Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Tino
Tino Çeviri Türkçe
267 parallel translation
Acham que perdi o tino?
Sence ben çatlak mıyım?
És um solitário, mas não perdeste o tino.
Yalnızsın, ama çatlak değilsin.
Se perdi o tino, perdi, não há nada a fazer.
Eğer çatlaksam, bu konuda yapacak bir şey yok.
Porque eu não sou rico e a minha miúda não tem tino.
Bir kuruşum bile yok ve kadınlar benim için bir anlam taşımıyor.
- Tem tino para negócios.
- İnce bir iş anlayışı var.
E é melhor começarmos a mostrar algum tino.
Sağduyumuz varmış gibi davranmaya başladık.
O kit atirava sem reflexão nem tino.
Kit tanıdığım en ateş etmeyi seven insandı.
O Tino apanhou uma bebedeira.
Tino da dün akşam cok sarhoş oldu.
Sim! Pára, Tino!
Arabayı durdur Tino!
Estávamos a beber um copo com o Tino, quando de repente...
Tino ile içki içiyorduk, bir de baktım ki...
Tino, arreia o cavalo.
Tino, atları hazırla. Eve döneceğiz hepimiz!
Tino, corre até ao hospital e chama os enfermeiros.
Tino, hastaneye git ve görevlileri çağır.
Ele é responsável por um grupo de médicos loucos e, quando perdem o tino, é uma chuva de piadas de tetas.
O bir grup deli sıhhiyeliden sorumlu ve onlar çıldırdığından bol bol meme şakası olur.
Sobre Os Solteiros do Pai Sem Tino. Mantendo tudo funcionando a partir de um estúdio na Liverpool do pré-guerra.
"Babamın Yaşayan Özgür Bekarları Üstüne." Savaş öncesi Liverpool'unun salon arazisinden otobüsler geçmeye devam edecek.
- Ela não devia perder o tino.
- Söyle delirmesin.
- Perdeu o tino.
- Ve anında dağılıverdi.
- Perderam o Tino?
- Andy mi dağıldı?
O Tino era o navegador.
Andy navigasyoncuydu.
O Noé é que também perdeu o tino.
Dağılan Buddy idi.
- Tino... o que foi agora?
Tino, bu sefer ne yaptın?
- Não se preocupe, o Tino não esteve envolvido nisso.
Merak etme, Tino buna dahil değildi.
- O que faço eu contigo, Tino?
Tino, ben seninle ne yapacağım?
O único problema com o Tino é que os assaltantes podem saber quem é ele.
Tino'nun tek sorunu banka soyguncularının onun kim olduğunu öğrenebilecek olması.
Tenho a sensação de que ele é capaz de se esconder durante meses, se quiser.
Anladığım kadarıyla istediği zaman aylarca saklanabiliyor. Bu Tino.
- O Tino é assim. Ninguém pode ajudá-lo, mesmo quando está em perigo.
O tehlike de olsa bile, ona yardım edemezsin.
Desde que o pai morreu que o Tino sonha em ir viver com ele, como um verdadeiro cigano...
Babam öldüğünden beri, Tino onunla birlikte yaşamayı hayal ediyor. Bir çingene gibi.
Se encontrarmos o Tino.
Eğer Tino'yu bulabilirsek.
Se encontrar o Tino, leve-o a casa do Tio Stephano.
Eğer onu bulursan, Stephano'ya götür,
Tens a certeza de que queres o Tino ao volante, Kit?
Direksiyonun başında Tino'yu istediğinden emin misin?
Olha, é o Tino!
Bakın, bu Tino!
O Tino fala de si como se fosse o último cigano à face da Terra!
Tino sizden bahsederken dünyadaki son çingene olduğunuzu söylemişti.
Agora o Tino está aqui, com o povo dele.
Ve şimdi, Tino burada, ait olduğu yerde.
Estás preocupado por deixares aqui o Tino?
Michael, Tino'yu bıraktığın için endişeli misin?
O Tino tinha razão, ele fala mesmo.
Tino haklıymış. Bu konuşuyor.
- Para que foi isso? - Onde está o Tino?
Ne yaptığını zannediyorsun?
Se bem conheço o Tino, ele vai dificultar-lhes a vida.
Eğer Tino'yu tanıyorsam onlara gerçekten epeyi sorun çıkartmıştır.
É o Tino!
Bu Tino.
- Agora, és o homem da família.
Tino, bir de şuradan bak : Şu an ailenin reisi sensin
O Tino salvou-me.
Tino da beni kurtardı.
- E, Tino...
Ve Tino. Evet?
- O Tino esqueceu-se disto?
Tino mu unuttu? Hayır.
Um minuto, Tino.
Bir dakika, Tino.
Aqui está, desculpe a demora, o Tino anda numa azáfama.
Buyurun. Uzun sürdüğü için üzgünüm ama Tino çok yoğun.
O Tino e o Luther já vieram, as flores são do Nick.
Tino ve Luther bizden önce geldi, Nick çiçek aldı.
Tino!
Tino!
Estás a perder o tino.
Kafayı yemeye başladın!
É o Tino.
Bu Tino.
Tino!
Tino.
Tino!
Hey, Tino.
- É da Bíblia.
İncil'den bir alıntı, Tino.
- Foi-se embora.
Tino nerede? Gitti.