Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Whitehall
Whitehall Çeviri Türkçe
231 parallel translation
Lady Agatha ia festejar a sua última libertação de Holloway com uma chuva de panfletos sobre Whltehall e o West End.
Lady Agatha'nın Holloway'den son salıverilişini... kutlamak amacıyla Whitehall ve West End üzerinde bildiri yağdırılması için gizli planlar yapılmıştı.. Demir alın.
Não o foste buscar a Whitehall?
Ama birlikte gelmediniz mi?
Envie este despacho para Whitehall imediatamente.
Bu mesajı derhal Whitehall'a ulaştır.
Whitehall : 7244, por favor.
Whitehall : 7244 lütfen.
Sou um contabilista e trabalho na Whitehall e Marx.
Muhasebeciyim. Whitehall Marks'tan geliyorum.
Tenho que voltar para a Whitehall e Marx.
Whitehall Marks'a geri dönmem gerek.
No que diz respeito à Whitehall e Marx, está a trabalhar com o Max Bialystock, certo?
Whitehall Marks seni Max Bialystock'ın yanında çalışıyor biliyor, değil mi?
Estarão logo em Whitehall, a informar sobre a transferência do General Carnaby para Berlim.
Whitehall'da olursunuz... General Carnaby'nin Berlin'e nakledildiğini bildirirsiniz.
Além disso, se estas pessoas são quem dizem ser, sabem o nome do nosso agente principal em Whitehall.
Ayrıca, eğer onlar söyledikleri kişilerse... Whitehall'daki baş ajanımızın adını biliyor olmaları gerekir.
Portanto não nos ameace ou nos dê ordens... até que marche pelo Whitehall!
Bu yüzden Whitehall'de yürüyene kadar bizi tehdit etme ya da bazı şeyleri zorla kabul ettirmeye çalışma.
Era uma situação de que gostava, descrever aos colegas uma imagem vívida de si mesmo a liderar a defesa de um governo destruído.
Yaptığı işten oldukça zevk aldığı görülüyordu. Whitehall sarayını, tek bir kişi kalana dek savunmaya kararlı bir görüntü çiziyordu.
Assim que Churchill se tornou primeiro-ministro o ritmo no governo mudou.
Churchill derhal başbakanlığa getirildi, Whitehall'un adımları değişmişti.
Toda a gente, no nº10 de Downing Street e em Whitehall, membros do Cabinet e em muitos setores do partido conservador, receavam Churchill.
Bürokrasi camiası ve Muhafazakar Parti'de hemen herkes kendisinden çekinirdi.
Assim, foi com um certo receio de Churchill que a maioria das pessoas no governo e em Whitehall se virou para Halifax.
İşte tüm bu sebeplerden dolayı, hükümet ve bürokrasi çevrelerindeki genel görüş Halifax'ın başbakanlığı yönündeydi.
Para além disso, a cooperação entre a Marinha e a Força Aérea no terreno também era bastante má devido a quezílias ridículas entre oficiais de alta patente no Governo.
Dahası, bölgedeki deniz ve hava kuvvetlerinin deniz üzerindeki koordinasyon eksikliği had safhadaydı. Bu durum esas olarak, Whitehall'da bulunan subaylar arasındaki sürtüşmeden kaynaklanıyordu [15].
Portanto, os marinheiros sofriam por causa de divergências no Governo, dos U-boats e do mar.
Denizciler Whitehall'daki kavgalardan Alman denizaltılarından ve denizden muzdaripti.
Francamente, cavalheiros, este departamento está a precisar de arrumar toda esta burocracia de Whitehall.
Pekala beyler, ilk iş olarak bu bakanlığı İngiliz Hükümetini sarmalamış olan bürokrasiden kurtaracağız.
Para todos os Funcionários Públicos em Whitehall.
Hükümet binasında kamu hizmetinde kullanılmak üzere.
" Jim Hacker é o caso mais flagrante de excesso de pessoal em Whitehall.
Jim Hacker, hükümetin hantallaşmasına neden olan en büyük etkendir.
- Whitehall está cheia de propostas.
İngiliz Hükümeti önerilerle dolup taşar.
Se o P.M. está por detrás do plano, Whitehall só por si não consegue bloqueá-lo.
Bakanım, eğer Başbakan bir tasarının arkasındaysa hükümet kesinlikle engelleyemez.
Temos de combater isto em Westminster e Whitehall.
Hem Westminster'da hem de Hükümet binasında savaşmalıyız.
O fato é que o Governo em Whitehall acha que os alemães procuram uma desculpa para entrar na guerra.
