Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Seran
Seran Çeviri Türkçe
47 parallel translation
A temperatura da estufa caiu 9 graus.
Seranın sıcaklığı düştü.
Tinha a ver com o facto de alguém ter entrado aqui na estufa.
Ah, birinin girmesiyle, ah, seranıza girmesiyle ilgili.
A câmara de cristal de dilithium foi desenhada no posto Seran T-One, data estelar 40052.
Dilithium kristal odacığı Seran T-1'de... yıldız tarihi 40052'de tasarlandı.
E pela estufa. Que inveja!
Üstelik seran gerçekten muhteşemdi.
- Não. Não posso ir enquanto não vir a estufa.
Seranı görmeden hiçbir yere gidemem.
Queres construir a tua estufa.
Kendi seranı yapmak istiyorsun.
A sua estufa vai ser como esta?
Senin seran da bunun gibi mi olacak?
Isto deixa o ar entrar para não ficar muito quente.
Bu sayede hava da girecek ve seranın içi çok sıcak olmayacak.
Armadilhou-a para mim.
Seranın camlarını benim için ayarlamıştı!
As luzes da estufa lembram uma nave espacial.
Grace, seran uzay gemisi gibi parlıyor.
Como estão os outros três prisioneiros : Keller, Seran e Ahmid?
Diğer üç mahkûmun durumları nasıl, Keller, Seran ve Ahmad'in?
Seran e Ahmid tinham feridas superficiais.
Seran ve Ahmad'in yaraları yüzeysel.
Se queres reaver as cassetes, encontra-te comigo no Grant Park em 10 min.
Pogue. Bantları istiyorsan 10 dakika sonra benimle parkta buluş. Seranın yanında.
Não é o local apropriado para discutir o problema da sua estufa.
Burası seranın sorunlarını tartışabileceğimiz bir yer değil. - Ne sorunu?
Diga-me o que se passa com a estufa.
Sen seranın ne derdi var onu söyle.
E sei que viste cá para fazer a Serena mudar de ideias.
Ve sanıyorum bu kadar yolu Seranın fikrini değiştirmek için geldin.
- O Frank Curtis visitou a sua estufa?
- Frank Curtis hiç seranızı ziyaret etmiş miydi?
Pai, há alguma coisa na estufa.
Baba, seranın orada bir şey var.
Ela está ao fim do corredor, na estufa.
Aşağıda, seranın girişinde.
Jayem Seran, senhor.
Jayem Seran, efendim.
Na estufa...
Seranın olduğu kısma.
Na ilha. Na estação Orquídea, debaixo da estufa.
Adada seranın altındaki Orkide İstasyonu'nda.
Ele disse que estava de férias quando a estufa foi construída a pedido de sua avó.
O seranın, o ve büyükannesi yerleşmeden önce yapıldığını söyledi.
Parece que Thomas usou a estufa que você construiu... para manter escondido os restos de uma jovem.
Thomas genç kızın kalıntılarını senin yaptığın seranın altında saklamış.
Mas tenho algumas perguntas, porque um porão em baixo da vegetação?
Neden seranın altına bir bodrum yapılır?
Um jardineiro do Jardim Botânico, encontrou um alfa e um ômega no exterior da estufa.
Botanik bahçedeki bahçıvan seranın dışında alfa ve omega bulmuş.
- Ele estava aqui, na estufa. Horas depois, vestido como o suspeito. Ele viu-me e tentou correr.
Tam buradaydı, seranın içinde saatler sonra tıpkı şüpheli gibi giyinmişti.
Se ligarmos isto ao sistema de rega do resto da estufa...
Bunları seranın yağmur sistemine bağlarsak...
Pensei em instalar o buffet das sobremesas aqui na estufa e não na relva.
Düşündüm de tatlı büfesini seranın önüne koyacağımıza çimin üzerinde olmamasını yeğleriz.
Deves estar a pensar o que estou a fazer no tecto da tua estufa.
Muhtemelen senin seranın çatısı üzerinde ne yaptığımı merak ediyorsun.
- Olá. Desculpa estar a incomodar-te, mas deixei a chave da estufa na carrinha.
Rahatsız ettiğim için kusura bakma seranın anahtarlarını yanlışlıkla minibüste bırakmışım.
O suficiente para não haver nenhuma perto da estufa do Colin.
Colin'in bulunduğu seranın etrafında bu ağaçtan pek fazla yok.
Vi a tua irmã com um homem, na estufa.
Seranın aşağısında kız kardeşini bir adamla gördüm.
São daquele arbusto do pátio da estufa.
Seranın bahçesindeki çalılıktan geldiler.
Uma tempestade está a chegar e quero a estufa fechada.
Bir fırtına geliyor seranın kapanmasını istiyorum.
Sabes que já passamos o ponto crítico nas emissões de gases de efeito de estufa?
Seranın gaz emisyonu taşma noktasını geçti.
Em algum sítio naquela estufa está a esperança pela qual viemos.
Bu seranın içinde bir yerde bulmak için geldiğimiz umut gizli.
Toda esta gente precisa do que está naquela estufa.
Herkesin o seranın içindeki şeye ihtiyacı var.
A cura para o vírus zombie está aqui, naquela estufa.
Burada, o seranın içinde virüs için bir tedavi mevcut.
Claro que isso implica atravessar a horta e a estufa, algo que temos tentado evitar.
Tabi bu da direk bahçenin ve seranın üzerinden geçeceğiz demek. Biz de bundan kaçınmaya çalışıyorduk.
O porão, por detrás da estufa.
Toprak altı mahzeni, seranın arkasında.
Plopper, vai ter comigo à porta lateral, a da ala este ao pé da estufa.
Doğu kanadında, seranın bitişiğindeki kapı.
Porque não tirámos fotografias da estufa?
Seranın resimlerini çeksene sen.
Talvez na estufa.
Seranın oralarda belki.
Uma loucura...
Bu sabah seranın yanındayken, niçin canının sıkıldığını söyleyecektin bana.
Talvez precisemos de novo isolamento. As estufas precisam de isolamento?
Seranın izolasyona mı ihtiyacı var?
- Lembras-te da tua estufa?
Seranı hatırlıyor musun?