That ' s right Çeviri Türkçe
56 parallel translation
* Я не уверена * Нo чем бoльше все Станoвится реальнoстью * Тем бoльше сoмнения уходят прoчь
# I'm not sure # # but the more that it's real # # the more it's right. #
Это настолько личное что никто никто в трезвом уме не дотронулся бы до него десятифутовой палкой
# It's so personal # That no one # # No one in their right mind #
That's right, I said "y'all"
That's right, I said "y'all!"
All right, that's it.
Tamam, bu kadar yeter.
- Yeah, that's right. И я предпочитаю быть раскритикованным за то, что я, - не дал обьяснений.
Ve anlatmazsam kınanmayı tercih ederim.
Фриско, да? - Точно.
- That's right.
You got that right, S.
Anlaşıldı, S.
* That's right *
* Doğru duydun *
Так значит я права, просто не могу доказать?
This means that it is the truth is certain, but there's no evidence, right?
All right, that's it.
Tamam bu kadar yeter.
When she came back from these appointments, she was upset. All right, let's see what we can dig up from that.
- Pekâlâ, bakalım ne bulacağız bununla iligli.
You said she was a star, and that's right.
Kate'in bir yıldız olduğunu söylemiştin. Doğruymuş.
All right, that's enough.
Tamam bu kadar yeter.
That's right, honey.
Evet hayatım.
- Yeah, that's right.
- Evet, doğru.
That's right. I shoot you in the head.
Doğru söylüyorsun, seni kafandan vururum.
That's right.
Doğru.
That's exactly right.
Kesinlikle doğru.
Klaus was right, it's embarrassing playing with that toy car.
Klaus haklıydı oyuncak arabayla oynamak utanç verici.
( grunts ) That's right, Jonah, mush that face.
İşte böyle Jonah, benzet suratını.
And when that other team tries to come at you, that's when you gotta reach deep down, right down to your creamy center - that place, that place, inside you where all the gooey happy
Ve diğer takım size gelmeye çalıştığında derinlere inip kremli bölümünüze ineceksiniz.
Yeah, your wrist must've been killing you by the time Barb rolled in at the end of the night, isn't that right?
Barb, gece sıraya girdiğinde bileğiniz sizi mahvetmiş olmalı, değil mi?
That's right, I know.
Haklısın, biliyorum.
That's right... he's never gotten over you.
- Bu doğru... seni hiç unutamadı.
So what exactly was it about him that made you jump right into bed with him так быстро как мы встретимся с ним?
Peki, tanışır tanışmaz onunla hemen yatağa geçmeni sağlayan şey tam olarak neydi?
That's all right.
Bu sorun değil.
That's not funny, man. [Chuckles] Ain't that right, Jebediah?
Hiç komik değil, adamım.
Now, what they're doing right now, that's called the tango.
Şu an orada yaptıkları şeyin adı tango.
That's quite all right.
Hiç sorun değil.
Right there- - that's the boys'cabin.
İşte orası erkekler kulübesi.
Are you sure it's all right that I keep this?
Bunun bende kalmasının sorun olmayacağına emin misin?
You're probably right in that "Mother of Three" won't start up a new cell.
"Üçlünün annesi" nin yeni bir hücre oluşturmadığı konusunda muhtemelen haklısın. - Emin olamayız.
Good, all right, you are not speakig, that's fine for me. Как твоё имя?
Üzgünüm.. merhaba, ingilizce biliyor musunuz?
♪ That's right!
- Evet!
You have an open relationship? That's really convenient for you to say right now. Really?
- Açık ilişkiniz mi var?
Well, that ain't right.
Bence bu kesinlikle yanlış.
Okay, I need to stop or get a towel for the serious verbal vom that's happening right now.
Şu anki sözcük kusmuğu için ya durmam ya da havlu almam lazım.
You know that's just a title for today, right?
Sadece bugünlük bir unvan olduğunun farkındasın, değil mi?
Well, maybe, but remember how I told Donnie that I would pull a few strings to get your original marriage annulled so the divorce wouldn't count and you could get hitched at St. Mary's, right?
Evet ama Donnie'ye ilk evliliğinizin iptalini geri alabilmeniz için devreye birini sokacağımı böylece boşanmanın geçersiz olup St. Marys'de evlenebileceğinizi söylediğimi hatırlıyorsun, değil mi?
And if she really believed that Silvie was having an affair with Richard, well, that's motive to kill her, right?
Eğer Silvie ile Richard'ın bir ilişkileri olduğuna gerçekten inandıysa bu, onu öldürmek için gerekçe olur değil mi?
And then, all of that new money is cycled right back out to hundreds of new microloan recipients.
Ardından tüm bu artan para 100 yeni mikrokredi alıcısının hesabına aktarılıyor.
That's all right, sweetheart.
- Sorun yok, tatlım.
- Oh, that's right.
Haklısın.
And it's an excellent reminder because the very spirit of the law is about making things right side up and doing whatever you can to keep it that way.
Bu da size şunu çok iyi hatırlatacaktır ki kanunun üstünlüğü her şeyi yoluna koymayı ve bu yolda devam etmesini sağlar.
Это же эгоистично, не так ли? А мы не такие.
i mean, that's just selfish. right?
И мне не нужен тот факт that you didn't have this textbook family to make you go after something that maybe isn't right.
Ve senin örnek bir ailen olmadığı gerçeğinin sana yanlış bir karar verdirmesini istemiyoeum.
That's right... it's one of dozens of businesses she owns, and not all of them are on the up-and-up.
Aynen öyle. Bu yürüttüğü onlarca işinden biri ve işlerinin hepsi kitaba uygun değil.
И справиться с ними можно, справившись с самой причиной низкой самооценки.
And the only way to deal with that, is to deal with the reason that it's so low right now.
- Точно.
- That's right.
Это не правильно.
That's not right.
All right, that's...
Tamam, bak bu tuhaf kaçtı.