English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Vivia

Vivia Çeviri Türkçe

3,249 parallel translation
Era uma vez... numa terra longínqua onde vivia uma rapaz mágico chamado Marco.
Evvel zaman içinde uzak, çok uzak bir ülkede Marco adında büyücü bir çocuk yaşarmış.
Vivia com a irmã, a Christy, até há quatro anos atrás quando foi assassinada após uma discussão com o ex-namorado.
Dört yıl önce eski erkek arkadaşı tarafından öldürülünceye kadar kız kardeşi Christy ile beraber yaşıyordu.
Vivia algures em Reading. Estão decentes?
Lastik eldivenlerimi, fenollü sabunumu, ve şu lanet tırnak fırçalarını çöpe atacağım.
Há uma rapariga chamada Charmaine no lugar onde vivia com o Zakir.
Rahibe Julienne'i şu an uyandıramam. Rahibeler 4.30'da duaya kalkarlar.
O meu pai vivia em Tayca.
Babam Tayca'da oturuyordu.
Alguém vivia com ele?
Onunla yaşayan kim var mıymış?
O juíz vivia sozinho.
Savcı tek başına yaşıyormuş.
Ele parecia ser muito saudável para alguém que vivia nas ruas.
Sokaklarda yaşayan birine göre oldukça sağlıklıydı.
Vivia na cidade.
Şehirde yaşıyordum.
Bem, o trânsito nunca foi assim quando eu vivia em Nova Iorque.
Ben New York'ta yaşarken trafik bu kadar beter değildi.
Um dia, uns rufias da empresa foram a nossa casa, à procura meu tio, o irmão mais novo da minha mãe, que naquela altura vivia connosco.
Bir gün şirketin silahlı adamları evimize geldi. O günlerde bizimle kalan annemin küçük kardeşi olan amcamı arıyorlardı.
Ela vivia a três quarteirões dali.
Üç blok ötede oturuyordu.
Havia um tipo velho, mesmo velho que vivia no nosso edificio e todos nós achavamos que ele parecia um troll.
Bizim sokakta yaşayan çok yaşlı bir adam vardı ve hepimiz onun trole benzediğini düşünürdük.
Onde ouviram falar de mim e de onde eu vivia?
- Beni ve yaşadığım yeri nereden öğrendin?
Aos 12, liguei ao Bill Hewlett, que vivia na Hewlett-Packard na altura.
On iki yaşımdayken Bill Hewlett'a telefon ettim. O zamanlar Hewlett Packard'da yaşıyordu.
Ele tinha ido para a universidade, mas sido expulso por pregar partidas, e vivia com os pais, frequentava a De Anza, a universidade comunitária local.
Üniversiteye gitmiş ve yaptığı eşek şakaları yüzünden okuldan atılmıştı Anne babasıyla oturuyordu. Deanza'ya, bölgedeki yüksek okula gidiyordu.
Quando era um miúdo, havia um viúvo que vivia na minha rua.
Küçük bir çocukken tanıdığım sokağımızda yaşayan dul bir adam vardı.
Vivia aqui alguma coisa.
- Burada bir şey yaşıyormuş.
Um homem que vivia na área onde as crianças desapareceram foi assassinado.
Çocukların kaybolduğu... bölgede yaşayan bir adam öldürülmüş.
O nome da nossa vítima é Michael Bailey, 28 anos, vivia na Rua West, 93.
Kurbanın ismi Michael Bailey, 28 yaşında. Batı 93. caddede yaşıyormuş.
Todos estes anos a escrever sobre assassinos, e não fazia ideia que vivia entre eles.
Bunca yıl, cinayet romanları yazdım ama katillerle yaşadığımı farketmemişim meğer.
De acordo com os seus amigos, ela vivia consigo.
Arkadaşlarının dediğine göre seninle yaşıyormuş.
Parece que a nossa vítima vivia bem.
Kurbanımızın hali vakti yerindeymiş gibi.
O Sr. Monroe vivia aqui com vocês?
Bay Monroe da burada sizinle mi kalıyordu?
E depois explicaram-me que vivia em Detroit e tudo o mais.
"Açılış grubu biz miyiz?" Buna gerçekten inanamadım.
A aceitação faz-te sentir em casa. Ali estava um tipo que vivia no outro lado do planeta... e é como se tivesse encontrado a sua casa.