İngiliz Hükümeti, Almanların savaşa girmek için bahane aradıklarını düşünüyor.
O teu sinal pôs Whitehall em estado de choque.
Sinyalin İngiliz hükümetini şaşırttı.
Devemos ir directamente para a citadela de Whitehall.
Direkt hükümet binasına gitmemizi söylüyor.
O assunto era duma importância tal, que nunca a deixei no meu cofre, levando-a, todas as noites, para a minha casa em Whitehall Terrace e guardando-a no meu quarto, trancada na minha mala diplomática.
Kasamda saklayamayacağım kadar önemli bir mektuptu. Fakat her akşam büromdan, Whitehall Terrace'deki evimin yatak odasında, kendi evrak kutumda kilitli tutmak için geri götürmekteydim.
Não sabem, nem saberão, o que se passou em Whitehall Terrace.
Bu kadarını bilecekler, Whitehall Terrace olayı ile ilgili başka bir şey öğrenemeyecekler.
Primeiro, irá para Whitehall, depois para Oxford.
Önce Whitehall, daha sonra Oxford.
Da próxima, vamos mandar Lorde Holmes de volta para Whitehall em pedaços... se isso for necessário para libertar todos os prisioneiros políticos irlandeses.
Aldırıp aldırmamak Lord Holmes'un derdi. Bir daha bu kadar şanslı olmayacak. Gerekirse parçalarını Whitehall'a postalarız, İrlandalı tutukluları serbest bıraktırmak için.
- Para o palácio de Whitehall.
- Whitehall'daki saraya.
És aquela que assiste a todas as peças no Whitehall, em Richmond.
Richmond, Whitehall'daki bütün oyunlara gelen kızsın sen.
Eu sou Jerry Whitehall.
Ben Jerry Whitehall.
- Jerry Whitehall.
- Jerry Whitehall.
E da próxima vez que estiverem em Whitehall, ficaria encantado por tomar convosco uma chávena de chá.
Beyaz ofise bir dahaki gelişinizde size bir fincan çay ikram etmekten memnuniyet duyacak.
Em trinta anos de serviço ao estado, nunca me deparei com tal comportamento.
30 senedir Whitehall'da böyle bir davranış görmedim.
Nos últimos anos, tem exercido pressão sobre o Governo no tocante ao direito de asilo e à protecção aos refugiados.
Son yıllarda, iltica ve mültecileri koruma konularında Whitehall kulislerinde adından söz ettirdi.
- Precisamos de mais guardas no Whitehall.
- Daha fazla muhafız gerekiyor.
Venha jantar ao Whitehall, amanhã.
Bu daha başlangıç.
Não podes ir ao Whitehall sem elas, querido.
Whitehall'a onlar olmadan gidemezsin canım..
Estive em Whitehall 25 anos.
Yirmi beş yıldır Whitehall'dayım.
Vim da Whitehall Marks para lhe fazer a escrita.
Whitehall Marks'tanım. - Mali işleriniz için buradayım.
Vou voltar à Whitehall Marks.
Whitehall Marks'a geri dönüyorum.
Fala Perímetro Um. Whitehall está segura.
Birinci yakın çevre bildiriyor.
A Sra. Valerie Whitehall.
Bayan Valerie Whitehall.
Congressista Hoper, o Congressista Treuman... Todos eles têm uma cadeira na Comissão porque correm com a alcateia.
Milletvekilleri Jenkins, Whitehall ve Freeman, hepsi de sürüden ayrılmadıkları için komite başkanı oldular.
Whitehall, meu parceiro.
Whitehall, ortağım.
Sim, eu sei quem é o Charlie Whitehall.
Evet, Charlie Whitehall'u tanıyorum.
Controvérsia em Whitehall após uma fuga de informação do governo mostrar como a síndrome da Guerra do Golfo se está a propagar.
Körfez Savaşı sendromunun uzantılarının halk üzerindeki etkisinin gösteren bir devlet dosyasının sızmasının ardından İngiliz hükümetinde tartışma çıktı.
A zona de perigo inclui o comboio leve das Docas, 68 estações de metro, três locais de património mundial em risco, oito estações de electricidade, dúzias de museus e, naturalmente, a vossa localização em Whitehall.
Burada da görebileceğiniz gibi... 68 metro istasyonu, 30 tren istasyonu. Müzeler ve tabii ki şu an bulunduğunuz bina.
Terminado.
Whitehall kontrol altında.
Palácio Whitehall Londres
Whiteball Sarayı Londra