Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Tat
Tat Çeviri Türkçe
1,035 parallel translation
Tem um gosto a cal.
Rahatsız edici bir tat.
Disparate, não tem gosto nenhum.
Bu çok aptalca, başka tat falan yok.
Para a atingirem, sacrificaram tudo o que os pudesse distrair, sentidos de percepção como o gosto, o tacto, o olfacto.
Buna ulaşmak için onların dikkatini dağıtabilecek şeyleri feda ettiler - tat, dokunma ve koku gibi algılama duyularını.
Suba, Pastor, e prove da religião mais antiga.
Yukarı gel papaz ve eski zaman dininden tat biraz.
Usamos os melhores pedaços de bexiga de carneiro da Cornualha, vazios, fervidos e com o sabor a sementes de sésamo, mergulhamos num fondue e molhamos em vómito de cotovia.
En seçkin, sulu, taze Cornish tipi koç mesanesi kullanırız. Boşaltılmış, buğulanmış, susamla tat verilmiş fondü kıvamına getirilip tarlakuşu kusmuğuyla süslenmiş.
"O olfato parece ser o mais desenvolvido, depois o gosto, a visão e o tacto."
Duyu organlarını ters sırayla kullanıyor : En gelişmiş olanı koku duyusu. Sonra tat alma, görme ve dokunma duyuları geliyor.
"Ganso do Campo à moda provençal... recheado com nozes... e regado a vinho branco".
"Taze köy kazı, içi kestane dolu harika bir tat. Hem de beyaz şarap soslu."
Sim.Cascavel, esquilo terrestre doninha, lagarto, gafanhoto para dar sabor ratos e cão da pradaria.
Evet. Çıngıraklı yılan, sincap sıçan, tat vermek için çekirge öyle şeyler.
Prova e diz-me o que pensas.
Bir tat ve ne düşündüğünü söyle.
Nunca em toda a história suas papilas gustativas foram tão excitadas... quanto esta noite com vossa extraordinária mousse de salmão.
Tat alma cisimcikleri tarihte hiç bu gece senin olağanüstü somon musunla olduğu kadar nefis bir ziyafet çekmemiştir.
Prove.
Tat.
Sabe, as bolachas é que valorizam o prato.
Krakerler yemeğin tadına tat katıyor.
Rat-tat-tat-tat-tat!
Rat-tat-tat-tat-tat!
É preciso dizer-lhes sempre para não começarem os canapés muito cedo, senão, ficam moles e a saber a pensos-rápidos.
Onlara hep kanapelere erken başlamamalarını yoksa vıcık vıcık olacaklarını ve plaster gibi tat vereceklerini söylemelisin.
Divirto-me.
Bundan tat alıyorum.
Mas percebeste que tem um sabor diferente, não é?
Ama farklı bir tat olduğunu farkettin, değil mi?
- Pedi os dentes e o paladar no acidente do 97.
Doğrudur, benim tat alma cisimciklerim 97'deki kazada yok olmuştu.
Penso que vai gostar deste sabor.
Bence bu tat hoşunuza gidebilir.
Mantenha-se deitado.
Tat hadi.
Ataca suavemente o paladar... pode servi-lo...
Damakta güzel bir tat bırakıyor. Servis yapabilirsiniz.
- Gérard... prova isto.
- Evet, baba? - Şunu sen tat. Nedir bu?
- Gérard, perdi o gosto! - Não...
Gérard, tat alma duyum gitmiş.
Não tenho o sentido do gosto!
- Hayır... Hiç bir şeyden tat alamıyorum.
É uma tragédia, doutor!
Bu bir trajedi, doktor. Tat alma duyumu kaybettim.
- Do grego geusia, gosto.
- Yunanca güzi yani tat kelimesinden geliyor.
Perda total ou parcial da sensação gustativa.
Tat alma duyusunun kısmen veya tamamen yok olması demektir.
Director do célebre Guia Duchemin, perdeu o gosto...!
Eğer herkes Duchemin'in, gurme prensinin... Duchemin Rehberinin Yöneticisinin, tat alma duyusunu kaybettiğini öğrenirse...
De gueusis, geusia, em grego, o gosto.
Yunanca'A''yok'demek,'güzi'de'tat'demek.
Perda do gosto!
Tat alma duyusunu kaybetmiş.
Certo, Ageusia, de gosto.
Tabii, agüzi, tat alma duyusunu kaybetmek. Ne?
Não sabe o que come nem o que bebe.
Tat alma duyusu artık yok. Buna agüzi diyorlar.
Duchemin perdeu o seu gosto?
Duchemin'in artık tat alma duyusu yok mu yani?
Bebe!
Şunu bir tat.
- Come, come...!
Tat hadi. - Yo, hayır.
Será que temos que discutir frente de toda a gente?
Herkesin önünde tatışmasak?
Limpa o paladar entre o peixe e a carne.
Et ve balık arasındaki tat farkını siliyor.
O sabor que recorda da sua infância.
Çocukluğunuzdan hatırladığınız bir tat.
Sim!
Evet! tatıcasss!
E não "ratatatata" como nos filmes de gangsters.
Gangster filmlerindeki gibi rat-tat-tat-tat değil.
Está a dar a Robinson a sua primeira derrota profissional.
Robinson'a ilk yenilgisini tatırdı.
Anda e prova isto
Al, tat biraz.
Sem gosto para sangue, eh?
Kan yok tat yok, eh?
A minha preferida é a Lux, mas acho que a Palmolive tem um sabor interessante.
Kişisel tercihim Lux olmakla birlikte, Palmolive de ağızda güzel, mayhoş bir tat bırakıyordu.
Com esta erva a tailandesa sabe a oregãos.
Bu ot Tayland usulü Keklikotu gibi bir tat veriyor.
Este incidente dá ânimo à nossa investigação.
Ah, bu hadise araştırmamıza farklı bir tat getirdi.
- Tenho um gosto horrível na boca.
- Ağzımda iğrenç bir tat var.
Desde que esteve em combate que tem um mau gosto na boca.
Savaştan beri ağzında kötü bir tat varmış.
lulu, prove um, e queimará sua receita.
Lulu, bir tane tat, beğeneceksin.
- O sabor não foi incluído no programa.
- O, tat almak için programlanmamıştı.
Tat-tat-tat-tat!
Tat-tat-tat-tat!
- Claro que sim.
- Tat alma duyusu.