar por ajudarrr na capturrra de um notável capitão pirrrata tal como, digamos, Jack Rrrackham?
Bay Guthrie'nin bizi kapı dışarı edeceği yetmezmiş gibi bir de "Sayın Emniyet Müdürü Jack Rackham gibi uğursuz bir korsanı teslim edersek kaç para ödül veriyorsunuz?" konulu bir konuşmayı dinleyecek havamda değilim.
Trabalham as margens com números e drogas.
Farkı sayılar ve uyuşturucuyla kapatıyorlar.
Ouvimos tantas vozes, estamos expostos a tantas pessoas diferentes, mais até do que os nossos pais.
Çok farklı üslupları dinliyoruz, anne babalarımızdan daha fazla sayıda farklı insanla tanıştık.
Bem... não é mau.
Ama... Kötü de sayılmaz.
Bom dia, Sr. secretário.
Günaydın Sayın Bakan.
Temos imensas visualizações.
Çok sayıda kişi tıklıyor.
É um número bonito e redondo.
Yuvarlak bir sayı.
Vai haver muitos convidados estrangeiros.
Çok sayıda yabancı misafir gelecek.
Uma confissão forçada não é considerada admissível.
Baskı altında alınan ifade geçerli delil sayılmaz.
Não é lá muito eficiente.
Şüpheli duruyor ve çok etkili de sayılmaz.
Ainda sou mais polícia...
Bir bankacıdan çok polis sayılırım yine de.
Caro colega congressista, não preciso que o Washington Herald me diga que há um patife a viver na Casa Branca.
Sayın Kongre üyeleri, Beyaz Saray'da bir sahtekârın yaşadığını bilmek için Washington Herald'ı okumama gerek yok.
Senhora presidente, um inquérito parlamentar.
- Sayın Sözcü. Bir maruzatım var.
- Sra. presidente, se me permite.
Sayın Sözcü, izninizle...
Senhora presidente. Senhora presidente.
Sayın Sözcü!
Senhora presidente, o Sr. Presidente não tem interesse nem opinião no assunto a debater hoje.
Sayın Sözcü, Başkan'ın bugün tartışılan konuya yönelik hiçbir ilgisi ya da görüşü yoktur.
Senhora presidente, ainda tenho a palavra. E custa-me a acreditar que o Presidente não tem opinião sobre o assunto a ser discutido.
Sayın Sözcü, konuşma hakkı hâlâ bende ve Başkan'ın tartışılan konuda hiçbir görüşü olmadığına inanmakta güçlük çekiyorum.
Sr. Presidente, as regras não são estas.
- Sayın Başkan. Bu olağan dışı bir hareket.
- Sra. presidente!
- Sayın Sözcü!
- Sr. Presidente, tem de parar.
- Sayın Başkan, kürsüyü terk etmelisiniz.
- Não vou parar, Sra. presidente.
Terk etmeyeceğim Sayın Sözcü.
Sra. presidente, repito, exijo uma votação.
Sayın Sözcü, tekrarlıyorum. Oylama talep ediyorum.
- Sr. Presidente.
- Sayın Başkan.
Sr. Presidente.
Sayın Başkan.
- Sr. Presidente. Primeira-dama.
- Sayın Başkan.
Não respondo a perguntas, o Seth continuará a partir de agora.
- Sayın Başkan? - Soru cevaplamayacağım. Kürsüyü Seth'e bırakıyorum.
Adultos ficam desgastados, assumem compromissos, falham e continuam a contar o número de passos diários no telemóvel.
Yetişkinler yoruluyor, tavizler veriyor, başarısız oluyor, yine de cep telefonlarında adımlarını sayıyorlar.
Um quinto, Dr. Jordan, presumivelmente morto, levou-a para o espaço profundo.
Onu uzay boşluğuna sürüklemek için canını feda eden Dr. David Jordan beşinci ölü sayılabilir.
E já lidaste com coisas muito piores que isto.
Daha kötülerinin üstesinden geldin. Şu anda Alfa sayılırsın.
Não. A sério?
- Pek sayılmaz.
Jay Kilpatrik, defensor dos acusados, Sua Senhoría.
Savunma avukatı Jay Kirkpatrick, Sayın Yargıç.
Sua Senhoría, a 4 de julho, Tina Maguire, foi brutalmente atacada, e violada pelos acusados na presença da sua filha. Os quais a interceptaram quando regresavam a casa.
Sayın Yargıç, 4 Temmuz günü Marteen McGuire acımasızca saldırıya uğrayarak kızının gözü önünde toplu tecavüze uğradı.
Sr. Presidente!
Sayın Başkan!
Sr. Presidente, obrigado, obrigado.
Sayın Başkan.
- Nós nunca treinamos para isso.
Geri sayım başlıyor.
- Quase.
- Sayılır.