Prat Çeviri Türkçe
128 parallel translation
Это мука - быть далеко друг от друга.
Ayrı olmak çok yıpratıcı.
" Сломать тело,
" Vücudu yıprat,..
"убить душу, разбить сердце".
... ruhu yıprat, kalbi yıprat. "
Да, у нас была демократия, но ее разрывало изнутри.
Demokrasimiz vardı, evet,....... ama ilgili kişiler tarafından yıpratılmıştı.
В тот день команданте Артуро Прат и его товарищи предпочли смерть бесчестию, что покрыло б их головы, приспусти они национальный флаг...
O gün, kumandan Artura Prat ve yoldaşları... bayrağımızı göklerde dalgalandırmak için hayatlarını feda etmeyi seçtiler.
Сказал тогда Прат.
Dedi Prat adamlarına...
Прат прыгнул на палубу вражеского судна.
Prat düşman gemisine atladı.
Он слишком много работает. Изматывает себя в этом театре.
O tiyatro için kendini çok yıpratıyor.
Поездка, должно быть, дается ему нелегко.
Bu yolculuk yıpratıyordur.
Я видел его только годы спустя, уже потрепанного жизнью.
Onu yalnızca yıllar sonra hayat tarafından yıpratılmış bir halde gördüm.
Они тебя замотали.
Seni yıpratıyorlar.
Власть утoмляет тех, у кoгo ее нет.
Güç, gücü olmayanları yıpratır.
Там, где не нужно постоянно разъезжать и где жизнь не так изнурительна.
Sürekli seyahat etmek zorunda değiliz. Bu denli yıpratıcı bir hayata mecbur değiliz.
Это было бы трудно, но я бы похоронила тебя.
Bu çok yıpratıcı olurdu, fakat seni gömebilirdim.
Вся эта благотворительность меня утомляет. Да, Нагус.
Bütün bu cömertlik beni yıpratıyor.
Это глупо, это деструктивно, но это так по-человечески.
Aptalca, yıpratıcı ve insani bir tepki.
Я борюсь с тобой всеми своими силами, и это изматывает тебя.
Her fırsatta, sana karşı koyuyorum ve bu karşı koyuşlarım, her seferinde seni yıpratıyor.
Или это наш беспредельный всепоглощающий страх гражданской войны заставил нас нагружать символизмом дело, которое никогда к этому не стремилось, а теперь принуждает нас закрыть глаза на истину, которая высится перед нами - огромная и гордая, как гора?
Yoksa büyük ve yıpratıcı iç savaş korkumuz yüzünden mi hiç gerekmediği halde basit bir davayı simgeselleştirdik? Şimdi gözümüzün önünde bir dağ kadar büyük ve dimdik duran gerçeği gözardı ettirecek.
Но работа на него сказывается на мне эмоционально.
Ama onun emrinde çalışmak duygusal olarak beni yıpratıyor.
Ты вымотаешь его.
Onu yıprat.
После утомительного бейскетбольного сезона мы теперь на девятом месяце плэй-офф-игр.
Yıpratıcı bir normal beysketbol sezonunun ardından şimdi play-off'ların 9. ayındayız.
Тебе необходимо отдохнуть и подготовиться ко всему, что тебя ждет.
Kendini fazla yıpratıyorsun.
Вы представили факты так, чтобы усугубить впечатление.
Siz iddia makamının en önemli tanığısınız ve kanıtları daha yıpratıcı olmaları için biraz çarpıttınız, değil mi?
Просто от его болтовни через какое-то время начинаешь уставать.
Bir süre sonra insanı yıpratıyor.
Медицинский протокол № 2-8-7. Зовёт себя Прат.
Tıbbi kayıt 2-8-7, kendine'Prat'diyor.
Итак... Прат, верно?
- Peki, Prat mıydı?
К сожалению, группа сочла его нахальным, грубым,..
Ne yazık ki grup bu adamı itici ve yıpratıcı bulmuş.
Типа, я должен придерживаться той позиции, которая у меня была и тех обвинений, которые я выдвинул, в то время как это поедает меня изнутри.
Yolumdan dönmemeli 525. Gün ve inandığımı savunmalıydım. Fakat beni çok yıpratıyordu.
Их воля не была разрушена за тысячи лет рабства.
Arzuları binlerce yıllık kölelik tarafından yıpratılmış değil.
Выматывающая.
Yıpratıcı.
Да, прямо сил не хватало - разрывался между кино и чёртовыми ток-шоу.
- Evet, çok yıpratıcıydı, film çekimleri ve o kahrolası sohbet programları arasında koşturmak.
2 года назад... старший брат Джуниора, Антон... был убит.
İki yıl kadar önce... Junior'un ağabeyi Anton... öldürüldü, benim için çok zor ve yıpratıcı oldu. Junior için de öyle.
Эта работа изматывает меня.
Bu meslek beni yıpratıyor.
Их милые личики еще не испорчены порочными мыслями.
Yeni doğmuş hallerine yakın olanları, tatlı suratları henüz kırık hayaller yüzünden yıpratılmamış olanları.
Вы колкий и грубый, но я подумала, что все, что вы делаете, вы делаете, чтобы помогать людям.
Karşındakini yıpratıyorsun ve kabasın. Ama herşeyi insanlara yardım etmek için yaptığını düşünüyordum.
И почему ты так расстроен, ведь ты был прав и на этот раз?
En yıpratıcı yönün ise, genellikle gerçekten haklı çıkman.
Я все понял. Но для меня чувства значат немного больше.
Anlıyorum ama benim için duygusal açıdan çok daha yıpratıcı oluyor.
На самом деле, было очень тяжело.
Ama sonunda çok yıpratıyor.
Это изматывает, Тони. Вот я о чём.
Bunlar seni çok yıpratıyor Tony.
У вас, точно был красивый роман, зачем же друг другу портить жизнь в последний раз.
Büyük bir aşk hikayesi olmalı, neden kendini çok yıpratıyorsun?
Зачем ты разрушаешь то, что есть между нами?
Neden böyle yaparak ilişkimizi yıpratıyorsun?
Но я подумал просебя, понимаешь, если я смогу противостоять твоим... едким нападкам, твоему специфическому методу...
Ama kendi kendime düşündüm ki, eğer senin yıpratıcı hücumlarına...,... analitik hadım etmenin sana özel...
Я буду портить тебе жизнь, чтобы ты свалила.
Burayı terk etmen için seni yıpratıyorum.
Запах нового порошка меня раздражает.
Pudra kokusu beni yıpratıyor.
Если ты думал, что забрасывание одного и того же человека фруктами через некоторое время наскучит, то нет, нет!
Sence bir insanın sürekli meyve yağmuruna tutulması onu bir süre sonra yıpratır mı? Tabii ki, hayır.
Время, проведённое здесь, стало самым тяжёлым испытанием в моей жизни.
Buraya gelmek, hayatım en yıpratıcı deneyimi oldu.
Но его два перехвата во втором тайме были просто фантастическими.
Ama ikinci yarıdaki yediği top kesmeleri çok yıpratıcıydı.
Сама смотри за собой.
Öyleyse kendini yıpratıp durma.
Не подвергшуюся пагубному влиянию рутины?
Günlük koşuşturmanın yıpratıcılığından hiç nasibini almamış.
... притупляют бережливость.
.. tutum gücünü yıpratır.
Старый дедушкин сундук
Ama içinde yaşadığımız durmadan değişen bu dünya seni yıpratıp ağlatırsa yaşa ve yaşat de.