Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Yas
Yas Çeviri Türkçe
92,313 parallel translation
- Sabes como é dizer a uma criança porque é que a avó e o tio Harvey não podem estar juntos na mesma sala?
- 5 yaşında bir çocuğa büyükannesiyle Harvey amcasının neden aynı odada duramadığını anlatmak ne kadar zor biliyor musun?
Enviaram um miúdo para as urgências.
3 yaşında çocuğu hastanelik ettiniz.
Há três anos que espero que o meu irmão faça 40 anos.
Üç senedir kardeşimin kırk yaşına girmesini bekliyorum.
Tinha 16 anos.
On altı yaşındaydım.
Tem 44 anos. É de Abbas, no Iraque.
Ismat Zahad, 44 yaşında.
Que foi sentenciado a prisão perpétua numa prisão de máxima segurança.
Şu anda şartlı tahliyesi olmadan yüksek güvenlikli bir hapishanede yaşıyor.
Quando tinha a idade do seu filho, o meu pai estava perdido no mar durante seis dias.
Oğlunun yaşındayken babam 6 gün boyunca denizde kaybolmuştu. Onu artık göremem sanıyordum.
No último sábado, todos os meses desde Abril de 2015, ele tem estado a jogar golfe no Clube de Golfe Annandale.
Nisan 2015'ten beri her ayın son Cumartesi saat 09 : 00'de Annandale Golf Klübü'ne gitmiş. Baltimore'da yaşıyor sanıyordum.
Vive no Bosque Escuro.
Darkling Ormanında yaşıyor.
Os Chatwin tinham 10 anos quando aqui passaram.
Chatwin'ler buraya geldiğimde on yaşında falan olmalı.
Não tem filhos. Morreu aos 76 anos.
Çocuğu yok. 76 yaşında ölmüş.
O romance está vivo.
Aşk yaşıyor.
Eu vivo com ela.
Onunla yaşıyorum.
Agora, imagina o Nathan com cinco anos, a correr em cuecas pela casa fora, a lançar doce de uva às paredes todas.
Şimdi beş yaşında bir Nathan'ı, üzerinde sadece donuyla evin etrafında koşarken ve tüm duvarlara üzüm jölesi sürerken hayal edebilirsin.
Pesquisa no Google : "Há extraterrestres a viver entre nós?"
Hey, Google'da arasana, "Uzaylılar aramızda mı yaşıyor?"
Pertence a um miúdo de cinco anos.
Top, beş yaşında bir çocuğa ait.
- Não, assumi-me aos 3 anos.
- Hayır, üç yaşından beri herkes bilir.
Quando o Basquiat tinha a minha idade, era sem-abrigo, vivia numa caixa e pintava paredes com spray.
Basquiat benim yaşımdayken evsizdi, bir kutuda yaşıyordu ve spreyle duvarları boyuyordu.
A Sophia está viva.
Sophia yaşıyor, millet.
Estávamos a viver no Indiana, devias ter...
Indiana'da yaşıyorduk, sen o zamanlar...
Se consegue sobreviver a esta diferença de idades socialmente inaceitável, então...
Toplumsal açıdan kabul edilemez yaş farkına rağmen ayakta kalabiliyorsa - o halde...
E sempre disse que metade da idade mais sete é mais uma linha de orientação...
Her zaman demişimdir, yaşının yarısının yedi fazlası bir kılavuzdan çok daha...
- O senhor vive aqui?
- Burada mı yaşıyorsun?
Foi embora quando eu tinha 12 anos.
Ben 12 yaşındayken gitti.
Que idade tens?
Kaç yaşındasın?
As pessoas da nossa idade não podem ser cossignatárias.
Haydi ama. Bizim yaşımızda kimse kefil olamaz.
A dignidade não tem idade.
Haysiyetin yaşı yoktur.
Terá sido a Rosemary Shockey, que faz hoje 70 anos?
Bugün 70 yaşına basan Rosemary Shockey miydi?
Mas estava a apostar na harmonia do nosso dueto.
Ama gerçekten düetimizin uyumuyla yaşıyordum.
Uma mulher da minha idade não dá cinco, mas uma mulher de trinta e tal anos...
Benim yaşımda biri asla beşlik çakmazdı ama 30'lu yaşlarında biri...
Porque não vi isso, quando tinhas 12 anos?
Sen 12 yaşındayken neden bunu göremedim?
Lamento, mas a Anna não pode ter 50 anos.
Yani, üzgünüm ama Anna 50 yaşında olamaz.
Espera... Estava atrás do dente do siso.
Bekle... 20 yaş dişimin arkasındaymış.
Céus, ainda tinhas aparelho aos 17 anos?
- Tanrım 17 yaşında hala diş tellerin var.
Vivemos debaixo de uma ponte e eu tenho três empregos só para manter uma lona por cima de nós.
Köprü altında yaşıyoruz ve sırf başımızın üstünde tente olsun diye üç işte çalışıyoruz.
És o motivo pelo qual a tua família está viva.
Ailenin yaşıyor olmasının sebebi sensin.
Um facto em que penso a cada segundo que estou neste buraco.
Bu delikte olduğum her saniye bunun ağırlığıyla yaşıyorum zaten.
Para manteres a tua família viva, tiveste de te manter vivo.
Ailenin yaşaması için, kendin yaşıyor olman gerekiyordu.
E agora podem viver o resto da vossa vida, sabendo que o único motivo para existirem, é porque eu estou a ser misericordioso.
Ve bu andan itibaren şunu aklınızdan çıkarmayın. Yaşıyor olmanızın tek sebebi size merhamet göstermiş olmamdır.
Diz que começou a ter aulas de spin quando, na verdade, tem um caso com um tipo chamado Bob.
Spor dersine yazıldığını söylüyor. Ama aslında Bob denen bir adamla gizli bir ilişki yaşıyor.
Agora estou.
Artık yaşıyorum.
Ela tem 17 anos.
O 17 yaşında.
Se conseguirmos condená-lo por tráfico de menores, é um delito sério.
Yaşı küçüklerle ilgili yaptığı işten suçlu bulursak, bu bir D Sınıfı suça girer.
Tu és menor de idade.
Ergenlik yaşı altındasın.
Trabalhava, mas não muito.
On yedi, on sekiz yaşındaymış. - Çalışıyordu, ama çok değil.
- Desculpa.
Stewart Burke burada mı yaşıyor?
Alguma vez sentiste que estás a viver a vida de outra pessoa?
Başka birinin hayatını yaşıyormuş gibi hissettiğin oldu mu?
Estou a ter o mesmo problema.
Ben de aynı sorunu yaşıyorum.
Mas... ele abandonou-os quando o Fitz tinha 10 anos.
Ama Fitz 10 yaşındayken çekip gitmiş.
- Estávamos a ter um momento especial.
- Bir an yaşıyorduk burada. Güzeldi.
- Não, não vou. Estou a viver o resto da minha vida nas minhas próprias condições... e isso significa não ter nada... nada... a ver com Holden Radcliffe.
Hayatımın geri kalanını kendi şartlarıma göre yaşıyorum ve bu da Holden Radcliffe ile ilgili hiçbir şey yapmamak anlamına geliyor.