So Çeviri Türkçe
1,866 parallel translation
I'm so confused.
Kafam çok karıştı.
loving goo sits and you gotta use that to be the nicest, most compassionate player you've ever been and let the world know that we will not go down so easy!
O yer, bütün mutlulukların, sevginin ve heyecanın yattığı yerdir ve o yeri en merhametli, en kibar oyuncu olmak için kullanacaksınız! Ve dünyaya, kolay kolay yenilmeyeceğimizi söyleyeceksiniz!
As Commissioner of the NFL I am so thrilled to see our nations youth embrace sarcastaball over traditional football.
NFL görevlisi olarak gençliğimizin Sarcastaball'ı geleneksel sporumuz yerine benimsemesi heyecanla bekliyorum.
Since football is so barbaric we should change too!
Futbol çok barbarcaysa, biz de değişmeliyiz!
So let's give a big welcome to the new Coach of the Denver Broncos,
Denver Broncos'un yeni koçu Randy Marsh'a merhaba diyelim!
I'm soooo glad they got rid of vi-o-lence in sports, cuz sarcastaball is so super fun to watch.
Sporlardaki şiddetten kurtuldukları için çok mutluyum. Çünkü Sarcastaball izlemesi çok keyifli!
Remember what we talked about, sometimes our happy creamy feeling just gets so full it comes out at night.
Konuştuklarımızı unutma, bazen kaygan hislerimiz geceleyin çok baskın oluyor.
Yeah, well, the other team was just so awesome on offense I was really scared.
Evet, şey, rakip takımın atak gücü gerçekten harikaydı, çok korkuyordum...
I'm so good at sucking I should work at a Thai massage parlor.
Çok iyi emiyorum, bu yüzden bir Tayland masaj salonunda çalışabilirim.
And some people have so much of that feeling that it comes out sometimes.
Ve bazen insanlarda bu o kadar fazla oluyor ki, her zaman dışarı vuruyor.
So that's it.
Bu kadar yani.
I just - - I just really enjoy being sarcastic and so I must be finding an excuse.
Sadece, iğneleyici olmayı çok sevip buna bir bahane arıyormuşum gibi görünüyor.
Thank you so much!
Çok teşekkürler!
But sometimes it's so thrilling I need an extra burst of energy to get me through a game.
Ama bazen o kadar heyecanlanıyorum ki enerji için bir şeyler almam gerekiyor.
So take your game to the next level with Butters Creamy Goo.
Bu yüzden oyununu Butters'ın Kaygan Sıvısı ile bir sonraki seviyeye taşı!
Так что...
So...
♪ oh, it feels so good ♪ to have you by my side on a Sunday morning ♪ let's work together, baby, yeah. ♪
# # # oh, it feels so good # # # # # # to have you by my side on a Sunday morning # # # # # # let's work together, baby, yeah. # # #
Ну же.
d Oh, I feel... d d Spent d d So fast, so fast d Hadi.
Они были заинтересованы в религиозном ресурсе, так что я навела их на Шайнинг Лайт.
Yeah, they were interested in getting into faith-based content, so I pitched them a partnership with Shining Light.
Перевод :
d Spent d d So fast, so fast d
Ух чертовка.
♪ I'm so hot for her ♪ ooh. Ah be kadın.
I didn't know there was so much tongue involved.
Bu kadar dilin dahil olduğunu sanmıyorum
I'm not so sure about that, Booth.
Ben pek emin değilim, Booth.
I missed so much growing up in a city.
Şehirde büyüyerek çok şey kaçırdım.
So the trick is to track it down, while I'm at the store.
Şimdi de, ben marketteyken onun yerini bulmalısın.
I mean, you have papers in your pockets, and so do I.
Senin de cebinde kağıtlar var, benim de.
So that means that they're important.
Bu da önemli olduklarını gösteriyor.
So, then, why would she be stuffing coupons into her bra?
- O halde neden sütyenine kuponlar sıkıştırıyormuş?
So you haven't found cause of death?
Ölüm nedenini bulamadınız mı?
No, ma'am. Uh, so far all the trauma seems to be postmortem.
Hayır, hanımefendi tüm travmalar ölüm sonrası gibi görünüyor.
Not to mention the extra eight cents per coupon they throw in for the store. So...
Bir de her kupon için mağazaya fazladan 8 cent ödüyorlardı.
So, I hacked into the victim's e-mail account and found some e-mails chains about her couponing club.
Kurbanın e-posta adresini hackledim kupon grubuyla ilgili bazı e-postalar buldum.
Okay, so what did you think of your first bluegrass concert?
İlk bluegrass konserini nasıl buldun?
We're trying to catch a killer, so I'm not in the mood for jokes.
Burada bir katili arıyoruz bu yüzden şaka kaldıracak halde değilim.
So Booth was right.
Yani Booth haklı.
I'm at work, so I focus on work.
İşteyim, bu yüzden işime odaklanıyorum.
Okay, well, I can't, so I just break the rules, right?
Peki, ben yapamıyorum bu yüzden kurallara uymadım.
So, is that all you need?
Bu sana yetiyor mu?
He said he didn't think D.C. had any good catfish, so I brought him a sandwich from Mister A's.
Vaşinton'da hiç güzel kedi balığı olmadığını söyledi ben de ona Mister A'dan sandviç aldım.
So Rhonda's alibi holds?
Yani Rhonda'nın savunması geçerli.
So?
Ee?
So, he's out fine dining while she's pinching pennies.
Yani, kadın tasarruf peşindeyken, adam dışarıda yemek yiyormuş.
So, I finished reconstructing the victim's shattered frontal bone.
Kurbanın alın kemiğini yeniden yapılandırdım.
I-I've never seen that, so I can't make the comparison.
Öyle bir şey hiç görmedim, o yüzden karşılaştıramıyorum.
I am lactating, so make it fast, Mr. Abernathy.
Emzireceğim, o yüzden çabuk olun, Bay Abernathy.
Well, at this stage, I'm only equipped to handle the concerns of a six-week-old, so, unless you have a diaper that needs changing or need to be breast-fed, I'm afraid I can't help.
Şu aşamada sadece 6 aylık bir çocuğa bakabilecek yeterlilikteyim o yüzden, değiştirilmesi gereken bir bebek bezin yoksa ya da emzirilmen gerekmiyorsa, maalesef yardımcı olamam.
So, you and Barb weren't the happy couple that you made yourself out to be, isn't that right, Dale?
Demek sen ve Barb göstermeye çalıştığın kadar mutlu bir çift değildiniz, Dale?
И что это значит?
So, what does that mean?
Слушай, по поводу прошлой ночи...
d So fast. d Dinle, dün geceyle ilgili Suzanne'ın bazı şüpheleri var.
StyleSmile.
♪ I'm back where I belong, yeah ♪ ♪ I never felt so strong, yeah, I'm back ♪ ♪ I feel like there's nothing I can't try ♪
Но у моего брата свадьба, так что...
Bu kardeşimin düğünü, bu yüzden... ♪ I'm so hot for her ♪.