Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Ténis
Ténis Çeviri Türkçe
2,802 parallel translation
- uma juíza de ténis...
Bir bölge mahkemesi hakimi...
O ténis desaparecido. Encontrei-o nas Urgências.
Kaybolmuş ayakkabıyı acil servis odalarından birinde buldum.
Com suas mãos formou uma bola de ténis.
Ellerini bir araya getirip, tenis topu büyüklüğünde kapattı.
Mas juro que, quando apanhei aquela bola de ténis, consegui senti-la.
Ama yemin ederim, o tenis topunu yakaladığımda, hissedebiliyordum.
Torneio de ténis.
Tenis turnuvası.
Fala o Dr. Tannenbaum do clube de ténis.
Ben Dr. Tannenbaum, tenis kulübünden.
Quando a mulher do Brad era viva, eles jogavam ténis todos os dias.
Brad'in karısı hayattayken, her gün beraber tenis oynarlarmış.
- Tavlvez foi apanhar a bola de ténis.
Belki o sırada tenis topunu kovalıyordur.
- As de ténis
Tenis toplarını.
Vais sair-te melhor Se cheirares como Uma colónia de um senhor Em vez de ténis e fezes
* Kokan spor ayakkabı ve kaka kokacağına, centilmen kolonyası koksan iyi olur *
Por favor, ao menos experimentem o jogo de ténis.
Lütfen, en azından tenis oyununu bir deneyin.
É só usar a varinha como uma raquete de ténis para bater numa bola invisível.
Görünmez bir topa vurmak için asayı tenis raketi gibi kullanacaksın.
Nossa, estes ténis são novos.
Tanrım! Bunlar yeni ayakkabılar.
Os ténis e as outras cenas dele tinham desaparecido.
Koşu ayakkabıları yoktu. Hiç bir erkek eşyası yoktu.
Fui eu quem lhe partiu o maxilar com uma raquete de ténis.
Çünkü tenis roketiyle çenesini kıran bendim.
Foste tu quem lhe bateu com a raquete de ténis.
Yani, ona tenis raketiyle vuran sendin.
O Teddy tentou arranjar-me com uma miúda que joga ténis.
Teddy, tenis partnerini ayarlamayı teklif etti.
Há um clube de ténis em Ohio e o Hospital Raven River, no Arizona. - Que tipo de hospital?
Ohio'da bir tenis kulübü Arizona'da da bir Raven River Hastanesi var.
Calças de ganga, ténis.
Kot pantolon, spor ayakkabı.
Andas de um lado para o outro como se jogasses ténis profissional.
Burada profesyonel tenisçi gibi dolaşıyorsun.
Se quero jogar ténis profissional, tem que ser agora.
Profesyonel tenis oynamak istiyorum. Şimdi onun için çalışıyorum.
Ténis é o meu futuro, Silver.
Tenis benim geleceğim Silver.
Eu sei que tu podes ir longe com o ténis.
Tenis işini götürebileceğini biliyorum.
Ok, então qual a diferença entre um grande treino de ténis e um treino de ténis normal?
Peki büyük bir tenis egzersizi ile sıradan bir tenis egzersizi arasındaki fark nedir?
Bem, um grande treino de ténis vem antes de um grande torneio de ténis.
Peki, büyük bir tenis egzersizi büyük bir tenis turnuvasından önce yapılır.
Tu tens que te focar no teu ténis.
Düzgün düşünemiyorsun. Şu anda tenise odaklanman gerek.
Estou a focar-me no meu ténis.
Tenise odaklanıyorum.
Sabe há quanto tempo ele tem jogado ténis?
Ne kadar zamandır tenis oynadığını biliyor musun?
Sabes há quanto tempo ele joga ténis?
O ne kadar zamandır tenis oynuyor biliyor musun?
Eu estava a atrapalhar a tua carreira no ténis.
Ben senin tenis kariyerinde yoluna çıkıyorum.
Posso ter o ténis e um relacionamento contigo.
Hem tenisi hem de seninle ilişkimi yürütebilirim.
Eu amo-te e quero ouvir-te e... Se tu achas que consegues jogar ténis e ficar comigo, a decisão é tua.
Seni seviyorum ve seni dinlemek istiyorum, eğer hala tenisi ve ilişkimizi birlikte yürütebileceğini düşünüyorsan, bu senin kararın.
Tem cabelo castanho, olhos cor-de-mel. Foi visto pela última vez a vestir calções, ténis e um casaco cinzento e branco.
Kahverengi saçlı, ela gözlü, ve son görüldüğünde üzerinde şort, spor ayakkabı, ve gri-beyaz bir ceket varmış.
Quantas bolas de ténis cabem aí?
Kaç tane tenis topu sığar?
Senhor, esta mala de viagem tem a etiqueta de uma companhia aérea, estas bolas de ténis de mesa foram servidas e defendidas, e este fogão eléctrico portátil ainda está quente.
Bayım, bu bavulun üzerinde havayolları etiketi var, bu pinpon toplarıyla hem servis, hem sayı yapılmış ve bu elektrikli ocak hâlâ sıcak.
Um torneio de luta livre?
Tenis turnuvası mı?
Em 1995, Pete Sampras ganhou o Aberto dos EUA e Wimbledon.
Cirincione : 1995'de Pete Samparas,... Wimbledon ve Amerika açık tenis turnuvasını kazandı.
E depois deixa-lo a ele, a esta víbora, este homem venenoso.
Buna gelince "Tenis topu gibi yılan, şerefsiz yılan, kocamı vurdun."
Tinha um cubículo, calçava sapatilhas até ao trabalho e mudava para sapatos.
Ufak bir odam da vardı ayrıca işe giderken tenis ayakkabılarımı giyip vardığımda topuklularla değiştirirdim.
O meu professor de tênis e namorado falso.
Tenis öğretmenim ve sahte sevgilim.
- Quando é a próxima aula?
- Bir sonraki tenis dersimiz ne zaman?
Duas delas correspondem às solas das nossas vítimas.
İkisi tenis ayakkabılı kurbanımızınkine uyuyor.
Lamento ouvir isso.
- Bilgisayarda tenis maçı oynadım. - Üzüldüm.
O tempo voa quando estás a fazer um torneio de ténis na Wii, Humphrey.
- Evet, Wii'de teke tek tenis maçı yaparken zaman uçup gider.
Metade das reuniões são em campos de golfe, no tênis, e em clubes que eu não posso ser sócia, nem entrar.
Görüşmelerin yarısı, golf, tenis, ya da benim üye olmama, hatta girmeme bile izin verilmeyen bir kaç kulüpte yapılıyor.
Ainda está pensando nos meus parceiros de tênis?
Sen hala tenis oynadığım çocukları mı merak ediyorsun?
Mas não uma mulher que joga tênis... com qualquer um no cais do porto.
Ama tekneler limandaki bütün erkek teknelerle tenis oynamaz herhalde.
Uma ideia. Vamos chamar seus amigos tenistas? Talvez saibam o que fazer.
Bir fikrim var.Neden tenis oynadığın çocuğu aramıyoruz?
Devo ter dormido com algumas regras de tênis debaixo da almofada.
Sözlüğüme biraz tenis terimleri ekledim. Tenisi seviyorsun.
Tu amas ténis, então, vou aprender a amar ténis.
Ben de tenisi sevmeyi öğreneceğim.
Joga tênis e escreve notas de agradecimento.
Eminim tenis oynayıp, teşekkür kartları yazıyordur.