Offering Çeviri Türkçe
8 parallel translation
So you're not offering me the job?
Yani beni işe almıyor musun?
Journalists and dignitaries are being freed from the Rixos Hotel, and Mustafa Abdul Jalil is offering what amounts to a million and a half dollars and amnesty to anyone who finds Gaddafi.
Gazeteciler ve ileri gelenler Rixos Hotel'den serbest bırakılıyor ve Mustafa Abdül Celil Kaddafi'yi bulana bir buçuk milyon dolar değerinde para ve suçlarından feragat teklif ediyor.
- You offering? - Hell no.
- Kendini mi öneriyorsun?
You're not actually offering to get me a cup of coffee, are you?
Bana gerçekten kahve getirmeyi teklif etmiyorsun, değil mi?
I am offering you a gift here.
Sana hediye sunuyorum şu an.
'Cause I'm offering you something better.
Çünkü sana daha iyi bir şey önereceğim.
Но пока епископ говорил мне об этом, я только и мог, что думать...
But the whole time the bishop was offering it to me, tek düşündüğüm şuydu...
You're not stealing, we're offering.
Çalmıyorsun ki, biz veriyoruz.