Translate.vc / Portekizce → Türkçe / Álibi
Álibi Çeviri Türkçe
2,869 parallel translation
- Ele tem álibi para essa noite.
- Onun cinayet gecesi için tanığı var.
O álibi confirma que estava fora à hora do homicídio.
Cinayet saatinde başka yerdeymiş.
Ele tem um álibi da meia noite em diante.
Dün gece başka bir yerdeymiş.
Certo, o Murphy aqui tem um álibi.
Peki, Murphy'nin mazereti varmış.
Meu, espero mesmo que o seu álibi faça mais sentido.
Dostum, kendine daha sağlam mazeretler bulursun diye umuyorum.
Cada um dos funcionários da Michelle no escritório tem álibi.
Yani Michelle'in bürosunda çalışan herkesin tanığı var.
O álibi do Noah é sólido.
Noah'ın tanığı sağlam.
Bem, este é um álibi muito bom.
Epey iyi bir gerekçe.
Então, falsificaram a reportagem, fabricaram um álibi,
O yüzden haber raporlarında oynama yaptın. Kendinize tanık ayarladınız.
O álibi dela confere.
Görünüşe göre mazereti doğrulandı.
- Eu tenho um álibi.
- Mazeretim var.
Deixou-a ligada, sabia que lhe serviria de álibi.
Bunun bir mazeret olacağını bildiğinden kamerayı açık bıraktın.
Todos têm um álibi. Excepto você, senhora Presidente.
Herkes suç anında başka yerde olduğunu kanıtlıyor sizin dışınızda Sayın Başkan.
Ela mora sozinha, não tem álibi para a noite do assassínio.
Yalnız yaşıyor, cinayet gecesinde başka yerde olduğuna dair bir kanıtı yok.
Se queriam livrar-se do Parish, fazer aqui e agora era o álibi perfeito.
Parish'ten kurtulmak istiyorsan burada yaparsın ve açıklaman hazır olur.
Parece que o nosso francês irritado tem um álibi para o homicídio do Jack Davari.
Görünüşe göre aksi Fransız, Jack Davari cinayeti sırasında başka yerdeymiş.
A mulher é o seu álibi.
Karısı başka yerde olduğuna tanıklık etti.
Parece que ele tem um álibi bastante sólido, para a noite em que a Judy desapareceu.
Görünüşe göre, Judy'nin kaybolduğu gece nerede olduğunu belirten sağlam bir iddiası varmış.
- Tem um álibi?
- Mazereti var mı peki?
A polícia verificou o álibi.
Polis tanığıyla konuştu.
Para se encontrarem e planearem um álibi.
Doğru, konuşup bir mazeret uydurursunuz.
Um barco, impressões digitais na cena do crime e um álibi feito durante a noite.
Bir bot, suç mahallinde izler ve bir gecede uydurulmuş görgü tanığı.
Segundo, o seu álibi é uma treta.
İki : Görgü tanığın işe yaramazın teki.
Porque pediu ao Nigel para inventar um álibi?
Neden Nigel'dan uydurma bir görgü tanığı olmasını istedin?
O álibi confirma-se.
Mazaretini kontrol ettim.
Tens um álibi, não tens?
Bir mazeretin var, değil mi?
Bem, manteve o seu álibi?
Mazeretine sadık kaldın mı?
Mas, eu tenho um álibi.
Ama benim bir mazeretim var.
Não era, mas o Vijay Rand tinha motivo e construiu um álibi.
Hayır, değildi ama Vijay Rand'in bir gerekçesi ve kurulu bir mazereti vardı.
Outro suspeito, outro álibi.
Başka bir şüpheli, başka bir gerekçe.
Aquele tipo é culpado, mas ele tem um álibi.
Adamın suçlu olduğu aşikar ama mazereti var.
O álibi do Bracken confirma.
Bracken'nın mazereti doğrulandı.
Mas não custa nada investigar, analisar melhor o álibi dele.
Söylediği yerde miymiş baksak bir şey kaybetmeyiz.
Altura em que estávamos na cabana, por isso não podemos usar isso como álibi.
Bizim kulübede olduğumuz zaman. Yani bunu mazeret olarak kullanmayız.
Está bem, vou investigar o álibi do Noah Hawkes.
Pekâlâ, Noah Hawkes'un ifadesindeki mazerete bir bakayım.
O álibi do Joey confere.
Joey'in ifadesini kontrol edelim.
Estou dizer-te, o álibi do Shane é sólido.
Bakın söylüyorum, Shane'in tanıkları kaya gibi sağlam.
- Ele tem um álibi.
Adamın mazereti var.
Um médico que não tem álibi.
Mazareti olmayan bir doktor.
Ela vai estar sempre por perto e tem um álibi.
O her zaman burada ve onun mazereti var.
- Escolha o álibi que mais gostar.
En çok hoşuna gideni seç.
Receio que isso não seja grande álibi.
Korkarım ki, onlar pek tanık sayılmaz.
Há muitos retardados no Álibi.
Alibi'de bir sürü özürlü var.
O Sr. Powell tem um alibi, não tem?
Bay Powell'ın bir mazereti vardı, öyle değil mi?
O álibi confirma-se.
İfadesi kontrol edildi.
- Gostei da forma como ele sabia as especificações do alibi do Vijay.
O nasıl oluyor da Vijay'in mazeretinin ayrıntılarını biliyor olabilir.
É óbvio que ele está confiante no seu alibi.
Görgü tanığına çok güveniyor.
- Ele tem um álibi.
Tanığı var.
E o meu álibi?
Peki ya şahitlerim?
Ele tem um álibi.
Adamın gerekçesi var.
Fica com ela. Tenho de ir para o Alibi daqui a dez minutos.
On dakikaya Alibi'ye gitmem lazımdı zaten.