Bu şeye, bu yere yeni gelmiş gibiydi tüm hayatını bulmaya çalışıyordu.
A vida que vivia é a mesma que vive hoje.
Hayat bizler için değişkendir.
E eu quero saber se ele estava a viver em Rhinebeck quando disse que vivia.
Bahsettiği sırada Rhinebeck'de yaşayıp yaşamadığını öğrenmek istiyorum.
Nenhum deles vivia ali.
Hicbiri orada yasamiyormus.
Aqui diz que uma das vítimas, Sean Taylor, vivia com alguém.
Kurbanlardan Sean Taylor'in bir partneri varmis.
Largou o liceu, teve muitos trabalhos sem interesse, nunca se casou, e vivia de hotel em hotel à volta de Atlantic City.
Liseden terk, bir sürü ufak tefek isi olmus, hic evlenmemis, Atlantic City ve civarindaki ucuz otellerde yasamis.
Ele vivia pela menina.
O küçük kızı için yaşıyordu.
Para além do medo, fúria e vergonha, foi a companhia constante da fantasia que um dia, de qualquer forma, a minha mãe iria tirar-me do inferno em que vivia.
Korkudan, öfkeden ve utançtan öte benim sadık yoldaşım, daimi hayaldi yani bir gün, bir şekilde, annemin beni içinde bulunduğum cehennemden kurtarmak için ne yapması gerekiyorsa yapacağıydı.
A Natalie vivia para o trabalho.
Hepsi burada. Natalie iş düşkünüydü.
Mas nunca lhe deu a entender que vivia no estabelecimento?
Ama orada kaldığına dair hiçbir bilginiz yoktu, öyle mi?
Não fazia ideia que a Mna. Fernandez vivia ali, e foi atrás do dinheiro do seguro.
Bayan Fernandez'in orada yaşadığını bilmiyordunuz ve bunu sigorta parası için yaptınız.
" Era uma vez, uma bela donzela chamada Branca de Neve que vivia num palácio.
Bir zamanlar bu sarayda adı Pamuk Prenses olan çok güzel bir kız yaşardı.
A sua mãe tinha morrido, por isso vivia com a sua malvada madrasta.
Bu kızın annesi ölmüştü ve kötü yürekli üvey bir anneyle yaşıyordu.
Vivia aqui há uns anos.
Birkaç yıl önce burada yaşıyordu.
Uma vez ele disse-me que não vivia sem uma torta.
Bana da turtasız yaşayamayacağını söylemişti.
- Como sabias onde eu vivia?
Burada yaşadığımı nereden biliyorsun? İçgüdüsel olarak.
Vivia sozinho, ninguém sabia.
Yalnız yaşıyormuş, kimse tanımıyor.
Está a dizer-me que em todos estes anos na prisão, ao saber que o Kelvin tinha a mulher que você queria e vivia uma vida que você só podia sonhar, nunca sentiu ciúmes?
Bana demek istediğin, hapisteki bütün bu yıllar Kelvin'in istediğin kadına sahip olması ve gününü gün etmesi... Sen yalnızca hayal kurabiliyordun hiç kıskanmadın mı?
Vou com a Calleigh a casa da vítima ver como vivia.
Tamam Calleigh'yi alıp maktûlün aile hayatını kontrol edeceğim.
Tu e eu, vivemos o dia, tal como eu vivia com o Eric.
Sen ve ben ise Eric'le yaptığım gibi kafamıza göre takılacağız.
Trabalhava com uma senhora que vivia no seu carro.
Arabasında yaşayan bir kadınla çalışıyor.
Sim, mas não disseste que o delegado vivia por cima.
Evet ama şerifin üst katta yaşadığını söylememiştin.
Quando vivia em Manhattan, vinha a imensas festas de modelos.
Manhattan'da yaşarken, Buradaki manken partilerine gelirdim sürekli.
VIVIA PARA LHE AGRADAR E FAZIA TUDO O QUE ELA PEDIA.
Gözünün nuru ona can veriyordu ve her isteğini memnuniyetle yerine getiriyordu. "
A Mary Pickford vivia aqui.
Eskiden burada Mary Pickford yaşıyordu.
Vivia mesmo ao virar da esquina e costumávamos lá ir.
İçeri girer bir tutam "şeker" alırdınız, anlatabildim mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]