Bring Çeviri Türkçe
106 parallel translation
Matchmaker, matchmaker I'll bring the veil
Çöpçatan, çöpçatan Duvak benden
You bring the groom
Güvey senden
Bring me a ring for I'm longing to be
Öyle bir yüzük Getir ki bana
So bring me no ring
Yok, yok istemem
А теперь за фиговый пудинг А теперь за фиговый пудинг
Now bring us some figgy pudding Now bring us some figgy pudding
Савион Гловер исполнит чечетку под попурри из.. мюзикла "Вносите шум, вносите гам".
Savion Glover, "Bring In'Da Noise, Bring In'Da Funk"... potporisi yapacak.
Конечно же легче носить детей, которые пляшут чечетку на твоем мочевом пузыре.
Bunu dinlemek mesanemde bebeklerin "Bring In Da Funk" çalmasından daha zor zaten!
И не сгущай тучи над моей взлётной полосой.
"Don't bring around a cloud to rain on my parade"
Он пел "Ты не принес мне цветы"?
"You Don't Bring Me Flowers" ı söyledi mi?
- Знаю!
Baby now you're going to try to bring me Biliyorum.
- Bring it on
- Gel haydi!
Не так-уж много примеров... There aren't many examples в которых вы можете взять двух бывших врагов... ... in which you bring two former enemies together что находились на высшем уровне, и дать им возможность обсудить, что могло-бы быть.
İki eski düşmanın en üst düzeyde bir araya gelip geçmişte olanları tartıştıkları pek örnek yok.
- BRING IT. - Время пришло.
Birazdan başlıyoruz.
- Вытерпи боль, BRING IT.
- "Acı geliyor!"
IS THAT YOU'VE GOT TO BRING IT.
"adamanızdır!"
BRING IT, BRING IT.
Kendinizi zorlayın!
BRING THE FIST, THE HANDS TOGETHER, CLASP THE HANDS.
Elleri birleştirip, yumruk yapın.
Принеси мне их тела.
Bring me their bodies.
Сегодня было заключено соглашение об окончании войны во Вьетнаме.
We today have concluded an agreement to end the war and bring peace with honor in Vietnam.
Why should we plan what tomorrow will bring
? Yarının ne getireceğinin planını neden yapalım?
Bring it over here.
Buraya getir.
Никогда. If I might bring into session, the first diplomatic congress между представителями планеты Земля и представителями 456.
Oturumun açılış konuşması olarak, bunun dünya ve 456 temsilcileri arasında yapılan ilk kongre olduğunu belirtmek istiyorum.
Bring up your hip.
Kıçından bahset.
Why would you bring up vigilantes?
Neden söz kanunsuzlara getirdin?
. . .
# but you know you're into me # #'cause I am in the species known as sapien # # dogs used to eat me, but now they bring the paper in # * it's gonna take a lot to get me away from you * -
So, sometimes I just bring the mail home.
Bu yüzden, postaları bazen eve getiririm.
Don't bring me down
Beni yıkamazsın.
I'll bring the truck around.
Ben kamyonu getireyim.
One more human host... to bring the queen beetle to term.
Kraliçenin yeterli olgunluğa ulaşması için son bir insan konak daha lazım.
— кажем, "Still Fly", "Back That Thing Up", "Bring It Back". Ћадно тебе, друг, ты знаешь, как всЄ устроено.
Bir düşüneyim. "Still fly", "Back that thing up", * Bring it back ".
Did you bring ice cream from your truck?
Kamyonundan dondurma getirdin mi?
What kind of father doesn't bring his motherless kid home for the holidays?
Ne tarz bir baba annesiz bir çocuğu tatilde eve çağırmaz?
Well, I'll ask him when we bring him in.
Onu yakaladığımda kendisine sorarım.
All right, collect all the evidence and bring it back with ballistics.
Pekâla, tüm delilleri toplayıp balistik sonuçlarıyla getirin.
Can we bring it closer?
Yaklaştırabilir miyiz?
You told me JT's weakness was gonna bring violence to Charming.
Bana JT'nin zayıflığının, Charming'e kan getireceğini söylemiştin.
Navid and I are going to sneak out of Naomi's party, we're gonna come back here, so just bring her home super late.
Navid'le Naomi'nin partisinden kaçıp eve geliceğiz. Yani eve olabildiğince geç dönün.
Look, you bring out the best in me, okay? I would never risk losing that. I feel nothing for you.
Dinle, sen benim için çok özelsin, bunu asla kaybetmek istemem.
That is so wonderful. Oh. Bring it in, come here.
Bu harika.
Well, Klein left this awesome vacation house in East Hampton, and whit and I are gonna throw this big, fancy party, try to bring in some heavy hitters into the fund.
Klein, Doğu Hampton'da süper bir yazlık bırakmış. Whit'le orada büyük bir parti vereceğiz. Sermaye bulmak için ağır topları çağıracağız.
Why don't you bring your friends?
- Arkadaşlarını alıp gelsene.
Please bring back my only son!
Lütfen tek oğlumu geri getirmiyor!
Лиама нет Frank didn't bring him back?
Frank getirmedi mi?
When we bring the car back, I'll peel the egg for you.
Arabayı geri getirdiğimizde, yumurtayı senin için soyarım.
As we bring you today's match up between the Denver Broncos and the Oakland Raiders.
Bugün Denver Broncos Oakland Raiders'a karşı.
Bring him up.
Kaldır onu.
Oh, bring it on, Snooki!
Yap da görelim Snooki!
Yay, Wise Men, bring that frankincense and myrrh.
TANSY : Hey, Bilge Adam, şu tütsüyle esansı getir bakalım.
Я буду жить с ним.
Try to bring me to the end Onunla yaşayacağım.
- I switch it back - DJ bring it back
- Geri döndür DJ
Bring it on.
Elinden geleni ardına koyma.